İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bugün okuldaki son gününüz

Anlatılan, köpeğine duyduğu özlem sayesinde yaşama sımsıkı tutunan bir kız çocuğunun hikâyesidir özetle. İnsana ait temel değerleri ne koşulda olursa olsun kaybetmeyenlerin bir de…

Yazan: Deniz Poyraz

Tarihin kırılma anlarındandır: 1941 yılında Japonya, bir baskın ile Amerika’nın Pearl Harbor limanını bombalar. Birleşik Devletler’i savaşın içine çeken bu saldırının sonuçlarından biri de Amerikalı Japonların bir gecede değişen kaderleridir… 19.yy’ın sonlarından itibaren yeni bir yaşam kurma umuduyla Amerika’ya göç eden Japonlar, bundan böyle, dönemin Amerikan hükümeti için korku ve şüphe kaynağı olurlar. Onlar artık “içerdeki düşmanlar”dır. Sonuçsa acı ama tanıdıktır: Tehcir!
Rüzgâra Bırakılan Dilekler (Orj: Paper Wishes, Çev: Ezel Dağlar Ergüden), kurtarılmış bir çiftlik dolusu hayvanla beraber yaşayan yazar Lois Sephaban’ın ilk verimi. Beyaz Balina Yayınları etiketiyle bu yıl Türkçeye çevrilen romanda, II. Dünya Savaşı’nın pek bilinmeyen hikâyesinden, bir dönemin utanç sembolü olan Japon esir kamplarından söz ediliyor. Fondaysa -doğal olarak- dikenli teller, nöbetçi kuleleri, katrana boyalı birörnek konutlar ve tüfek omuzda devriye gezen Amerikan askerleri göze çarpıyor.
Her yaştan okura seslenen romanın başkişisi ve anlatıcısı on yaşında bir kız çocuğu, Manami. Bir adada ailesiyle birlikte sıradan ama mutlu bir hayat süren Manami, bir gün dedesi ve çok sevdiği köpeği Yujiin ile sahilde dolaşırken, adaya bir savaş gemisinin demirlediğini fark eder. Bu, Manami’nin daha önce hiç görmediği türden bir gemidir. Gemi, aynı zamanda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına dair ilk alamettir de. O gün, Manami’nin dağarcığına bir kelime kazınır: Tahliye! Küçük kız, ağabeyinin sözlüğünden kelimenin anlamına bakar hemen. Sözlükte “İnsanları bir yerden başka bir yere götürmek,” yazmaktadır. “Ama neden?” diye sorar Manami kendi kendine; bu karmaşa onun naif dünyasında bir türlü anlam bulamaz çünkü. Ertesi gün öğretmenin sınıfta yaptığı konuşma Manami’yi daha da ürpertir: “Çocuklar,” der Bayan Brown, “Bugün okuldaki son gününüz. Aileleriniz nedenini anlatacaktır.” Ardından ekler: “Bu sizin suçunuz değil, bunu unutmayın!” Çekik gözlü, Japon isimli insanlar kamyonlara bindirilip kamplara götürülürler. Roman da bir bakıma bundan sonra başlar.
Manami, götürüldükleri yer her nereyse çok sevdiği köpeği Yujiin’i de yanına almak ister. Köpeği gizlice paltosunun içine saklar. Fakat görevli asker durumu fark eder. Ardından Yujiin’i bir kafese koyarlar… Ayrılık mecburiyet olup çıkar; çaresizlik hissi Manami’nin yüreğine gelip kurulur.
Toplama kampı adeta bir çölü andırmaktadır. Kupkuru toprağın üstüne kurulu, yan yana istiflenmiş barakalarla dolu kampta bir tek ağaç bile yoktur. Esirler, önceden belirlenmiş aile numaralarına göre barakalara yerleştirilir. Bundan sonraki süreç, ışığın bile camından zar zor girdiği barakaları bir yaşam alanı haline getirmeye çalışmakla geçer.
Manami, zamanla, çölün ortasındaki bu hapis-köyde kafasındaki sorulara cevap bulmaya başlar. Hem ailesini hem de Amerikalı komşularını ilgilendiren bir savaşın varlığı, kamptaki baraka sayısının günbegün artmasıyla ve Japon yüzlü insanların bu barakaları doldurmasıyla daha da belirginleşir. Manami, babasının baraka inşaatlarında çalışmasına, annesinin sert ve kuru toprağı yeşil bir bahçe haline getirebilmek için sarf ettiği olağanüstü çabaya, ağabeyinin hapis-köyün çocuklarına öğretmenlik etmesine, dedesinin üzüntüden bir türlü yemek yememesine alışmış olsa da asla alışamadığı bir şey vardır: Köpeği Yujiin’in yokluğu…
Ama aklına gelen bir fikir Manami’yi harekete geçirecektir! Manami, bundan sonraki her gün kâğıtlara Yujiin’in resimlerini yapmaya başlar. Resimlerden arta kalan boşluklara köpeğine verdiği sözleri yazar. Yujiin’in gelmesi için dilek diler ve kâğıtları dikenli tellerin ötesine, esir kampının dışına savurur. Rüzgârın ve biraz da şansın, kâğıtları Yujiin’e ulaştırmasını diler.
Esaret altındaki insanların, ait oldukları kültürü canlı tutmak için yaptıkları faaliyetleri de es geçmez yazar Sepahban. Atalarının ruhlarına saygı niteliği taşıyan dilek balonlarının yakıldığı, rengârenk kimonoların giyilip Japon kültürüne has törenlerin yapıldığı günlerde tutsaklığın yükü biraz olsun hafifler. Dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma dürtüsü her daim ön planda tutulur. En zor koşullarda bile birbirine sevgiyle sarılan aile bireyleri, başlarına gelen felakete umutla ve sükûnetle direnirler. Anlatılan, köpeğine duyduğu özlem sayesinde yaşama sımsıkı tutunan bir kız çocuğunun hikâyesidir özetle. İnsana ait temel değerleri ne koşulda olursa olsun kaybetmeyenlerin bir de…
Tam manasıyla “savaş karşıtı” olarak nitelendirilebilecek romanın finali ise oldukça çarpıcıdır. Yalın bir dille beraber canlı betimlemeler de finale kadar refakat eder okura… Bu noktada çevirinin yetkinliğini de atlamamak gerek!
Manami’nin dileği kabul olur mu bilinmez ama sayfalar ilerledikçe okur, kendini bu kız çocuğunun düş dünyasında kaybolurken bulur, Manami’nin melankoliyle umudu bir potada eriten cümlelerini okurken, yüreğinin atışlarını da duyar adeta.
Rüzgâra Bırakılan Dilekler, makro düzeydeki sosyoekonomik gelişmelerin, toplumsal olayların, devletlerarası krizlerin çocukların dünyasına nasıl sirayet ettiğini izlemek açısından da oldukça iyi ve etkileyici bir roman. Yakın dönemde ülkemizdeki mülteci kamplarına sığınan binlerce çocuğun varlığına şahitlik etmiş Türkiyeli okur içinse ayrıca değerli…

 

 

Rüzgâra Bırakılan Dilekler Lois Sepahban Türkçeleştiren: Ezel Dağlar Ergüden Beyaz Balina Yayınları, 224 sayfa
Rüzgâra Bırakılan Dilekler
Lois Sepahban
Türkçeleştiren:
Ezel Dağlar Ergüden
Beyaz Balina Yayınları, 224 sayfa
Show More