İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Adım adım Anadolu

Yolculuk bir yaşam biçimi ve kültürel aktarımdır. Oysaki günümüzde seyahat etmek de tüketim toplumu için bir tüketim odağı hâline gelmiş durumda. Kalk Gidelim serisinin Mardin, Sinop ve Rize’yi anlatan üç kitabı, gerçek bir yolculuk öncesi hazırlık için önbilgi niteliğinde…

Aylin OMİNÇ

Lao Tzu’nun yolda olmaya dair bir sözü, gezgin ruhumun tellerine dokunarak, “İyi bir gezginin sabit planı ve varmaya niyeti yoktur,” derken, aslında hayatı nasıl algıladığımızla ilgili sanırım. Yolda olmak, konfor alanlarımızdan çıktığımız, daha çok anda kaldığımız, kendimizle, yaşamla, yüz yüze geldiğimiz, keşfettiğimiz bir zaman dilimidir. Yani gerçek bir yolculuk, yaşamımıza açılan özgürlük alanıdır. Günümüzde seyahat etmek, hava yolu şirketlerinin promosyon biletleriyle kolaylaşır gibi gözükürken, belli bölgeler, kültür turizmi adı altında tüketim toplumunun tüketim odağı haline getiriliyor maalesef. Yıllardır, turizm sektörünün tatil, eğlence, kültür turizmi için hedef aldığı bölgelerin tarihini, doğasını, kültürel dokusunu nasıl tahrip ettiğine şahit oluyoruz. Bu tür yolculuklar, bölge halkına çoğunlukla katkıda bulunmayan tüketime odaklı olup, paket programdaki yerlere gidip, dijital fotoğraf hafızalarımıza yeni kareler ekleyerek döndüğümüz bir macera olarak kalıyor.

ANADOLU’YU OKUMAK…

Kültür, tarih ve doğa devinim halindeyken, ancak bugünün tanıklığı ve farkındalığı ile sahip çıkabiliriz yolların vardığı yerlere. Bu farkındalıkla yola çıktığını umduğum, TRT 1 ekranlarında Esra Alkan’ın hazırlayıp sunduğu Kalk Gidelim adlı gezi programında, çocuklar ve gençlerle birlikte farklı farklı kentler gezilirken, bir yandan da yöre insanının günlük yaşamıyla temas ediliyor. Son iki yıl içinde bu programın verimi olan kentgezi kitaplarından üçü yayımlandı. “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” demişler ya, bu kitaplar da Anadolu’yu okuyarak dolaşmak için yazılmış sanki. Gezilen her kent doğası, tarihi, müzeleri, sokakları, folklorik özellikleri, müziği ve mutfağıyla, bu topraklarda yaşamış uygarlıkların kattığı kültürel çeşitliliği gözler önüne seriyor.

TAŞIN ŞİİRİ

Kalk Gidelim serisinin Mardin kitabıyla gezerken, Mezopotamya ovasına karşı kurulmuş olan bu kentin, taşın şiirini mimarisine yansıtan, abbara ya da kabaltı denen kemerli sokaklarıyla 9000 yıllık bir yerleşke olduğunu öğreniyoruz. Farklı inançların, dinlerin, dillerin, kültürlerin binlerce yıldır bir arada yaşadığı temsili bir açık hava müzesi burası. Babil Kulesi efsanesindekinin tersine, bu topraklardaki uyumun, farklılaşan dillerle bozulmadığını, şehrin medreselerine, hamamlarına, cami ve kiliselerine ve çarşı içindeki zanaatkârlara –bakırcılar, marangozlar, kasaplar, ayakkabıcılar, sabuncular– bakar bakmaz anlıyoruz. Mardin çevresi ile ilgili karşılaştığımız bilgilerse heyecan verici: Midyatlı Süryanilerin usta-çırak eğitimiyle sürdürdükleri telkâri sanatına, MÖ 3000’li yılların başında Mezopotamya topraklarında rastlanıyor. Yeşil bahçelerden geçerek varılan, beş farklı çeşit eriğin yetiştiği, can eriğin yemeğinin yapıldığı, bağları ile meşhur, adı 4000 yıldır aynı olan Savur’a varıyoruz. İpek Yolu üzerinde bir merkez olan Nusaybin’in aynı zamanda dünyadaki ilk üniversiteye ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz. Dargeçit, Mazıdağı, Derik, Mezopotamya’nın ilk sulama kanallarının bulunduğu antik kent Dara ve uğrayacağımız nice köy var…

Kalk Gidelim serisinin ikinci kitabı, bizi Sinope’nin sesine kulak verip Sinop’a doğru yol almaya çağırıyor. Nehirlerin Tanrısı Osopos’un kızı Sinope’nin Zeus’a içten yakarışıyla Karadeniz’in cenneti yarımadaya bırakılır ve bu yarımada Sinop adını alır. Sinop’ta o döneme ait bir darphane var; bir zamanlar, bir yüzünde Sinope’nin yüzünü, diğerinde bereketi sembolize eden yunus ve gücü sembolize kartal motifi taşıyan sikkeler basılıyormuş bu darphanede. Sinop’un birbirinden farklı coğrafi yapılar gösteren ilçelerini dolaşıyoruz: Boyabat kalesi, geç Osmanlı mimarisi evleri, Salar ve Göynüören Kaya Mezarları, bazalt kayalıkları farklı yüzyılların yaşanmışlığını ifade ederken, Erfelek’in şelaleleri, Ayancık ormanlarının kestane ağaçları, dikit ve sarkıtlarıyla İnaltı Mağarası Sinope’nin cennetini ayaklarımızın altına seriyor.

PEKİ YA HES’LER?..

Fakat bu cenneti 2010’dan beri tehdit eden bir proje olan Gerze Hidroelektrik Santrali’ne karşı Gerzelilerin yıllardır verdiği mücadeleye hiç değinilmemesi bir eksiklik olarak düşünülebilir. Kaldı ki Sinop Hapishanesinden söz ederken, Sabahattin Ali’nin burada yattığı sırada yazdığı, daha sonra Kerem Güney’in besteleyip Edip Akbayram’ın seslendirdiği türküyle hepimizin aklında yer eden “Aldırma Gönül” şiirine gönderme yapan bir kitapta, HES’lere karşı yürütülen mücadeleye de değinilmesi beklenirdi. Kalk Gidelim serisinin Rize’yi anlatan yeni kitabında, bir çay yaprağının rehberliğinde, çayın Batum’dan Rize’ye yolculuğunu, burada dinlediği yerel hikâyeleri, çay bahçelerini, çayın tadının neden eskisi gibi olmadığını, endüstrileşmenin sonuçlarını, erkeklerden çok çalışan kadınların gerçek öyküsünü Ümit Kaftancıoğlu’nun “Karıncalar” hikâyesiyle okuyorum. Öte yandan çaydan çok daha fazlasının olduğunu hissediyorum bu dağlarda. Kaçkarların uzantısı, kara dumanın neminden, yağmurunun bereketinden bir yeşil cennet ki elini uzattığın her yerden sular akıyor, hem de maden ve yeraltı sularıyla şifa dağıtarak. “Halanun dereleruna” türküler yazılıyor, yeşiliyle uyumlu yüz yıllık ahşap evlerin mimarisi Ermeni ustaları hatırlatıyor. Öte yandan, dağ köylerinde kaybolmuş dillerle, tatlarla, halkların hikâyeleriyle karşılaşma olasılığınız yok denecek kadar az ne yazık ki!

GEZGİNİN SORUMLULUĞU

Doğu Karadeniz’de birçok sivil toplum örgütü ve derneğin HES, baraj, maden yatakları ile yaratılan doğa katliamına karşı yürüttüğü mücadeleyi dillendirmemenin gençlere, çocuklara bu bilgiyi ve bilinci aktarmamak anlamına geldiğini, oysa gezginliğin bu aktarımda bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Bir yol günlüğü tadındaki serinin yeni basılacak kitaplarında bu tür hassasiyetlerin gözetileceğini umuyorum. Neyse ki yolculuklar yaparken kentlerden, köylerden, dağlardan, göllerden geçen, insanlar biriktiren, geçtiği yerlerin tadını, dokusunu, kokusunu hissederek yaşayan seyyahlar da var. Seyahat etmek bir yaşam biçimi ve kültürel aktarımdır ki kimileri yaşadıkları dönemin tanıklığıyla biriktirip yazmışlardır yol ve yolculuk anılarını: Seyahatname’den, Yolda’dan, Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı’na…

Kalk Gidelim Mardin Esra Alkan Varlık Yayınları, 80 sayfa
Kalk Gidelim Mardin
Esra Alkan
Varlık Yayınları, 80 sayfa
Kalk Gidelim Rize Esra Alkan Varlık Yayınları, 72 sayfa
Kalk Gidelim Rize
Esra Alkan
Varlık Yayınları, 72 sayfa
Kalk Gidelim Sinop Esra Alkan Varlık Yayınları, 72 sayfa
Kalk Gidelim Sinop
Esra Alkan
Varlık Yayınları, 72 sayfa
Show More