İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir nehir, bir köprü ve iki yakanın çocukları

İnsanların, her türlü zenginlikle çevrelenmiş yaşamları uyum içinde sürerken, bazen “ufak” anlaşmazlıklar her şeyin tersine dönmesine sebep olabiliyor…

Yazan: Ceyhan Usanmaz

Bazı coğrafyalar, daha doğrusu o coğrafyalarda yaşayanlar çok şanslı. Ortadoğu’da mesela… Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı yer Ortadoğu. Birçok medeniyetin doğuşuna tanıklık eden, birçoğunun da buradan yayıldığı topraklar olarak kabul ediliyor. Ayrıca, üstünde taşıdığı bu köklü kültürel mirasın yanı sıra, doğal kaynaklar bakımından bu toprakların altı da üstü kadar bir hayli değerli. Ne kadar büyük bir şans değil mi!
Balkanlar da öyle… Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Macaristan, Yunanistan ve Türkiye’den Trakya’yı içine alan bu bölge de özellikle doğal güzellikleriyle paha biçilemez özelliklere sahip. Dağları ve irili ufaklı nehirleriyle; bereketli topraklarıyla; doğal kaynaklarıyla ve tıpkı Ortadoğu gibi köklü kültürel mirasıyla…
Coğrafi özellikler, doğal kaynaklar bir tarafa; bu bölgelerin asıl şanslı tarafı, farklı kültürlerden insanların bir arada yaşamaları. Boğazına düşkün biri olarak, bence bunun en zevkli kısmı da festivallerin ya da bayramların olduğu zamanlar! Farklı kültürlerin getirdiği farklı gelenek ve görenekler sebebiyle, bu özel günler için özel olarak hazırlanan çok çeşitli yiyecekler ve içeceklerin tadına bakmak (her kültürün yetenekli olduğu, çok güzel yaptığı bir yemek vardır mutlaka) ve düzenlenen binbir çeşit eğlenceye katılmak mümkün… Dünyanın her yerinde elde edilemeyecek bir şans bu. Üstelik çocukluğunuz böylesi yerlerde geçiyorsa, daha da şanslısınız demektir.
İşte Balkan kökenli iki ismin, Hırvatistan’dan Ljerka Rebrović’in yazdıklarına ve yine aynı ülkeden Ivana Pipal’in çizimlerine bakılırsa benzer bir durum “mavi şehir” ile “sarı şehir” için de geçerli. Mavi Şehir Sarı Şehir kitabında anlatıldığına göre, dağları tepeleri aşarak, gür ormanlar arasından akan uzun bir nehrin ayırdığı iki şehirmiş mavi şehir ve sarı şehir. Bu nehrin iki yakasındakileri eski ahşap bir köprü bir araya getiriyor, böylelikle çocuklar birlikte oynayabiliyor, aileler de çok iyi anlaşıyormuş. Yiyecek içecek konusunda değil belki ama her iki şehrin de özellikle yetenekli olduğu bir konu var: Mavi şehir çok renkli, olağanüstü şemsiyeleriyle tanınıyor mesela. Dünyanın dört bir köşesinden ve tabii ki sarı şehirden de insanlar, şemsiye satın almak için buraya geliyorlar. Sarı şehir de harikulade ayakkabılar üreten kunduracılarıyla biliniyor. Dünyanın dört bir köşesinden ve tabii ki mavi şehirden de insanlar, ayakkabı satın almak için buraya geliyorlar.
Her şey yolunda giderken, bir gün, ufak bir anlaşmazlık çıkıyor mavi şehir ile sarı şehir sakinlerinin arasında: “Köprü eskimişti ve bakıma ihtiyacı vardı. İki şehrin sakinleri onarım işlerini düzenlemek için toplandılar. Çocuklar köprüyü canlı renklere boyamayı önerdi. Herkes bu fikri çok beğendi. Ama renk seçiminde anlaşamadılar. ‘Sarı! Mavi! Sarı! Mavi! Sarı! Mavi!’…” O güne kadar uyum içinde yaşayan mavi şehir ve sarı şehir sakinleri işte bu “küçücük” anlaşmazlık nedeniyle hayatlarına aynı şekilde devam edemiyorlar maalesef. Köprünün yarısı sarıya, diğer yarısı maviye boyanıyor ama bu durumdan da kimse tam olarak memnun kalmıyor. Hatta bir hayli abartıyorlar bu çekişmeyi. Mavi şehrin sakinleri bütün evleri ve çatıları maviye boyuyorlar; bunu gören sarı şehir sakinleri de bütün evleri ve çatıları sarıya boyuyorlar, bütün arabaları ve bütün bisikletleri de. Sanki her yer illa sarı ya da illa mavi olması gerekiyormuş gibi; çiçekler, meyveler ve hayvanlar bile hatta… İki rengi karıştırırsak yeşil elde ederiz, peki her yer yeşil olsa, sorun çözülmüş olur mu; yoksa en iyisi, aslında en başta çocukların dediği gibi canlı renklere boyamak mı köprüyü?
Ortadoğu gibi, Balkanlar gibi ya da mavi şehir ve sarı şehirde olduğu gibi, böylesi coğafyalarda yaşayan insanlar evet çok şanslı; ama aynı zamanda da çok şanssızlar. Özellikle de çocukluğunuz böylesi bir yerde geçiyorsa. Her türlü zenginlikle çevrelenmiş yaşamları uyum içinde sürerken, bazen “ufak” anlaşmazlıklar, inatlaşmalar her şeyin tersine dönmesine sebep olabiliyor. Şans, kötü şansa dönüşebiliyor kolaylıkla.
Mavi Şehir Sarı Şehir kitabında olduğu gibi; acaba en iyisi, çocukları mı dinlemek?

Mavi Şehir Sarı Şehir Ljerka Rebrovic Resimleyen: İvana Pipal Türkçeleştiren: Gülce Göyçen Karagöz abm Yayınları, 44 sayfa
Mavi Şehir Sarı Şehir
Ljerka Rebrovic
Resimleyen: İvana Pipal
Türkçeleştiren: Gülce Göyçen Karagöz
abm Yayınları, 44 sayfa

 

Show More