İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Acılı annelik halleri

Acılı annelik halleri

Şiirsel TAŞ

Annelik demek ille saçının süpürge etmek, her türlü eziyete canı gönülden katlanmak, kan kusup kızılcık şerbeti içtim, demek midir? Yoksa anneleri bu acılı yollardan kahramanlaştırma çabaları, anneliğin içerdiği tüm gerçek değerleri gölgelemekten başka işe yaramaz mı?

Çocukluğumdan belleğimde yer etmiş birtakım “feci” okuma parçaları var. Buyurun, tadımlık…

Hain bir kıza sevdalanan bir delikanlı, kızın gönlünü kazanmak ister. Kız ise delikanlıyla evlenmek için bir koşul öne sürer: Delikanlı genç kıza, köpeğine yedirmesi için annesinin kalbini söküp getirecektir. Öykünün devamında, delikanlı kızın isteğini yerine getirir ama mendile sardığı kalbi genç kıza götürmek için yolda koşarken, ayağı takılır düşer, canı yanar. Yerde yuvarlanan kalp dile gelir ve şöyle der: “Yavrum, bir yerin acıdı mı?”

Geçenlerde sahafta eşelenirken elime, 1960 baskısı “bir küçücük kitapçık, içi dolu en acılısından annelik” tarzı bir yayın geçti (Annem, Derleyenler: Siret İstemi, Halil Güvenç, Dağarcık Çocuk Yayınları). Elli yıl önce anneler günü münasebetiyle basılmış olan bu kitabı açıp da yukarıda bahsettiğim “Anne Kalbi” adlı öyküyle karşılaşınca, bir klasik çocuk kitabı kahramanı olan Bayan Frisby ekseninde yazmayı düşündüğüm bu yazı, haliyle böyle biraz garip başladı.

Gelgelelim, bizim çocukluğumuzda çocuk edebiyatında annelik teması bol acılı Adana tadındaydı. Çocuğun birey, annenin kadın olarak vasıflarından söz etmeye pek yanaşılmazdı. Kopamamacasına simbiyotik, tuhaf bir ilişki tınlardı ana-çocuk temalı öykülerde, şiirlerde. Annelik sonsuz şefkat denizi, dipsiz fedakârlık kuyusu, bir tür kendini hiçe sayış demekti ve de nedense anneler, anneliğini kanıtlamak için ölmek zorundaydı sanki. Aynı kitaptan M. E. Yurdakul’un “Kesildi mi Ellerin” adlı şiirine de göz atalım. Para istediği yoksul annesinden zırnık koparamayınca, kadını bıçaklayan “ana kanı içen, kanlı cellat, canavar evlat” üzerine yazılmış bir şiir. Anne önce beddualar ediyor ama sonra oğlunun elinden akan kanı görünce bakın ne diyor:

O damlayan kimin kanı, avucunun içinden?

Yoksa beni vurur iken, bana bıçak saplarken kesildi mi ellerin?

Of sızlıyor omuz başım, yaralarım pek derin.

Kaç buradan, seni şimdi gelip burada tutarlar;

Zincir vurup o karanlık zindanlara atarlar;

Kaç buradan kuş gibi
Ben kanımı helâl ettim, sen de affet Yarabbi!…

Kurtar beni bu büyük acılardan Bayan Frisbyyyyyyyyyy! (Frizbiiiiiiiiiii diye okuyunuz.)

EN TELVELİSİNDEN ISTIRAPLAR
Bunca lafı niye ettim? Şunun için: Anne-çocuk arasındaki sevgiyi çocuk edebiyatında dillendirme çabası; ille de en telvelisinden büyük ıstıraplar, yok olana dek hırpalanışlar, her türlü kalleşliği affedişler, eziyetleri sineye çekişler, kadını sanki başka bir kimliği yokmuşçasına “sırf ve illaki de anne kılan”, anneliği de çekilmek zorunda olan acılarla taçlandırıp kutsayan davranış modelleriyle yüklü, üzerine bir de trajik ölüm şerbeti dökülmüş metinlere mi götürür bizi? Yaşamak istediğimiz, çocuklarla paylaşmak istediğimiz annelik halleri, öyküleri, şiirleri bunlar mıdır?

Bayan Frisby de bir annedir. Dört çocuğuyla ilgilenen, onlar için kaygılanan, özveride bulunan, üstelik bütün bunların altından tek başına kalkması gereken, bazen bu sorumluluğun ağırlığı altında ezildiğini hisseden bir tarla faresidir. Aklını kullanmayı bilir; çözüm üretmeye çalışır. Kolay kolay pes etmez. Ama bu kez ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Bahar gelmek üzeredir ve ailesiyle birlikte, yaşadıkları bahçeden, dere kenarındaki yazlık eve taşınmak zorundadırlar. Ancak küçük oğlu zatürre geçirdiği için en azından birkaç haftalık zaman kazanması gerekir. Lakin çiftçinin sabanı toprağı ve yaşadıkları yuvayı altüst etmeden önce bir hal çaresi bulmak zorundadır. Gizemli Kurtarma Ekibi’nin sıçanları, Bayan Frisby’ye hiç ummadığı bir destek verir.

Robert C. O’Brien’ın kitabı Bayan Frisby ve Gizemli Kurtarma Ekibi çok kahramanlı bir eserdir. Bu kahramanlardan biri olan Bayan Frisby, hasta küçük oğlunu kurtaracak planı hayata geçirebilmek için kedinin pençesinde can verme riskini göze alır. Fakat ille de bu uğurda ölmesi gerekmez. (Bu durumda ona “şansı yaver giden bir anne” mi desek?) Buna karşılık, çocuklarından hiçbiri annesini bıçaklamaya, yüreğini sökmeye falan kalkışmaz. (Onlara da “hayırlı evlat” mı desek?) Sonuçta Bayan Frisby çocukları için ölmez, bizi gözü yaşlı koymaz ve bu da onu “daha az iyi” bir anne yapmaz. O’Brien’ın kitabında, ölümle taçlandırılan fedakârlık payesi Bayan Frisby’ye değil, bir başka kahramana layık görülmüştür, ama bu Bayan Frisby’yi daha az kahraman kılmaz. İşin daha da hoş yanı, kitapta Bayan Frisby’nin tehlikede olan bir canı kurtarma çabası –evrimsel psikologlara inat– sırf anneliğe özgü bir özveri olarak yansıtılmaz. Bayan Frisby, karga Jeremy’yi kurtarırken de aynı cansiperane davranışı sergiler, hem de hasta yavrusuna ilaç götürmek üzere yola koyulmuşken.

Bilirim, çocukların kalbini çalan daha çok Gizemli Kurtarma Ekibi’ndeki sıçanlardır. Ama “Anne Kalbi” gibi metinlere maruz kalmış geçmiş zaman çocukları
için, Bayan Frisby çocuk edebiyatının en harbi annelerinden biridir. Günümüz çocuklarının, kırk yıl öncesinden bugüne kadar gelen bu anneyle tanışmaları en içten dileğimdir.

Bayan Frisby ve Gizemli Kurtarma Ekibi
Robert C. O’Brien
Çeviren: Şiirsel Taş
Hayy Kitap / 264 sayfa
Show More