İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Başka dünyalar, başka masallar

Başka dünyalar, başka masallar

Kitap İçi’nde bu ay, sevgili Akşit Göktürk’ün derleyip çevirdiği bir masal kitabı var: Kralın Piresi. Yazarı James Krüss’e de selam ederek, kitaba adını veren Alman masalını sayfalarımıza konuk ediyoruz. İyi okumalar!

Çok eski zamanlarda kralın biri, bitten pireden tiksindiği kadar hiçbir şeyden tiksinmezmiş. Günümüzde böyle zararlı böceklere karşı kullanabileceğimiz
türlü türlü haşarat tozları, ilaçlar var. Ama o zamanlar böyle ilaçlar bilinmediği için krallar bile bitten pireden kurtulamazmış. Yalnız bu kral kendine göre bir kurtuluş yolu bulmuş. Her akşam giysileriyle birlikte banyoya girer, gövdesinde bir pire varsa can korkusuyla banyoyu dolduran suya sıçrar, kralın en saygılı uşağı da pireciği usulca yakalar, iki tırnağı arasında “çıt!” diye eziverirmiş. Böylece yüce kral, geceleri rahat uyku uyurmuş.

Zamanla, hiçbir pirenin ısıramadığı bu kralın masalı insanlar arasında olduğu gibi hayvanlar arasında da yayılmış.

Pirenin biri ne yapıp yapıp kralı ısırmayı kafasına koymuş. Kralın saygılı koruyucu uşağının titizliği düşünülürse, pire için çok tehlikeli bir kararmış bu. Ölüm kalım işiymiş. Ama pirecik yine de dönmemiş kararından. Bir sıçrayışta kralın gür saçları arasına girmiş. Bütün gün hiç kımıldamadan saçların arasında
beklemiş. Bir keresinde kralın sert tacı altında az kalsın ezilecekmiş ama yine de saçlar arasından çıkmamış.

Akşamleyin kral, her günkü gibi banyosuna girdiğinde, pirecik korkulu anlar geçirmiş. Ya kral kafasını suya daldırırsa, hali ne olurmuş? Neyse ki korkusu boşa çıkmış. Kral, saçları bozulmasın diye kafasını suya daldırmamış, pirecik de böylece kralla birlikte yatağa girmiş.

Saygılı uşak, yüce krala iyi geceler dileyip de odadan ayrılır ayrılmaz, pirecik, kralın ense kökünden aşağı doğru inmiş. Bütün gün acıkmış olduğu için kralın orasında burasında oynaya sıçraya, kana kana kral kanı içmiş, karnını bir güzel doyurmuş.

Pirenin ısırıklarını sezen kral sesinin yettiğince bağırmış. Saygılı uşak geceyarısı yatağından fırlayıp giyinmiş, kuşanmış; kralın piresini aramaya koşmuş. Öbür uşaklar da gelmişler, aramışlar taramışlar, ama çabaları boşuna olmuş. Pire, yine kralın saçları arasına sıçramış. Oysa, ulu kralın saçları arasına bakmayı hiç kimse akıl etmemiş.

Böylece pirecik bütün bir hafta boyunca her gece kral kanıyla can beslemiş. Ülkenin dört bir yanından çağrılan haşarat uzmanları kralın bu durumuna bir çözüm yolu bulmaya çalışmışlar.

Ama sekizinci gece pirecik bir düşüncesizlik etmiş; kralın ense kökünden ineceğine, yüzünden inmeye kalkışmış. Bu kez kral onun gelişini sezmiş, elini attığı gibi pireciği tam burnunun üzerinde yakalayıvermiş.

— En sonunda geçtin elime! diye kükremiş. Şimdi iki tırnağım arasında ezeceğim seni!

Ama tam bu sırada, pireciğin, kral kanı taşımakta olduğunu düşünmüş. Ülkenin yasalarına göre, kral soyunun kanını taşıyan herkes, sarayda özel bir bölmede yaşamaya, parasız bakılmaya hak kazanmış sayılırmış.

— Yasalar her şeyden üstündür, diye iç çekmiş kral. Uşaklarını çağırmış, büyük bir gururla piresini göstererek şöyle buyurmuş:

— Bu pire, kral kanı taşıyor. Sarayın kuyumcusu buna hemen altın bir taç, bir de kafes yapsın. Kafesin parmaklıkları arasından her gün ona parmağımın ucunu ısırtarak karnını doyuracağım.

Hemen yerine getirilsin bu buyruklarım!

Uşaklar pireyi almışlar, altın taç ile kafes yapılıncaya dek, üzerinde hava delikleri bulunan bir kutuda saklamışlar.

İşte o günden beri taçlı pire, bütün böcekleri kıskandırırcasına hep kral sarayında oturur, kral kanıyla beslenir, Tanrı’nın günü, sabahtan akşama dek, başına bu işleri getiren budalaca kahramanlığını düşünerek iç çeker.

Kralın Piresi
Akşit Göktürk
Resimleyen: Ayşın Delibaş Eroğlu
YKY Yayınları / 131 sayfa
Show More