İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kulak asmak zorunda mıyız?

Bobby’nin çok sevdiği kedisi Zeytin’in ortadan yok olmasıyla başlıyor olaylar. Zeytin için mahalleye ilan asmaya başladıklarında fark ediyorlar ki başka kayıplar da var.

Simlâ SUNAY

Bobby’nin yeni taşındığı mahallede, iç içe geçen komşuluk ilişkileri çerçevesinde yaşadığı dedektiflik hikâyesi, İngiliz gazeteci-yazar Jo Simmons’ın neşeli anlatımıyla samimi bir tat bırakıyor okurda. Serinin ilk romanında, kırsaldan taşınan bir özlemle kent yaşamını resimleyen mahalle hayatı, kurgu içinde gerçekte olduğundan daha sıcak ve idealize edilmiş. Çocukların büyümesinde etkisi olan ‘çevre’ faktörü, dikkat çekici komşu karakterlerle örneklendirilmiş. Kitabı ilginç kılan şeyse günümüzde sadece yaşıtlarıyla kesişen, oyun alanlarıyla izole olan çocukların ailesi dışından yetişkinlerle olan ilişkilerine değinmesi. Çocuklar komşularıyla nasıl bir diyalog içersinde? Çocuklar bir yetişkinle tanıştığında neler gözlemliyor? Bobby’lerin yeni evi öyle şato falan değil. “…tuvaletleri altından bir saray da değildi.” İfadesini okuduğumda şaşırıyorum. Başka çağrışımlarla
gülümsüyorum. Bobby ve yeni tanıştığı, korsan kıyafetleriyle dolaşan aykırı bir kız çocuğu olan İmelda yaşadıkları sokakta (Bip Sokağı) kaybolan kedilerin gizemini çözmek üzere birleşiyorlar. Bobby’nin çok sevdiği kedisi Zeytin’in ortadan yok olmasıyla başlıyor olaylar. Zeytin için mahalleye ilan asmaya başladıklarında fark ediyorlar ki başka kayıplar da var. İki afacan plan yapmaya başlıyor. Önce komşulardan bir şüpheli listesi hazırlıyorlar. Çeşitli bahanelerle bu yetişkinleri
sorguluyorlar. Şüpheli listesi bağlamında okur da ilginç komşu karakterleri tanımaya başlıyor. Bu karakterlerin hepsi kendine has. Çoğu tek başına yaşıyor. Öyle ya, hepsi aile ve çocuklu olmak zorunda değil. Kent yaşamında çok çeşitli hayatlar aynı binada bir araya gelebiliyor. Her ne kadar ülkemizde böyle yaşayanlara karşı önyargı varsa da, hatta devlet bize sadece aile yaşamının güzel olduğu fikrini benimsetmeye çalışsa da gerçek hiç de öyle değil. Bu anlamda bireyin yanında bir kitap Bip Sokağı. Hikâyedeki önyargılarsa bize ait olanlardan farklı. İki çocuk şüphelerini kişilerin dış görünüşü ve elinde ne taşıdığı gibi ilk bakışta elde edilecek verilere göre şekillendiriyor. Ve asıl suçlu hiç beklenmedik bir kişi olabiliyor. Yazar bilinçli olmasa da ‘bir insana bakmak’, bir insan hakkında yargıda bulunmak için daha fazla şeyi bilmek gerektiği mesajını veriyor. Bobby’nin 38. sayfadaki şu ifadesi dikkat çekici: “Babam beni hiç dinlemiyor.” Yazar şöyle devam ediyor: “Ama bunu ona söylemedi çünkü hem düşünceli hem de terbiyeli bir çocuktu. Şey, aslında siz ‘kibar’ demeyi tercih edebilirsiniz.” Bireyi savunan ve toplumsal önyargıları gözler önüne seren bir metinde bu yorumla karşılaşmak şaşırtıcı. Bir çocuk dertlerini ve sıkıntılarını ifade ederken de kibar olabilir. Bobby babasından şikâyetçi. Bu önemli. Ancak bunu söylememesinin ‘terbiye’ olarak gösterilmesi çocuk haklarıyla tezat düşüyor. 46. sayfada Bobby’nin harika doğum günü hediyeleri verdiği için sevdiği, uzak bir teyzeden söz ediliyor. Ancak verdiği hediyeler içersindeki kar leoparı kürkü beni irkiltti. Çocuk edebiyatında kurallar koyulmasından hiç hoşlanmasam da, kürklere övgü işitmek hiç eğlenceli değil. Yazar, çocuklar için yazdığının fena halde bilincinde olarak kurmuş dilini. Bu nedenle de bazı yerlerde yapmacıklığa düşmüş. Çocuklar anlasın diye açık, kısa cümleler; sıkılmasın diye verilen yoğun komik ayrıntılar. Bunlar dili sevimli kılsa da çocuk okurun zekâsını, hele de arka sayfada verilen 8-13 yaş grubunu yakalayamıyor. Buna arka kapaktaki basit sorular ve anasınıfı bulmacaları eklenince yaş grubu tayininin neden sakıncalı bir şey olduğu ortaya çıkıyor. 100. sayfadaki başka bir ifade de tartışmaya açılabilir: “Ama boş verelim bazılarını. Onları dinlemeyelim. Bazıları çok şey söyler, kulak asmak zorunda değilsiniz.” Bu öğüt hem iyi hem de kötü tezahür edebilir çocukta. Her fikir ve söz dinlemeye değerdir. Başka türlü nasıl demokratik olunabilir ki. Dinlemek bizi yapmak zorunda kılan bir eylem değildir. Yani kulaklarımızın her insana asılması gerekir. Keşke…

Bip Sokağı Jo Simmons Resimleyen: Steve Wells Türkçeleştiren: Gökçe Ateş Aytuğ İş Bankası Kültür Yayınları, 152 sayfa
Bip Sokağı Jo Simmons Resimleyen: Steve Wells Türkçeleştiren: Gökçe Ateş Aytuğ İş Bankası Kültür Yayınları, 152 sayfa
Show More