İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Zeus ve çetesi neden suça bulaşıyor?

Yazarlık “yaratıcı” olduğu müddetçe güzel; “yaratıcılık”, yazarlığın doğası gereği var oldukça kıymetli. Farklı renge boyalı aynı iskeletler üstünde yükselen romanlar ne yazık ki bir yere kadar etkileyici olabiliyor.

Yazan: Deniz Poyraz

Tanrılar Çıldırmış Olmalı, İngiliz yazar Maz Evans’ın bol ödüllü romanı. Yabancı Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan bu romanı Murat Padar’ın özenli çevirisiyle okuyoruz.
Başkahramanımız Elliot on iki yaşında. Hem hasta annesine bakıyor hem de kaybetmek üzere oldukları evlerinin borcunu ödemenin yolunu arıyor. Yetmez gibi dersleri de artık pek iyi sayılmaz ve dünyanın en kötü kalpli, en anlayışsız öğretmeni tarafından okuldan atılmakla tehdit ediliyor. Ancak ansızın kayan bir yıldız evlerinin yakınına düşünce, Elliot’ın hayatı değişmeye başlıyor.
Elliot’ın kayan bir yıldız zannettiği, aslında Burçlar Konseyi’nin üyesi olan Başak. Burçlar Konseyi, Olimpos tanrıları emekli olduğunda Zeus tarafından, işleri yoluna koysunlar diye bizzat atanmış. Velhasıl Başak, önemsiz bir görev için yeryüzüne geliyor. Yolu Elliot’la kesişiyor ve iki bin yıldır Stonehange’in altında tutsak olan iblis Thanatos’u yanlışlıkla serbest bırakıyorlar. Thanatos, kendisini binyıllar evvel yeraltına hapseden Zeus’tan intikamını almak, ölümlüleri köleleştirip dünyaya hükmetmek için hâlihazırda gün sayarken, ayağına kadar gelen bu fırsatı sonuna dek kullanıyor. Elliot ve Başak, hatalarını düzeltmek için çözümü eski Olimpos tanrılarından yardım istemekte buluyorlar. Ancak Zeus ve diğer tanrılar emeklilik keyiflerini yarıda kesmeye ve dünyayı kurtarmaya pek hazırmış gibi görünmüyorlar. Neticede iş başa düşüyor, Elliot ve “yürüyen havai fişek gösterisi” Başak, hayat karşısındaki acemiliklerinin verdiği sakarlıklarla da olsa ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. İşler çığırından çıkıyor ve hikâyenin ucu İngiltere kraliçesine kadar uzanıyor… Günlük Argos’un acar muhabirleri ve yazarları sayesinde (Homeros, Catullus, Cicero, Ovid vd.) haberler ölümsüzler âleminde çabuk yayılıyor. Macera, iki dünya arasında yaşanan kocaman bir kaosa evriliyor. Hesaba katmadıkları bir başka tehlike de Elliotların komşusu Patricia. Nam-ı diğer Bayan Koca Popo. Gözü Elliot ve annesinin çiftliğinde…
Bu hâliyle, son zamanlarda dilimize çevrilen bol ödüllü kitaplarda öne çıkan bir kurgu Tanrılar Çıldırmış Olmalı’ya da sirayet etmiş görünüyor. Buna göre, annesiz yahut babasız yetişen bir oğlan ya da kız çocuğu, ortalama veya ortalamanın altında bir gelir seviyesinde yaşayıp gitmekte, buna rağmen yaşamından hoşnut, sahip olduklarıyla mesut, gayet kalender bir ruh hâliyle sıradan bir rutinin tasasız sürdürücüsü olmaktadır. Evvela tek sağ kalan ebeveyninin başına bir iş gelir (hikâyenin fantastik veya realistik örgüsüne göre hastaneye kaldırılır, ağaca dönüşür, kaçırılır ya da hafızasını kaybeder vs.). Ardından yaşam alanı tehlikeye girer (eve haciz gelir, ödenmeyen borçlar ortaya çıkar vs.). Kahramanımız, genç yaşının sorumluluğunu aşan bir yükle baş başa kalır. Bundan sonra bazen tesadüfler bazen de büyüsel mucizeler sayesinde kötülüklerin/talihsizliklerin üstesinden gelinir ve neticede okurun adalet duygusu tatmin edilir. Tüm hikâye, okuru bu yalancı ve romantik hazza ulaştıracak şekilde biçimlendirilmiştir.
Argonotların önderi Iason’un Altın Post’u arama hikâyesinden tutun da hayatın gündelik dertlerinden mustarip hâlde sıradan bir hayat sürerken birdenbire süper güçleri olduğunu fark eden Marvel karakterlerine kadar uzanan bir hikâyeleme anlayışını sürdürüyor yazar Maz Evans. Kitabın sonunda yazarın kısacık bir özgeçmişiyle karşılaşıyoruz. Evans gazeteci, televizyon eleştirmeni ve makale yazarı olarak başladığı kariyerinde birçok esere imza atmış. Buraya kadar her şey normal gözüküyor. Ardından Birleşik Krallık’taki edebi festivalleri ziyaret eden bir yaratıcı yazarlık programı olan Story Stew’u kurduğunu öğreniyoruz… Yazar, yaratıcı yazarlığı profesyonelliğe dökmüş, meslek hâline getirmiş. Aslına bakılırsa burada da sorun yok. Neticede her kitap bir projedir. Fakat bazıları direkt olarak “proje kitap” olarak tasarlanır… Şunu demek istiyorum: Yazarlık “yaratıcı” olduğu müddetçe güzel; “yaratıcılık”, yazarlığın doğası gereği var oldukça kıymetli. Şablon kurgular, farklı renge boyalı apaynı iskeletler üstünde yükselen romanlar ne yazık ki bir yere kadar etkileyici olabiliyor. Tanrılar Çıldırmış Olmalı’yı okurken hissettiğimiz, daha doğrusu, zihnimizi bir türlü kaçıramadığımız o tuhaf yapaylık duygusunun sebebi bu bir örneklik olsa gerek.
Tüm “projeliğine” rağmen kurgusal birtakım sıkıntılar da yok değil romanda. Başta Elliot’ın sabah erken saatte kalkıp gazete dağıtma işine gidişi bir bilgi olarak geçilirken, ilerleyen bölümlerde bu bilgi unutuluyor ve romanın hiçbir yerinde bundan bir daha söz edilmiyor. Elliot’ın zor olan fiziki koşullarını biraz daha dramatize etmekten başka bir işlevi yok kurguda.
Ayrıca, olayların bütününe bakacak olursak, yoksul bir çocuğun tek kurtuluş umudunun göksel mucizeler olduğu anlatılmıyor mu bize? Sorunların çözümüne giden yolun, tanrılarla irtibat hâlinde olan bir “melekten” geçiyor oluşunu nasıl okumalıyız? Ya da bütün kritik anlarda, insanüstü bir çabanın gerektiği tüm kırılma noktalarında, tanrıların sihirli güçlerini kullanarak devreye girmeleri neyi gösteriyor? Roman bu hâliyle İngiliz mizahına bürünmüş çağdaş bir dini kitap gibi durmuyor mu?
Yorum okurun…

 

 

 

Tanrılar Çıldırmış Olmalı
Maz Evans
Türkçeleştiren: Murat Padar
Yabancı Yayınları, 336 sayfa

 

 

 

 

Show More