İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hayaller ile rüyaları karıştıran tarif

Dünya Dünya İçinde, resimlemeleriyle birlikte okuru gerçekten de rüya âleminde bir gezintiye çıkarıyor. Tıpkı bir rüyadan diğerine atlar gibi oradan oraya salınıveriyorsunuz.

Yazan: Olcay Mağden Ünal

Fantastik kurguya olan düşkünlüğümle spor müsabakalarına karşı hayranlığımı birbirine benzetiyorum. Çünkü son derece alakasızmış gibi duran bu iki alan, aslında insan sınırlarını olabildiğince zorlamalarıyla benzeşiyor ve bu sebeple de beni büyülüyor. Nasıl ki bir Formula 1 yarışı, bir boks müsabakası ya da bir futbol maçı insan bedeninin ve bir yandan da zihninin her bir hücresini çalışmaya mecbur kılıyorsa, fantastik kurgu da hem yazarının hem de okurunun aklını kurcaladıkça kurcalıyor. Hiç var olmayanı hayal edebilmek, insana ulvi bir güç bahşediyor. Bu sebeple benim gözümde de bambaşka bir mertebeye çıkıveriyor. Elbette çıkılan bu seviye, sınırları zorlamakla birlikte algıları da epey bir açtığından, okuru adeta bir dedektif kılığına sokuyor. Bu da yazarın tehlikeli sularda dolanmasına sebep oluyor. Okur, bir avcı gibi karşısındaki kurgunun gediklerini aramaya başlıyor, bu sebeple yaratılan fantastik dünyanın mutlaka kusursuz olması gerekiyor. Nasıl ki çocuk kitabı yazmak için sadece ebeveyn, eğitimci, atölyeci, pedagog olmak ya da çağımızın hastalığı uzmanlığa yakalanmak yetmiyor, aynı zamanda okumak, her türden çocuk kitabını okumak, araştırmak ve okumak ama mutlaka okumak gerekiyor; fantastik bir dünyanın kapılarına uzanmadan önce de bu alanda yazılmış o müthiş eserlerin derin derin içe çekilmesi mecburiyeti doğuyor, üstelik sadece Türkçe okumalar ne yazık ki yeterli olmuyor.
Filiz Özdem’in kaleme aldığı, Buket Topakoğlu’nun karakalem çizimleriyle resimlediği, arka kapaktaki yaş cetvelinden 10-14 yaş çocuklara hitap ettiğini anladığımız Dünya Dünya İçinde, Ayşe ve arkadaşı Hakan’ın farklı farklı dünyalara yaptıkları yolculuğu anlatan fantastik bir hikâye.

Aslında Ayşe kuzinenin yanında uyuyakalana kadar ortada gerçek dışı hiçbir şey yoktu, ancak ıhlamur kokulu rüyalara dalan bu kız çocuğu, bir anda karşısında anneannesinden kalma bir tarif buldu. Yemek tarifine pek de benzemeyen bu karışım iki arkadaşı, daha önce hiç görmedikleri, hayallerle rüyaların birbirine karıştığı maceralara çıkaracaktı. Buldukları tarifle gittikleri ilk yerde karşılarına çıkan, hayvanların dilinden konuşabilen bir cüce cin onların bir nevi kılavuzu olacaktı. Önce yerin yedi kat altına indiler, burada onlara bir sürü hayvan katıldı. Bir dağ ile güzeller güzeli bir kuşun aşkını dinlediler, devlerin diyarına girdiler, üstlerine keçi sütleri döküp kendilerini korudular.
Görünmez duvarlarla kaplı bir koridordan geçip uzaylıların gözlerinin içine hapsoldular. Boşlukları alt edip zamanla yarışmaları gerekti. Bir dünyadan diğerine geçerken hayal gücünün sınırlarını zorladılar ve epey bir şaşırdılar.
Dünya Dünya İçinde, resimlemeleriyle birlikte okuru gerçekten de rüya âleminde bir gezintiye çıkarıyor. Tıpkı bir rüyadan diğerine atlar gibi oradan oraya salınıveriyorsunuz. Bu dünyaların içinde karşınıza birçok fantastik unsur, yaratık ve de olay çıkıveriyor. Ancak başta da sözünü ettiğim gibi, fantastik dünyalar soruları da beraberinde getirir. Okur durmaksızın neden sorusunu sorar, içinde üst üste biriken bu soru dağını yazarın seçtiği kelimelerin rehberliğinde yatıştırmaya çalışır. Bana kalırsa, bu kitabın okurun zihninde oluşuveren nedenlere ve niçinlere çare olabilmesi için biraz daha uzun olmasında fayda vardı. Çünkü örneğin ben şu soruların yanıtlarını aradım, ancak bulamadım. Ayşe’nin rüya âlemine ilk giriş yaptığı yerde bulduğu tarif: 7 portakal çiçeği, 9 zeytin çekirdeği vs. Bu sayıların bir anlamı olmalı. Tarif uygulandıktan sonraysa bir not beliriyor ve sonunda da şöyle yazıyor: “Gidenler balıkların ağzında getirilip buraya bırakılacak.” Ayşe rüyadan uyandığında böyle bir şey olmuyormuş gibi geldi bana. Bununla birlikte Ayşe ile Hakan’ın değişimi de biraz daha detaylı anlatılmalıydı sanki.
Ayşe yolculuğun başında neden dilsiz oldu, görünmezlik bitkisiyle dilsizliğinden kurtuluşu arasındaki bağlantı nedir, çok anlaşılır değil. Yerin yedi kat altında hayvanların da kendilerine katılmasıyla 28 kişi oluyorlar ve bu yüzden 28 Şubat’a kadar orada kalmaları gerekiyor. Neden 28 saat/ay/yıl değil de 28 Şubat? Uzaylıların gözlerindeki boşluktayken akıllarına gelen ve içinde “demir” sözcüğü geçen laflar, demir kelimesinden yaptıkları çıkarım ve Ayşe’nin aklına gelen filmler, filmlerden yürüttüğü akıl… Bunların hepsinin bir yere bağlanması gerekirdi, böyle biraz havada kalmışlar gibi. Bir de Hakan da biraz başıboş duruyor, onun karakterine bir parça daha görev verilebilirdi.
Yine de Türk yazarların kaleminden çıkan fantastik kitaplar mühim elbette, çünkü böylece sayfaların arasında bize ait dokunuşlara da rastlayabiliyoruz, bu da yaratılan atmosferi samimileştiriyor. Tıpkı Ayşe’nin kendi, gerçek dünyasında olduğu gibi. Yoksa çıktığımız o eşsiz mertebede nasıl rastlardık bizim Nazım’ımıza, Nazım Hikmet’e?

Dünya Dünya İçinde
Filiz Özdem
Resimleyen: Buket Topakoğlu
Yapı Kredi Yayınları, 88 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More