İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ah dede vah dede, sen neymişsen sen!

Ah dede vah dede, sen neymişsen sen!

Tuğba ERİŞ

Öykü kitaplarının ve romanlarının yanında çeviriler yapan, çocuk kitapları da yazan Mustafa Balel’in, Kavis Çocuk Yayınları’ndan çıkan Dedemin Bakır Koltukları adlı kitabı, ayrıntılarla bezeli hikâyesi, ustalıklı dili sayesinde rahatça ve keyifle okunuyor.

Yazar adaylarının ilk kitaplarını ve çağdaş klasiklerin yeni çevirilerini yayımlayan Kavis Kitap’ı yayın yaşamının başından beri ilgiyle izliyorum. Joyce Carol Oates, D. H. Lawrence, F. Scott Fitzgerald ve Dostoyevski’den Feridun Andaç, Refik Durbaş, Suat Duman, Yasin Akdemir’e birçok yazarın eserlerini yayımlayan Kavis Kitap, Kavis Çocuk adıyla çocuk ve gençlik kitapları da yayımlamaya başladı. Bu dizinin ilk kitabı Mustafa Balel’in Dedemin Bakır Koltukları.

DEDEYLE ANNE ANLAŞAMAZSA…
Kitaba adını veren “Dedemin Bakır Koltukları” öyküsü, içten bir dede-torun ilişkisini anlatıyor. Dedelerin birçoğumuzun yaşamındaki yeri ayrıdır gerçekten de. Yakın zamanda dedemi kaybettiğim için buruk bir keyifle okuduğum öykü, sabah erkenden kalkan, saçlarını, bıyıklarını taramadan, pantolonunu ve gömleğini giymeden odasından çıkmayan, gazete okumayı ve çay içmeyi çok seven dedemi hatırlattı bana. “Dede” imgesi, öykünün anlatıcısı torun gibi benim için de biraz
“görgü” demek. Bir yabancının yanına ceketsiz çıkmayan, takma dişlerini bir yoğurt çanağına bıraktığını ya da hastalık konuşmaktan nefret ettiği için, ağrıyan böbreğinden ya da midesinden yakındığını bir kez görmediği dedesinin, annesiyle yıldızının barışamamasından şikâyetçi öykünün anlatıcısı torun. Dedesine
hayranlıkla karışık bir saygı ve sevgi duyduğundan, annesinin dedesine karşı olan ilgisiz, umarsamaz davranışl arı karşısında çileden çıkıyor, hatta bu nedenle annesine zarar dahi vermek istiyor.

Anne ve babanın “otorite”sinin boğuculuğunda, “Sakın, aman, olmaz,” uyarılarının sertliğinde, bir anneannenin, dedenin ya da başka bir aile büyüğünün ılımlı yaklaşımıyla karşılaşan çocuk, anne ya da babasını karşısına alabilir, nefret dahi edebilir onlardan. Adı üstünde “çocukça”dır, ama birçoğumuz da yaşamışızdır bunu. Ama “Dedemin Bakır Koltukları”ndaki yer yer nefrete varan bu anne karşıtlığının, 9 üstü yaş grubuna hitap eden bir kitapta biraz ağır işlendiğini düşündüm ben. Dedesinin sevmediği yemeği önlerine koyduğu için yemeği çöpe döken, misafir geldiğinde dedesine samimiyetsiz davrandığı için annesine etini morartıncaya dek vurmak isteyen bir torun ister istemez gözüme çarptı biraz.

PENCERENİN DIŞINDAKİ DÜNYA
Öteki öykü “Anacık” küf kokulu, nemli, havasız tek göz evde yaşayan anne ve iki kızının hikâyesi. Annesi fabrikada çalıştığı için öykünün anlatıcısı büyük kız, yaşıtları okula giderken, kendisinden beş yaş küçük kardeşi Nurhayat’a bakmak zorunda.

Hayatın dayattığı zorunluluklar karşısında çocuk dünyasının ve hayal gücünün sınırları yok. “Anacık”ın öykü anlatıcısının, kardeşini oyalamak için tesadüfen bulduğu eğlence de karşı binanın birinci katının penceresinden yansıyan sokağı seyretmek. Kendi hayatlarının karanlığı karşısında, sokağın aydınlığı, enerjisi bambaşka bir dünya açıyor önlerinde. Gerçi marketten ellerinde şekerlemelerle çıkan ya da çocuk parkında dinozor şeklindeki kaydıraklardan kayan çocukları izlemek Nurhayat’a büyük bir keyif verse de, dört duvar arasına kapanışını hatırlattığı için ablanın içini karartıyor. Ona kardeşine bakmak gibi büyük bir sorumluluk yükleyerek yaşından önce büyümesini isteyen, zıpırlık yapmamasını öğütleyen, mahallenin ellerinden her iş gelen öteki kızlarını örnek gösteren annesine içten içe isyan ediyor, ama sözgelimi uyur kalır da kardeşinin başına bir şey gelir diye de sürekli diken üstünde duruyor.

“Anacık”ın hikâyesinin şekillendiren temel öğe olan annenin kızlarını eve kilitlemesi de kitapta beni rahatsız eden öteki nokta oldu. Büyük kız, kardeşini sokağı izlemekle bile oyalayamadığı bir gün, penceresinin yansımasında mahallenin kahvesinde ünlü birçok sanatçıyı ve çok sevdiği Ajda Pekkan’ı görünce, kapı kilitli olduğu için camdan dışarı çıkmayı aklından geçirmesiydi keşke! Aslında öncesinde söylenecek olan galiba şu; anne keşke eve kilitlemeseydi onları!

Öykü kitaplarının ve romanlarının yanında çeviriler yapan, çocuk kitapları da yazan Mustafa Balel’in Dedemin Bakır Koltukları’nı Alân Mahmuzlu resimlemiş. Arka kapak yazısında da belirtildiği gibi, Mustafa Balel’in ayrıntılarla bezeli hikâyesi ustalıklı dili sayesinde rahatça ve keyifle okunuyor.

Dedemin Bakır Koltukları
Mustafa Balel
Resimleyen: Alân Mahmuzlu
Kavis Çocuk Yayınları
93 sayfa
Show More