İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ağustosböceği bu kez ne çaldı ne de söyledi

Ağustosböceği, koca yapılar içinde çalışan bireylerden biri. Belki suskun, kabullenici, içine kapanık. Belki göçmen, diğerlerinden farklı ve işe daha da muhtaç…

Yazan:Mehmet Erkurt

Üstümüzde yine bir Shaun Tan sessizliği… Her kitabı sabırsızlıkla beklenen ve bellekte apayrı iz bırakan Avustralyalı sanatçının açtığı düşünce yolunda suspus olduk. Anlatının gücü karşısında yaşanan o duraklama hâlindeyiz…

Bu ara, ofiste bir ağustosböceği var… Gördünüz mü? Mesele o ya, hiçbirimiz görmedik.

ÖNCE AYIPLANDI, SONRA YOK SAYILDI
Shaun Tan, yeni kitabı Ağustosböceği’nde (Cicada) alıştığımız La Fontaine masalını tersyüz ediyor. Yaz boyu şarkı söylediği, adından malum “cır cır” ettiği için kışa erzaksız giren; insanlar tarafından doğası saptırılmış bir yorumla ibretlik bir tipleme kılığına sokulup ayıplanan ağustosböceği, bu kitapta yerini çabasının, çalışkanlığının karşılığını alamayan emekçi bir ağustosböceğine bırakıyor.

Ağustosböceği, paravanlarla bölünmüş koca bir ofisin insan olmayan tek çalışanı. Tek renkli bir dünyanın tektipleşmiş üyelerinden biri. Çalıştığı yıllar boyunca ne işe gecikmiş ne de hastalık izni almış. Kendi işini bitirdiği yetmiyormuş gibi, çalışmayanlarınkini de yapmış. Çok sevilip çok takdir görmüş… olması gerekirdi ama hayır, aşağılanmak, itilip kakılmak, mobbing’e uğramaktan ötesini görmemiş. Fark edilmeyen, fark edildiğinde ise rahatsızlık uyandıran bir böcek gibi muamele görmüş hep. Emekli olacağı gün bir şeyler değişirmiş belki. Hani bunca yılda, bunca hizmetten sonra… Bir tebrik, bir takdir cümlesi… O da olmazsa, ne yapar Ağustosböceği? Ne yapar… insan?

İŞLEYEN DEMIR IŞILDAMAZ
Ağustosböceği, koca yapılar içinde çalışan bireylerden biri. Belki suskun, kabullenici, içine kapanık. Belki göçmen, diğerlerinden farklı ve işe daha da muhtaç…
Kimse demiyor ki “Ofiste bir böcek var!” Herkes kendi memurluğunda ya da madunluğunda kaybolmuş, ötekini görecek hâli yok. Kimse ona bina içi tuvalet hakkı tanınmadığının ya da evine dönmeyip ofisteki duvar aralığında yaşadığının farkında değil.

Yönetim deseniz, ait oldukları makine aynı. İşleyişi değil, işlemeyişi görmeye programlılar. Çalışanların varlığının farkında değiller ki sunulan artı değerin farkında olsunlar. Herkes metalin rengini yansıtıyor ama işlemeyen parıl parıl parlıyor. Başta yok sayılan, artık hor görülüyor. Ağustosböceği bir kez bile ötmüyor.

BIRAZ BAY K., BIRAZ BARTLEBY
Shaun Tan, yine yağlıboya desenlerine eşlik eden o basit, kısa cümleleriyle (ya da sessizlikleriyle) okuru şaşırtmaya devam ediyor. Açılıştaki gökdelenler, aynı zamanda üzerinde tek bir bitkinin yetişmediği kayaç bir dokuyu andırıyor. Ofis bölmeleri, birinin diğerini görmediği, kalabalık içinde daha da yalnız hissettiği, Minotor’un bile unutulup gittiği labirentvari yapılar. Dokuların ve görsel öğelerin abartısız zenginliğini ve derinliğini yine minimal bir anlatımla birleştirip, görmediğimiz basit gerçekliği yine basit ve güçlü bir anlatımla ortaya koyuyor.

Biz okurlar ise Kafka ve Melville arasında gidip geliyoruz. Hikâyenin sonuna dek içimiz daralıyor, bir aşamada nefes alamaz hâle geliyoruz. Sadece kendi hayatımıza değil, kendimize de kuşkuyla bakıyoruz. Saplandığımız kategori ve bürokrasiler, içinde bulunduğumuz ya da ürettiğimiz yabancılaşma… Derken son, hiç ummadığımız bir yere evriliyor. Yok olduğunu sandığımız yerde soluğu ve ışığı bulma ihtimali, yaşanan ve yaşanmış olan yanlışları silip düzeltmese de başka türlü görüp düşünebileceğimizi hatırlatıyor.

SHAUN TAN’A SORDUĞUMUZDA…
Pek çok okurun ilk kez Kızıl Ağaç’la tanıdığı ve İyi Kitap’a birden çok konuk olan Shaun Tan’ın hayatına, eserlerine ve ödüllerine daha önce de değinildi. Buna,
çocuk edebiyatı alanının en prestijli ödüllerinden Astrid Lindgren Anma Ödülü de dâhil.

Ve her Shaun Tan kitabında olduğu gibi, şu soruyla yine karşı karşıyayız: Bu kitap, bir çocuk kitabı olarak değerlendirilebilir mi? Sanatsal ustalığın ve anlatısal yetkinliğin bu denli yüksek olduğu bu eser, konusu, unsurları, imgeleri ve mecazlarıyla, çocuğun yaşam deneyimine ve hislerine ne kadar eşlik edebilir?

Shaun Tan, eserlerinin tamamen çocuk kitabı olmadığının farkında. O bir ressam ve picture book sanatçısı. Bir kitleyi düşünerek üretmiyor. Eseri kimin alımlayacağına kafa yormadan öyküsünü anlatıyor ve esas sorumluluğunun bu olduğunu hatırlatıyor. Ürünlere kitleler atfeden ve onlarla buluşturan, aslen pazarın aktörleri. Belki de artık bu soruyu sanatçıya değil, onlara, yani bizlere sormak gerekiyor.

 

 

 

Ağustosböceği
Shaun Tan
Türkçeleştiren: Ümit Mutlu
Desen, 32 sayfa
Show More