İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Hayatın gizli dedektifleri arkeologlar

Hayatın gizli dedektifleri arkeologlar

Şebnem AKALIN

Simon Adams’ın Arkeoloji Dedektifleri, 10 yaş ve üzeri okuyucuya tarihin sırlarını açarken, bu sırların nasıl çözüldüğüne, arkeologların nasıl çalıştığına dair de ilgi çekici bilgiler aktarıyor. Bu yanıyla kitaba keşiflerin keşfi de denebilir!

Dedektif denildiğinde ilk akla gelen, elinde büyüteci ile Sherlock Holmes, buruşuk pardesüsü ile Komiser Colombo veya günümüz çocuklarının daha iyi bildiği bir TV yıldızı olan Monk gibi, polisiye olayları küçücük bir ipucu ile çözen kahramanlar. Oysa arkeologlar da hiçbir delili göz ardı etmemesi gereken dedektifler gibi çalışırlar. Eski uygarlıklara ait bilgileri değerlendirerek kayıp kentleri, soygunculardan gizlenmiş mezarları bulabilirler. Onlar yalnızca toprak altından veya denizin derinliklerinden çıkardıkları eski eserleri müzelerde sergileyen kişiler değildir. Arkeoloji dedektifleri yılmak bilmeyen çalışmaları ile kaybolmuş uygarlıkları tanıtır; her keşif geçmişin bir gizemini aydınlatır. C. W. Ceram’ın 1949 yılında yazdığı Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler, arkeolojinin bir bilim dalı olarak gelişimini ve en çarpıcı keşifleri bir roman tadında anlatan başvuru kitaplarımızdan biriydi. Simon Adams’ın Arkeoloji Dedektifleri’ni incelerken, işte bu kitabın çocuk versiyonu diye düşünmeden edemedim.

Kitap kronolojik sıralama izleyerek İspanya’da bulunan, buzul çağına ait, 14.000 yıllık Altamira mağara resimleri ile başlıyor. Her bölümün başındaki küçük harita ile buluntuların dünyadaki yeri belirtilmiş. Bilgiler uzun bir metin yerine küçük etiketlerle, sorucevap şeklinde ve görsellerle desteklenerek anlatılıyor.
Binlerce yıl önce insanların neden yaşadıkları mağaralara resim yaptıklarını bu notlarda bulabiliyorsunuz. Ülkemizden Troya antik kenti tanıtılırken, 2750 yıl önce yazılmış Troya savaşı ve tahta at efsanesinin gerçek olduğuna inanan Schlimann’ın, bu kitabı bir gezi rehberi gibi kullanıp kenti bulmasının öyküsü anlatılıyor. Amatör arkeolog olan Schlimann’ın, Troya gibi üst üste inşa edilmiş bir kentte bilimsel yöntemleri izlemeden kazı yaptığı için nasıl yanıldığını da öğreniyoruz. Bulduğu hazinenin Kral Priamos’a ait olduğunu sanmıştı. Oysa 9000’den fazla altın ve gümüş nesneyi içeren hazinenin bin yıl daha eski olduğunu artık biliyoruz.

TUTANKHAMON’UN MEZARI
Efsanelerden yola çıkılarak bulunan bir başka uygarlık, arkeolog Evans’ın Girit Adası’nda gün ışığına çıkardığı Knossos Sarayı. Arkeoloji meraklıları bu bölümde 4000 yıllık Minos uygarlığının kalıntılarını, yarı insan-yarı boğa Minotor’un, ayrıca tüy ve balmumundan yapılmış kanatları ile uçan ilk insanlar olan Daedalus ve İkarus’un öyküsünü öğrenecekler. Kuşkusuz en ilgi çeken arkeoloji keşiflerinden biri Tutankhamon’un mezarının bulunması. Mısır uzmanı Carter’ın 1922 yılında keşfettiği mezar, hırsızlar tarafından yağmalanmadığı için, bir firavunun nasıl gömüldüğü hakkında bilgi sahibi olmamızı sağladı. Genç Tutankhamon’u ise görkemli hazinesinden dolayı diğer tüm firavunlardan çok daha iyi tanıyoruz.

Bir başka görkemli mezar ise 8000 terakota asker tarafından korunan Çin İmparatoru Zheng’in mezarı. Arkeologlar 1974 yılında rastlantı sonucu bulunan heykellerin kazısını halen sürdürüyorlar. Kitapta Vezüv yanardağının külleri altında kalan Pompei, İspanyollar tarafından yıkıldıktan sonra üzerine Mexico City kurulan Aztek İmparatorluğu’nun başkenti Tenochtitlan, yüzyıllar boyu unutulduktan sonra bulunan İnka kenti Machu Picchu ve diğer başka arkeolojik keşiflere de yer verilmiş.

Antik dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’nin bugün su altında olan kalıntılarının uydulardan elde edilen verilerle saptanıp koruma altına alınması, arkeolojinin nasıl geliştiğini gösteriyor. Sualtı arkeolojisi ile ilgili bir diğer bölüm, Baltık Denizi’nde 1628 yılında batan Vasa Gemisi hakkında. Üç direkli yelkenli suyun altında hiç çürümeden nasıl 330 yıldan fazla kalabilmiş! Geminin sudan çıkarılış ve restorasyon öyküsü kadar bu bilgi de kitabın en ilgi çekici bölümlerinden biri. Batmış gemilerden söz açılmışken, 1911 yılında daha ilk seferinde batan Titanik yolcu gemisinin, okyanusun 3800 metre derinliğinde ancak küçük denizaltılarla dalınarak incelenebildiğini görüyoruz. Buzdağına çarptıktan sonra neden gövdesinde derin yarıklar açıldığının yanıtı ise dedektiflerin çözdüğü bir başka gizem.

Kitabın içeriği ile ilgili bu ipuçlarını incelediğinizde, okumaya değer olduğuna karar vereceğinize eminim.

Arkeoloji Dedektifleri
Yazan: Simon Adams
Çeviren: Çiçek Eriş
İş Kültür Yayınları / 130 sayfa
Show More