İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İki elin sesi var!

İki elin sesi var!

Irmak ZİLELİ

Okul öncesi çağdaki okuyucular için arkadaşlığın, kardeşliğin ve doğanın kıymetini dile getiren üç resimli kitap; Mavi Fil Tombik, Karıncanın Kardeşi ve Yürüyen Çınar.

Tahta okul sıralarında ikişerli üçerli oturmuş elli kadar birinci sınıf öğrencisi, öğretmenlerinin hareketlerini taklit ediyorlar. Ellisinin birden tek eli havaya kalkıyor, sallanıyor… Hep bir ağızdan bağırıyorlar: “Bir elin nesi vaaaar…” hemen öteki el yetişiyor; iki el buluşup alkış tutturuyor: “İki elin sesi vaaaar!” Ve tenefüs zili çalıyor… Seslerini kuş cıvıltılarına karıştıra karıştıra bahçeye koşuyor çocuklar.

Bu görüntüyü çocukluğumdan bulup çıkarmamı sağlayan, üç tane resimli okul öncesi çocuk kitabı. Biri İş Kültür Yayınları’nın yayımladığı Mavi Fil Tombik, öbürleri ise Tudem Yayınları’ndan Karıncanın Kardeşi ile Remzi Kitabevi’nden Yürüyen Çınar…

Şimdi sizi Mavi Fil Tombik’le tanıştıracağım. Ama yalnız onunla değil; kapak resminde de gördüğünüz, Tombik’e göre oldukça ufak ama yürekleri kocaman arkadaşlarıyla da…

Tombik ile arkadaşlarının en büyük eğlencesi bisiklet yarışı yapmak. Şimdi kafanızda şu görüntüyü canlandırmayı deneyin: Zarif bir bisikletin üstünde, adı üzerinde ‘tombik’ bir fil… Başarı şansı nedir sizce? Üstelik bisiklete binmeyi de bilmiyor!

Bir gün her yarışta mağlup olmanın ezikliğine dayanamayıp bisiklete binmeyi öğrenmeye karar verir Tombik. Fakat hep bir felaketle sonuçlanır denemeleri. Orasını burasını yaralar, çevredeki her şeyi yıkar geçer. Arkadaşları Tombik’in ortalarda görünmediğinin farkına varıp onu aramaya çıkarlar. Ezilmiş çalıları, devrilmiş çöp bidonlarını, yamulmuş lamba direklerini takip ederler. Sonunda Tombik’in yere iki seksen uzanmış bedenine ulaşırlar. “Bu işi bize bırak!” der arkadaşları. Mavi filimizi bisikletin üzerine bindirip biri arkadan, ikisi yandan, öteki önden bir süre destekleyerek dengede durmasına yardımcı olurlar. Ve sonra teker teker bırakırlar Tombik’i. O her ne kadar “Korkuyoruuuum!” diye feryat etse de bir kuş gibi iner bayır aşağı. Ve işte hikâyenin sonu: Tombik, “Arkadaşların
varsa, bisiklete binmek çok kolay,” der. Kim inkâr edebilir ki? Arkadaşların varsa hayat çok kolay!

KARDEŞ DEYİP GEÇME
Arkadaşın yanına bir de kardeş ekleyebiliriz şimdi. Az önceki kahramanımız bir fildi, şimdiki cüsse olarak onun tam zıddı bir yaratık: Karınca! Annesi ve babasıyla mutlu mutlu yaşayan küçük bir karıncaya kardeş gelmesiyle başlar öykü. Her şeye maydanoz olan bu kardeş karınca bizimkinin başının belasıdır neredeyse! O ne istese küçük taklitçi takılır peşine, “Bana da bana da!” Doğru düzgün yürümeyi beceremeyen, hiçbir oyuncağına sahip olamayan bu yerden bitme de nereden çıktı şimdi!

Bir gün yine “Ben de gelicem!” diye tutturup peşine takılır ufaklık. Homurdana homurdana bahçeye iner bizimki. Arkadaşları salyangoz, çekirge ve örümcek onu beklemektedirler. Maceraperest ve gözükara bu tiplere ayak uydurup kendini sevdirmek isteyen karınca, annesinin sözünden çıkıp kırmızı bahçe hortumunun öteki tarafına geçince olan olur. Kırlangıç kuyruklu arı kuşunu gören çekirge zıplayıp kaçar; örümcek, ağına tırmanır; salyangoz, kabuğuna saklanır… Peki bizim zavallı karınca ne yapacak? Tam hayatı bir film şeridi gibi gözünün önünden geçerken, kardeşi imdadına yetişir! Ne mi yapar?

Orasını kitaptan öğrenin derim. Ama son sahne kıssadan hisse için birebir: Bizimki elini kardeşinin omzuna atmış yürüyor. Onlar uzaklaşırken diğerleri bir kardeşleri olmadığı için gıptayla bakıyorlar arkalarından.

Karıncanın Kardeşi, hayatın zorluklarıyla başederken yardımlaşmanın önemini anlatıyor. Kardeş bekleyen küçüklere, kardeş sahibi olmanın ne kadar güzel olduğunu da söylüyor. Ve tek çocuklu anne babalar için küçük bir mesaj: Ne olur ona kardeş yapın, ki hayat karşısında yalnız kalmasın.

AĞAÇLARLA ÇOCUKLAR EL ELE
Şimdi hayvanlar âleminden insan ve bitki âlemine uzanıyoruz. Öykü, yaşamını Atatürk’e borçlu çınar ağacının ortadan kaybolmasıyla başlar. Katledilen ağaçlara yardım etmek için yürüyüşe geçtiği anlaşılan çınarın destekçisi ise çocuklardır. Sonunda öteki ağaçların yanına varan çınar, onları ağaç katliamı son bulana dek sürecek bir eylem yapmaya ikna eder. Çocuklar eylemcilerin talebini büyüklere kulaktan kulağa iletirler: “Biz ağaçlar uzaklara gidiyoruz! Makineler gitmeden dönmüyoruz!” İşte bundan sonrası büyüklere, çocuklara, kuşlara, güneşe ve tüm doğaya, ağaçların varlığına ne çok şey borçlu olduklarını gösterir. Soluklanacak tek bir ağaç gölgesi bulamayan Yalovalılar sonunda isyan ederler. Eylem başarıya ulaşır. Belediye Başkanı söz verir: “Ağaçlar geri gelecek, fazladan bina dikilmeyecek, her sokağa bir park yapılacak.”

Kitap iki tema taşıyor. Biri ana akışı sağlayan öykünün teması; çevrenin ve doğanın korunması için dayanışma halinde olmanın önemi. Bu öyküde de eller biraraya geliyor ve ses çıkartıyor… Ve ‘Yürüyen Çınar’ın gerçek öyküsü… Yalova’daki köşkün çatısına zarar veriyor diye dallarının kesilmesinden son anda Atatürk’ün müdahalesiyle kurtulan çınardan söz ediyorum. Atatürk’ün, çınarın dalları kesilmeyecek, köşk altına raylar geçirilip yürütülecek talimatıyla hayatı kurtulan çınar…

Karıncanın Kardeşi
Z. Suna Dölek
Resimleyen: Sedat Girgin
Tudem Yayınları
34 sayfa
Mavi Fil Tombik
Sharon Rentta
Çev: Sevgi Atlıhan
İş Kültür Yayınları
38 sayfa
Yürüyen Çınar
Simla Sunay
Resimleyen: Sadi Güran
Remzi Kitabevi
32 sayfa

 

Show More