İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Büyükler çocuklardan farklı mı sanki?

Şenlik, bir anne ya da komşu abladan çok daha fazlası olarak tarif ediliyor kitapta. Yalnız başına ayakta duran güçlü bir kadındır o. Neşesini ve direncini hissederiz. Güzeldir ve erkekler tarafından ilgi görmektedir. Bu onu ne korkutur ne de mahcup eder üstelik. Bu, “büyükçe” bir detaydır.

Yazan: Sema Aslan

Ahmet Önel, hem çocuklar hem de yetişkinler için üreten, çok yönlü bir sanatçı. Sahi mi Susam da okuru, bir yaş aralığı ile sınırlanamayacak bir kitap. Bu, kitabın gücünün göstergesi olabilir elbette. Hacimli bir çocuk romanı olan Sahi mi Susam’ın gücü konusunda şüphe duymuyorum zaten; nitekim okumaya başladığım ilk anlardan itibaren romanı kızımın okuma listesine ekleyiverdim ki bizim okuma deneyimimizde böylesi doğrudan yönlendirmeler istisnadır.

Sahi mi Susam, yüz on bir basamaklı bir kulenin en üst katındaki restoranda çalışan ve çok becerikli bir aşçı olan amcası Topaç ile yaşayan sekiz yaşında bir çocuğun hikâyesi. Topaç ve Susam’ın yaşamına, bir tatil döneminde konuk oluyoruz. Dolayısıyla Susam’ın gözünden mahalle ve kent yaşamını, yetişkinlerin dünyasını ve bir çocuğun telaşsız meraklarını görüyoruz. Susam neden amcasıyla yaşıyor, annesine babasına ne olmuş, Topaç kaç yıldır aynı mahallede oturuyor, mahallelinin birbiriyle ilişkilerinin gerisinde hangi sırlar saklı, uzun süre öğrenemiyoruz fakat alttan alta bazı gizlerin varlığını hissediyoruz.

Susam sekiz yaşındaysa, bu kitap da aşağı yukarı aynı yaşlardaki çocukların okuyabileceği bir kitaptır, önermesi pek uygun kaçmayacak Sahi mi Susam için. Ahmet Önel, açık olarak kendini de romana dâhil ediyor zaman zaman. Katman katman derinleşen düşüncelerin izi düşüyor anlatıya. Hikâye, gerek dili gerek kurgusuyla sekiz-on yaş okurunun algısını/dikkatini rahatlıkla aşabilecek nitelikte; destek kuvvet varsa, ancak… Bir kere hayat ve dünya üzerine ciddi ciddi sorular soran bir kitap elimizdeki. Ama yazarın kendisi de bunu bildiği için şöyle şık itiraflar yapıyor mesela: “Susam, akşam evlere dağılıp el ayak ortadan çekildikten sonra defterini iş başına çağıracaktı. Çok zaman sonra, yani büyük bir Susam olduğundaysa yazdıklarını bir kez daha okuyacak ve fazlasıyla şaşıracaktı. …satırlar, açıkçası kendisini bile ürküten gözlemlerin sonucuydu.” Ya da sözgelimi giderek daha fazla kilo alan amcasının tıpkı bir kent gibi büyüdüğünü söyleyebiliyor Susam. Bu, amcasının istifa mektubunu vermek için her sabah kuleye gidip yüz on bir basamağı tırmanan Susam’ın bu tırmanışların sonunda kulenin balkonundan kenti izlemesinin bir sonucu büyük olasılıkla. Susam, her gün kenti gözlemler çünkü. -Kulenin asansörü bozulduğundan bu yana işe gitmeyen ve istifa etmeye karar veren Topaç, istifa mektubunu Susam’a verir; Susam, istifa mektubunu restoranın sahibi Asık Surat’a teslim etmek ister ama ne hikmetse Asık Surat restorana bir türlü gelmez. Bu nedenle Susam için kuleye tırmanıp kente bakmak, küçük yaşamına bilgelik katan küçük bir törene dönüşmüştür.-

Yazarın çektiği bir diğer “numara” da iç seslerle ilgili. Susam, çoğu zaman söylenmeyeni duyar, sezer. Onun da iç sesi vardır; bazen karşısındakini üzmemek ya da kızdırmamak için düşüncelerini kendine saklar. Ama etrafındaki yetişkinlerin iç seslerini de duyar; duymakla kalmaz, zaman zaman onlar arasında hayali diyaloglar kurgular. Son derece incelikli diyaloglardır bunlar. Basit ama sahici, derin, kafa açan. Belki bununla birlikte düşünülebilecek bir diğer ayrıntı da Susam’ın “defter”iyle ilgili olabilir: Susam, uzun sayfalar boyu kendine bir defter almak ve önemli bulduğu sözleri, gözlemleri ya da unutmaması gerekenleri yazmak ister. Defteri bir türlü alamaz. Nihayet aldığında da yazmaya başlar. Tıpkı sekiz yaşındaki bir çocuğun yapacağı gibi yazdığı cümlelerin yanına çiçekler, böcekler çizer, sayfayı süsler. Fakat zaman zaman, yazarın da hissettirdiği üzere, o defter Susam’ın defteri midir yoksa işte şu anda okumakta olduğumuz romanın da ta kendisi midir, aklımız gidip gelir.

Susam, mahalledeki tek çocuk gibidir; ondan başka bir de annesi Şenlik ile kırmızı bir büfenin içinde gördüğümüz, Susam’dan biraz küçük olan Gamzeli vardır. Şenlik abla, kocası tarafından terk edilmiş, güzel ve güçlü bir kadın. Burada da bir parantez: Şenlik, bir anne ya da komşu abladan çok daha fazlası olarak tarif ediliyor kitapta. Yalnız başına ayakta duran güçlü bir kadındır o. Neşesini ve direncini hissederiz. Güzeldir ve erkekler tarafından ilgi görmektedir. Bu onu ne korkutur ne de mahcup eder üstelik. Bu, “büyükçe” bir detaydır.

Mahallenin diğer karakterleri de oldukça ilginç: Orkestrasını kaybetmiş Bay Minör, bahçesinde büyük yağmuru bekleyerek gemisini inşa eden Nuh, günün birinde küçük fil arkadaşı Gana ile Uzay Apartmanı’na taşınan Ekvator, aslında kimyager olmak isteyen ve şekeri hiç bitmeyecek sakızın formülünü bulmaya çalışan matematik öğretmeni ve uyandığı her sabah başka bir dünya diliyle konuşan Elmacık… Burası özellikle önemli; Elmacık’ın kimliği Topaç’ın sayfalar boyu okurdan sakladığı ve Susam’ın dâhi bilmediği bir başka sırrı açık ediyor çünkü. Roman, yetişkinlerin korkularını ve kaygılarını bir bir ortaya döküyor.

Kitabın düğümlerinden biri, Nuh’un bahçesinde verilen ve tüm komşuların davetli olduğu partide çözülüyor. Elmacık’ın her sabah başka bir dilde konuşması, Babil Kulesi’nde çalışan insanların günün birinde bambaşka dillerde konuşmaya başlayıp birbirlerini anlamamalarına gönderme yaparken, küçük bir bahçede toplanmış bir avuç insanın aynı dili konuşuyor olmalarına rağmen birbirlerini anlamamalarına varıyor.

Sahi mi Susam derinlikli, alt metni üzerine çocuğunuzla uzun uzun konuşabileceğiniz bir roman, özetle. Belki bütün hikâyenin sırrı da, özü de Topaç’ın Susam’a söylediği “büyükler çocuklardan farklı mı sanıyorsun?” sözünde gizli.

Sahi mi Susam Ahmet Önel Resimleyen: Sait Munzur Elma Çocuk Yayınları, 328 sayfa
Sahi mi Susam
Ahmet Önel
Resimleyen: Sait Munzur
Elma Çocuk Yayınları, 328 sayfa
Show More