İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?

“Hector, kravatın farklı bir anlamı olduğunu söylerdi. Tıpkı bir köpeğin boynundaki tasma gibiydi. Kravat tek başına asla olamayacağın kadar büyük bir şeyin parçası olduğunu ifade ederdi.”

Yazan: Suzan Geridönmez

İkinci Dünya Savaşı farklı sonuçlansaydı ne olurdu? İngiliz yazar Sally Gardner, Solucanlı Ay adlı gençlik romanında bu daha önce de birçok kitaba konu olmuş soruya eğiliyor.

Distopya 1956 yılında geçiyor. 15 yaşındaki Stendish dedesiyle birlikte, saf ırk olmayanlara ayrılmış 7. bölgede yaşıyor. Baskının ve yokluğun hüküm sürdüğü mahallede, düzen deri ceketli iktidar bekçileri tarafından tesis ediliyor. Her gün birileri asiliği ya da farklılığıyla totaliter rejimin gözüne battığı için alınıp bilinmeze götürülüyor.

Aniden kaybolan, akıbeti bilinmeyenlerin arasında Stendish’in annesiyle babası da bulunuyor. Ebeveynlerinin başına gelenler,  korkunun ve şiddetin gölgesinde yaşayan delikanlıyı haliyle çok etkiliyor. Üstelik onun için, hep tembihlendiği gibi dikkat çekmeden yaşamak olanaksız. Çünkü biri mavi, biri kahverengi gözleri saf ırktan olmadığını hemen belli ediyor. Ama Stendish’i diğerlerinden ayıran sadece dış görünüşü değil. O aynı zamanda disleksiden mustarip, yani okumakta ve yazmakta güçlük çekiyor. Bu da okulda, faşist rejimin piyonu öğrenci ve öğretmenlerden eziyet görmesine neden oluyor.

Derken günün birinde komşu eve Lush ailesi taşınıyor. Oğulları Hector kısa sürede Stendish’in can dostuna dönüşüyor. Özgürlük idealini hayal güçleriyle ayakta tutan iki genç, zihinlerinde yarattıkları Jüniper gezegenine gitme planı yapıyor. Dolayısıyla, faşist rejimin sürekli propaganda malzemesi ettiği,  tarihi giderek yaklaşan ilk aya yolculuk onları pek az ilgilendiriyor. Ta ki Hector, arkadaşına anlatmak istemediği bir sır keşfedinceye kadar.

Gizli keşfin bedeli Lush ailesinin götürülmesi oluyor. Hector’un yokluğu Stendish için her şeyi eskisinden de hüzünlü hale getiriyor. Okulda yeniden aşağılanmaya maruz kalan genç, deri ceketliler tarafından sık sık sorgulanmaya başlıyor.

Bu süreçte dedesinin gerçek kimliğini ve başka düzen muhalifi insanların varlığını öğrenen Stendish, tutuklanmaları an meselesi olduğu halde kaçmamayı seçiyor. Öyle ya biri rejimin planını bozup insanlığı gerçekle yüzleştirmek zorunda…

ASIL OLAN UMUT

Yazar, mutlu sona yer bırakmamasına karşın Stendish ve Hector’u kitabın bitiminde cinsel bir tutkudan ziyade, basbayağı yaşama olan hasret ve sevgiyle öpüştürerek umuda geniş bir alan açıyor. Hikâyeyi Stendish’in gözünden ve onun çeviride ne yazık ki inceliklerini kaybetmiş “disleksik” dilinden dinliyoruz. Romanın her biri çok kısa, toplam 100 bölüme ayrılmış olması, konunun ağırlığını hafifletmese de okura soluklanma fırsatı yaratıyor. Ki buna gerçekten de ihtiyaç var. En geç, sadist öğretmen Bay Gunnell’in, küçük Eric’i okul bahçesinde döve döve öldürmesine şahit olduktan sonra okumaya devam etmek için cesaret toplamanız gerekiyor.

Peki, buna değiyor mu? Evet, çünkü aykırı dış görünümü, okul başarısızlığı ve hayalciliğiyle Stendish, bildiğimiz kahramanlara hiç benzememesine rağmen, en güçsüz görünen kişilerin bile karanlık zamanlarda umut ışığına dönüşebildiğini gösteriyor. Yeter ki insanlık suçlarına ortak olmamayı seçsin. Yeter ki boyun eğmesin.

EDEBİYAT GERÇEĞİN AKSİNE ÖLDÜRMÜYOR!

Soruyu bir de tersten soralım. Yazar genç okuru böylesine çıplak bir vahşetle yüzleştirmeden aynı etkiyi yaratamaz mıydı? Buna kesin yanıt vermek zor. Bildiğimiz tek şey gerçek dünyamızda çocuk ve gençlerin fazlasıyla şiddetin, savaşın ve faşizmin odağında olduğu. Onları sağaltıcı bir etkisi olan kurgu edebiyattan değil, savaştan, şiddetten ve faşizmin kendisinden korumalıyız! Stendish gibi sürüden ayrılmalı, bedel ödeme pahasına, insanlık suçlarına yüksek sesle “hayır” diyebilmeliyiz! Kısacası kitabın temel mesajı gençler kadar ve belki de gençlerden önce yetişkinleri ilgilendiriyor. Kurgu nasyonal sosyalizme somut göndermelerde bulunuyor, ancak herhangi bir diktatörlük altında benzer olayların yaşanabileceğini hayal etmek zor değil. Buysa kitabı daha da güncel hale getiriyor.

Son olarak, Carnegie Madalyası layık görülen romanın karanlık havasını tamamlayan fare, solucan ve sinek illüstrasyonlarının okuma deneyimine değer kattığını, aynı şeyi edebi dile kaybettiren vasat redaksiyon için söyleyemeyeceğimizi belirtelim.

 

 

 

Solucanlı Ay Sally Gardner Türkçeleştiren: Cihan Karamancı Resimleyen: Julian Crouch İthaki Yayınları, 264 sayfa
Show More