İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Üniformanın değil, altındaki çıplak insanın tanıklığı

Paris’te yaşayan tanınmış bir sanatçı, soğuk bir kış sabahında yürüdüğü yolda bir çöp yığınıyla karşılaşır. Küflü kitaplar, nemli kâğıt tomarları, kapkara kömür parçaları, eski püskü mobilyalar… diye ayırt etmeye çalışırken bir şey gözüne takılır. Merakla eğilir ve çerçöpün arasından bir kutuyu çekip çıkarır. Kutuda şarkı sözleri, bir savaş madalyası ve bir günlük vardır. Geçmiş yüzyılın izlerini taşıyan, sayfaları sararmış defter, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk iki ayına tanıklık etmektedir. Kapağındaki La Frontiere* yazısı ve altındaki asker görseli net bir şekilde seçilebilmektedir. Günlük yazarının kimliğini saklayan isimse okunmayacak hâldedir.

Yazan: Suzan Geridönmez

Evet, bazen bir metnin kitaplaşma hikâyesi, ilginçlikte kitabın hikâyesiyle yarışır. Yukarıda aktarılan bir film karesi değil, gerçek. Bahsi geçen yazar ve illüstratör, birçok dile çevrilen grafik romanlarıyla kendinden çokça söz ettiren, grafik sanatlar ve mimarlık eğitimi alan Barroux’dur. Bir rastlantı sonucu bulduğu günlük, onun elinde, kaleme alındıktan yüz üç yıl sonra bir grafik romana dönüşür. Barroux, dolaysız bir savaş tanıklığını gün yüzüne çıkarmakla kalmaz, çizgileriyle meçhul bir askere bir yüz de kazandırır.

Sanatçıyı izleyenlere, diğer grafik romanlarından tanıdık gelen, büyük üçgen bir burunla nokta iki gözden oluşan bir yüzdür bu. Barroux’nun imzasını taşır adeta. Ama sayfa sayfa ilerledikçe, yüzü aşkın yıl önce, Birinci Dünya Savaşı sırasında cepheye giden bir askerin elinden çıkma, dolaysız gözleme dayalı eskizlerle karşı karşıyaymışız hissine de kapılabiliriz pekâlâ. Bu atmosferin oluşmasında, renkli filmin henüz kitlelere ulaşmadığı bir tarihsel dönemi duyumsatırcasına siyah-beyaz-sepya ile sınırlı tutulan renk paletinin ve arazide rastgelen bir kömür parçasıyla çiziktirilmiş izlenimi veren malzeme seçiminin payı büyük. Barroux’nun, bulduğu günlük
kayıtlarını kurgulaştırarak, ayrıntılarla süsleyerek ya da yorumlayarak yeniden yazma yerine orijinal hâliyle kullanma kararında belirginleşen tavrı, illüstrasyonların ruhunu da belirlemekte ve Türkiye’de okurun karşısına, Ateş Hattı! Meçhul Bir Askerin Günlüğü ismiyle çıkan grafik romana belgesel niteliği kazandırmaktadır.

Fransa’da seferberlik ilan edilmesiyle, 3 Ağustos 1914’te başlayan günlük kayıtları hem belge sayılabilecek kadar gerçek hem belge olamayacak kadar kişiseldir.

Askerin kim olduğu belirlenememiştir, bu da onu askerlerden bir asker, sınıfına sokmaktadır. Sadece herhangi bir asker genel asker kimliğiyle özdeşleştirilebilir. Özel günlüğünde, savaş koşullarında tuttuğu kısa ve sade notlar, yabancılara okutulmak, hele de ilerde kitaplaşmak üzere kaleme alınmamıştır. Bu öyle bir samimiyet ve sahici olma hâlidir ki kayıtsız kalmak, ikna olmamak mümkün değil.

Karşılaştığımız ne savaş konulu kitaplardan alışkın olduğumuz, cesareti, kahramanlığı ve dehşeti odağa koyan aksiyon dolu sahneler ne de düşmana nefret ya da milli gururla dolup taşan ifadelerdir. Dile gelen ve Barroux’nun karanlık çizimleriyle gözümüzün önünde canlanan savaşın insan hâlidir. Nihayetinde herhangi bir asker de herhangi bir insan kadar insandır. Yürümekten bacakları kopacakmış gibi olan bir insan. Öncelikle ne yiyeceğini, nerede yatacağını, nasıl ısınacağını dert edinen bir insan. Ailesinden haber almak için çırpınan, onlar için endişelenen, aklı geride bıraktıklarında kalan bir insan. Üstlerine havan mermisi yağarken onu kurtarmak için hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyen, hiç tanımadığı askerin fedakârlığını asla unutmayacak bir insan. Bir insan ki bölüğüyle cepheye doğru ilerlerken yediği leziz rostodan bahsetmekte, şarap bulamamaktan yakınmakta, ona sivil hayatı ve kadınları hatırlatan şarkı sözlerini not etmektedir. Günlüğünde çarpışma anlarında duyduğu “tarifsiz korku” da “iki zavallı erin öldüğü yeri” işaret eden “mütevazı haçlar” da yer bulmaktadır. Tıpkı yorgunluktan bittiği bir akşam sığındığı ambarda samanlara uzanırken çektiği “Oh!”un yer bulduğu gibi.

“Ayaklarım kan içinde. Bacaklarım yükümü taşıyamıyor. Artık yolda yürüyen bir adam değil, sürüsünü takip eden bir koyun var.” İşte, üniformanın altındaki meçhul, bir o kadar da çıplak insanın savaş tanıklığı…

Adsız asker savaş karşıtı mı? Hayır! Buna karşın onu okumak, barışın neden ısrarla savunulması gereken bir değer olduğunu yalın ve güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Barroux’nun keşfi bir rastlantı ama bulduğu günlüğü okurla, gençlere hitap eden bir çizgi tadıyla paylaşması bir rastlantı değil. Sanatçı, Fransa’da okullarda ders konusu edilen barış yanlısı eseriyle genç kuşaklara ulaşmak istemektedir. Mesajın (ülkemizde de) hedefine ulaşması ve kitabın özellikle okul kütüphanelerinde hak ettiği yeri bulması dileğimdir…

Ateş Hattı!
Meçhul Bir Askerin Günlüğü
Barroux
Türkçeleştiren: Damla Kellecioğlu
Desen Yayınları, 96 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More