İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

İnanmanın ve bilmenin kıyısında…

“İnanmanın ve bilmenin kıyısında…”

Çağlayan ÇEVİK

“Yüksek edebiyat”ın ülkesinden ironi ve alayla bezenmiş bir darbe daha geliyor. Terry Pratchett, Küçük Tanrılar’da körü körüne duyulan inancı ve din olgusunu masaya yatırırken, hümanist söylemi hiç elden bırakmıyor.

İngiliz edebiyatının başına gelmiş en büyük felaket olarak adlandırılır Terry Pratchett. Çünkü Shakespeareleri, Dickensları, Geoffrey Chaucerları yetiştiren, “yüksek edebiyat”ın ilk akla gelen ülkesinde, her şeyi alaya alan,
ironi ve mizahı edebiyatında dibine kadar kusursuzca kullanan bir isim Pratchett. Her ne kadar İngiliz edebiyatının yetiştirdiği “yüksek edebiyat” temsilcilerinden söz etsek de, Pratchett; Benny Hill, Monty Python, Douglas Adams mizahı geleneği kapsamında, İngiliz mizahının karakteristik özelliği olarak, yoğun eleştiriyle, hiçbir manası olmayan dünyaya çaresiz bir tepkide bulunur. Pratchett eserlerinde alaycı bir tarafı işaret eder, gözden kaçırdığımız noktaları önümüze koyar ve bazı şeyleri fark etmemizi sağlar.

Serinin Türkçeye aktarılan son kitabı Küçük Tanrılar’da da hız kesmiyor usta edebiyatçı. Seriden bağımsız olarak da okunabilecek Küçük Tanrılar’da Pratchett, başta Hıristiyanlık olmak üzere, “din” olgusunu ele alıyor. “Din”i
bir otorite ve yetke aracı olarak kullananlarla, neredeyse her filmde karşımıza çıkan “seçilmiş adam” fenomeniyle, batıl inançlarla, hiçbir şeyi sorgulamadan körü körüne din adamlarının söylediklerine inananlarla ve daha pek çok şeyle, kimsenin kalbini kırmadan eğleniyor. Dinî otoritenin ne kadar gereksiz olduğunu gösterirken de insan ruhuna en iyi övgüyü sunuyor ve hümanizmi yüceltiyor.

Küçük Tanrılar’ın genel olarak konusuna şöyle bir değinmekte fayda var: Diskdünya’da birtakım karışıklıklar baş göstermiştir ve çok yakında sekizinci
peygamberin dünyaya geleceği söylentileri iyice yayılmıştır. Herkes bir yerlerden bir işaret beklerken, “seçilmiş kişi”nin kim olduğu sorusu ortalıkta
dolanmaktadır. Kilise artık iyice yozlaşmış, Engizisyon insanlara işkence
eder olmuştur. Tüm bu olanlar üzerine Büyük Tanrı Om dünyaya gelir. Ancak bu sefer, daha öncekilerle mukayese edilirse biraz şanssızdır. İhtişamlı ve tanrısal kudrette bir hayvan olarak değil, şans eseri, tek gözü
kör bir kaplumbağa olarak gerçekleşir bu tezahür. Daha da beteri, bir manastırın en deneyimsiz ve yaşlı çırağı Brutha’dan başkası onun söylediklerini duyamaz. Dini bütün büyükannesi sayesinde, şimdiye kadar yazılmış bütün kitapları ezbere bilen, ama okuması yazması olmayan bu keşiş çırağı, yeni “seçilmiş kişi”dir.

KİMİN KİME İHTİYACI VAR?
Pratchett’ın Diskdünya serisi, tepsi gibi düz olduğuna inanılan bir dünyada
geçer; tıpkı eskiden insanların dünyanın yuvarlak olduğunu bilmedikleri
çağlarda olduğu gibi. Devasa bir kaplumbağanın sırtında duran bu dünya,
dört büyük fil tarafından desteklenmektedir. Diskdünya’nın bir diğer özelliği
ise, birçok tanrının hüküm sürmesidir. Tanrıların gücü ona inananlara göre değişir. Büyük Tanrı Om ile “seçilmiş kişi” Brutha’nın birbirine olan bağlılığı
da buraya dayanır aslında. Sürekli fiziksel tehlikeyle ve aynı zamanda son
takipçisini (Burtha’yı) kaybetme ihtimaliyle yüzleşir Om. Pratchett bu sayede, insanların mı tanrılara yoksa tanrıların mı insanlara ihtiyacı olduğu hakkında çarpıcı bir açıklama sunar.

Diğer taraftan Diskdünya’da birtakım değişik düşünceler oluşmaya başlamıştır. Omnian Kilisesi, dünyanın yuvarlak olduğunu ve güneşin etrafında döndüğünü savunur; aksine inananlar kâfir olarak işkence görür
ve öldürülür. Ancak Diskdünya aslında düzdür ve Antik Yunan’la büyük benzerlikler gösteren bir toprak olan Ephebe’nin filozofları bunu söylemekten korkmaz. Kâfirlerin parolası şudur: “Kaplumbağa Hareket Ediyor!” Eğlenceli olmasının yanında, Pratchett bu ters çevirme ile okuyucunun düşüncelerinde köklü değişiklikler yaratıp, önemli olanın “herkesin bildiklerine” bakmaksızın gerçekten doğru olanı bulmak olduğunu hatırlatır. Tıpkı Galileo’nun “dünyanın yuvarlak” olduğunu söylemesi gibi.

Her din öğretisi ve peygamber kıssasında geçtiği gibi, Brutha’nın hayatını değiştirecek bu yolculuk öyle kolay olmayacak, ancak eğlencenin temposu da bir kere bile düşmeyecektir. Pratchett yeni bir peygamberle tanıştırdığı okurlarına, deyim yerindeyse, dünyanın en eğlenceli dinini ve peygamberini
anlatıyor. Kitapta daha ilk andan itibaren yüceltilen hümanizmin kitabın sonuna kadar eksilmemesi ve Brutha’nın dile getirdiği hümanist söylemler
Pratchett’ın demek istediklerini gayet güzel özetliyor.

Şimdiye kadar hiçbir Diskdünya kitabı okumadıysanız ve seri kitap okuyamayanlardansanız, Küçük Tanrılar’ı kesinlikle okumalısınız. Henüz
Pratchett’ın eserlerini okumadıysanız, yine ilk önce Küçük Tanrılar’ı okumalısınız. Eğer Pratchett’ın büyük hayranıysanız ve hâlâ bu kitabını okumadıysanız, zaman aleyhinize işliyor. Diskdünya serisinin on üçüncü kitabı Küçük Tanrılar’da Terry Pratchett kalemin kılıçtan keskin olduğunu o kadar keyifli bir dille ispatlıyor ki, buna hak vermemek elde değil.

Küçük Tanrılar
Terry Pratchett
Çeviren: Niran Elçi
İthaki Yayınları / 408 sayfa
Show More