İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kemal Özer’le şiirsel yolculuklar

Kemal Özer’le şiirsel yolculuklar

Bu ay Kitap İçi’nde, Kemal Özer’in dünyanın değişik ülkelerine yaptığı gezilerin, belleğindeki çiçek dürbününe yerleştirdiği görünümleri, şiirsel diliyle paylaştığı kitabından tadımlık satırlar var.

Yolculuğa çıkmadan önce, herkes gibi, ben de heyecanlanırım. Özellikle bir ülkeye ilk kez gideceksem, o ülkenin her şeyini merak ederim. Neleri ünlü, kimleri yetiştirmiş, hangi ülkelere komşu, hangi iklim kuşağında? Öğrenmek için kitaplara başvurur, atlaslara bakarım. En çok da, o ülkeye daha önce giden birini bulmaya çalışırım. Ama bilirim ki, ne denli sorsam, ne kadar öğrensem, değişik ayrıntılarla yüz yüze geleceğim, kimsenin dikkat etmediği şeyleri keşfedeceğim. Ve yine bilirim ki, ne denli önlem alsam, ummadığım bir şeyin başıma gelmesi olağan.

Hollanda’ya ilk yolculuğumda da böyle oldu. Önce uzun uzun düşlere daldım. Yeni bir ülkeye gidecek olmanın heyecanıyla uykularım kaçtı. Kocaman yel değirmenleri dönüp durdu kafamın içinde. Kırmızı, sarı, turuncu lâleler uçuştu gözlerimde durmadan. Önlükleri işlemeli köylü kadınların tahta ayakkabılarıyla dolaştığını duydum günlerce. Sonra yolu Hollanda’ya düşmüş bir arkadaşıma sordum: Yolculuk hazirana rastladığına göre yanıma neler almalı, nasıl giyinmeliyim? “Yaz başında İstanbul’da nasılsa orda da havalar öyle,” dedi arkadaşım. Öyleyse, açık renkli ince giysilerle yola çıkabilirdim!

Daha önce olduğu gibi, bu kez de ummadığım şeyler geldi başıma. Ne önlükleri işlemeli köylü kadınlarla karşılaştım, ne de kanatları dönen yel değirmenleriyle. Önlüklü kadınlar ve onların tahta ayakkabıları yalnızca resimlerdeydi sanki. Ya da salt belli günlerde giyiyorlardı da ben o günlere rastlayamamıştım. Yel değirmenleri ise kıpırdamıyordu bile. Yolumun üstüne ne zaman çıksalar sanki rüzgâr kesiliyordu. O koskoca kanatlar devinimsizdi hep.

Asıl büyük düş kırıklığını daha ilk sabah yaşadım. Geceleyin yerleştiğim otelde ilk kahvaltımı ederken, gözüm bir ara pencereye ilişti. Donup kaldım. Dışarıda inanılmaz bir görünüm vardı. Kamçı gibi inen bir yağmur altında yakaları kalkık, şemsiyeli insanlar oradan oraya koşuşuyorlardı. Bir an, nerede ve hangi ayda olduğumu sordum kendi kendime. Yoksa kış ortasında, yağmurlu bir ülkede bulunuyordum da, başka bir yerde, güneşli bir mevsimde olduğumu mu sanıyordum?

Getirdiğim giysileri düşününce, şaşkınlığın yerini kaygı aldı. Ne yağmurluk almıştım yanıma, ne de şemsiye. Yazlık bez ayakkabılarıyla, incecik ak giysilerle ne yapardım, nasıl çıkardım dışarıya? Odama gidip bir süre yatağın üstünde oturdum, çenemi ellerime alıp kara kara düşündüm. Hem umarsız durumdaydım, hem de gülünç. Düşünebiliyor musunuz, ya odadan hiç çıkmayacaktım, ya yağmurun altında sırılsıklam dolaşacaktım! Kimbilir nasıl güleceklerdi halime! Koyu bir umutsuzlukla dışarıya bir daha göz attım. O ne? Gözlerime inanamadım. Ne yağmur vardı, ne şemsiyeli insanlar! Pırıl pırıldı, güneşliydi hava. Herkes kısa kollu, açık renk giysilerle, yazlık ayakkabılarıyla dolaşıyor.

Bu kez daha çok şaşırdım. Hangisi doğruydu? Az önce gördüğüm mü, yoksa bu mu? Kış görüntüsü bu denli çabuk değişir de yerini nasıl pırıl pırıl bir havaya bırakabilir? İnanılacak gibi değildi.

İnanılacak gibi değildi, ama ikisi de gerçekti. Demek hem yağmurlu, hem güneşli havayı birkaç dakika arayla yaşayabilirdi insan. Hollanda’da bulunduğum günler, bu olabilirliği kimbilir kaç kez gördüm. Sonunda da şöyle bir karara vardım: Şakayı seven bir hava vardı burada.

Bu karara varınca bir daha kaygı duymaz oldum. Hatta oldukça neşelendim. Hava o denli şakacıydı ki, caddenin bir kaldırımına yağmur yağarken, öbür kaldırımına güneş vurabiliyordu. Sokaklar sanki ikişer mevsimliydi: Bir başından güzün giriyor, öbür başından yazın çıkıyordunuz.

Yolculuk boyunca hem neşelendim, hem bu şakacılığa ben de ayak uydurdum. Yağmurla köşe kapmaca oynamaya başladım sürekli. Yağmur nerdeyse, ben olmadığı kaldırıma sıçradım. Bir türlü yakalayamadı beni. İnanır mısınız, o denli başarılı oldum ki, günlerce ne bez ayakkabılarım ıslandı ne de ak giysilerim.

Çiçek Dürbünü / Kemal Özer
Resimleyen: Reha Barış
Tudem Yayınları / 64 sayfa

 

Show More