İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Çok evin yok kedisi

“Hangi gün nerede olduğunu bilsem ne olur? Yanı başımda olmadıktan sonra…”

Yazan: Melek Özlem Sezer

Göz alıcı ışıltılı tüyleri koyu gri… Bir aslanınki kadar gür yelesi, bir sincabınki kadar gösterişli kuyruğu ve insanın aklını okurmuş gibi bakan gözleriyle çarpıcı bir kedi… Farklı ve gizemli kişiliğiyle bir anda insanın içine işleyiveriyor. Hayatı hepimizden önce okumuş gelmiş ama sayfaları rüzgâra savurmuş da kimin aklını ne kadar karıştırmış umursamazmış gibi…
Göknil Genç, daha önce Bach, Chopin ve Mozart’ı çocuklarla buluşturan biyografiler yazmıştı. Şimdi de bir kedinin hayatının peşine düşmüş. Ne ki bu kedi başka bir kedi, sırlarını öyle kolay ele vermiyor. Peşine düşen dedektife sürekli yeni gözlükler takıp takıp kaçıyor. Çünkü o, bizim cevherine, kelamına nasıl erişeceğimizi bilemediğimiz meselelere bakışımızı değiştirmemizi istiyor. Ve bunu yaparken de tek bir açıdan değişimle yetinmeyip, artçıl depremlerle tekrar tekrar bakışımızı sorgulamamızı talep ediyor. Yalnızlık, dostluk, birlikte yaşam, ayrılık, birey, bireysel farklılık, özgürlük ve ilişkinin sınırları… Bunların hepsi gözlüklerimizin camına çarpıp dururken, bağlılıkla bağlanmanın, sahip çıkmakla sahip olmanın farkları gibi temel ilişki meseleleri de aklımızın bir ucuna pati atıyor.
Yalnızlığına çare olarak illa da güzelliği dillere destan, uysal bir kedi isteyen Güliz Hanım limanda karşılaşıyor onunla. Ona göre kedinin gözleri “Beni sev” diyerek bakıyor. Güliz Hanım da onu çok seviyor ve evin onlar için bir yumak olup etraflarını sıkıca sarıp sarmalayacağından emin davranıyor. Oysa kedi, o yumağı, içine girip hapis olacağı değil hazzına varacağı bir şey olarak istiyor. O, kesinlikle bir bağımsız. Bu nedenle sokağındaki kedilerin onu aralarına almamasını umursamıyor, keşiflere çıkıyor. Güliz Hanım’ın birbirine kapanan âşıkların yaşamına duyduğu arzuyu önemsemeden evi otel ya da lokanta olarak kullanmaya başlıyor. Dahası ziyaretlerini haftanın belli günlerine indirgiyor. Bir yanda kendi romantik tahayyülüne yenilen azat edilmiş bir sahip, bir yanda özgür bir kedi… Göknil Genç bu durumu şöyle anlatıyor:
“Bazı kediler vardır, evde yaşamaya dünden razıdır. Alırsın içeri, bir daha sokak kapısının önünden geçmezler. Pencere önü onların tüm dünyasıdır. Hangi serçe nereye konmuş, âşık kumrular saat kaçta pencere önünde buluşmuş, hepsini bilirler. Çocukların okul servislerini takip eder, sabah ve akşam mama saatini buna göre ayarlarlar.
Böyle bir kediydi Güliz Hanım’ın hayallerindeki. Ama şansına Gümüş gibi başına buyruk bir kedi buldu. Artık haftada bir ya da iki gün eve uğruyordu Gümüş. İşin tuhafı, haftanın hep aynı günleri geliyordu.
Peki ya, bu kedi diğer günler nereye gidiyor, ne yiyip, ne içiyordu?”
Güliz Hanım ne bilsin ki gözü ondan başkasını görmesin istediği Gümüş, üzerine kuma üstüne kuma getirmiştir. Farklı isimlerle anıldığı başka başka hayatlar yaşamaktadır. Ya da o aslında hayatının bütünlüğünü bu şekilde kuruyordur da biz kendi bağnazlığımızı başka başka hayatlar diyerek açık ederiz.
Güliz Hanım şahit olduğu konuşmalardan yola çıkarak kedinin haftanın hangi günü kimi sevindirdiğini çıkarmaya çalışır.
Salı: Seramik Atölyesinde Modellik
Çarşamba: Küçük Deniz’le Markette Süt Günü
Perşembe ve Cuma: Evimde
Cumartesi: Pastanede Sosis Soygunu
Bir kedi ki kaç kapının ipini çektiği belli değil. Güliz Hanım kitaptaki pek çok damara nokta atışı yapan sorulardan birini sorar kendine: “Hangi gün nerede olduğunu bilsem ne olur? Yanı başımda olmadıktan sonra…”
Yine de pazar ve pazartesinin gizemini çözmek için dedektiflik oynamaktan alıkoyamaz kendini. Bu sırada da ayrılık sancısına katlanmak için kedinin örgüden bir heykelini yapar. Gümüş için aldığı ama onun hiç takmadığı tasmaya bu cansız varlıkta yer bulur. Bu sırada da Gümüş’le ya da kendisiyle şöyle konuşur:
“Sana başına buyruk diyorum ya, belki de kıskanıyorumdur seni. Özgürsün çünkü.”
Güliz Hanım herkes gittiği hâlde kalmış, kendisi hiç gidememiştir. Rahat yaşam koşullarına minnetin hayat kararlarını yönetmesine dair de şunları söyler:
“Sen cesur bir kedisin. Yemek, kucak, bahçe, sıcak bir yatak… Bunları bir şekilde buluyorsundur zaten. Yaşamak özgürlük olmalı.”
Gümüş de bir kez daha özgürlüğü seçer. Bir gün Güliz Hanım’a çaldığı sosisleri, arkadaşı Deniz’e kendisinin örgü maketini hediye bırakıp gider. Hayatına dokunduğu kişiler de hem onun hem de hayatın sırlarını çözmekle baş başa kalır.
Emekli Vagon, Değirmenci ile Baykuş ve Küçük Kırmızı Düğme kitaplarında da ayrılık ve bağlanma temaları üzerinde duran Genç, bu kitabında konuya farklı açılardan bakmış. Önce birey olmakla çözülen ilişki sırlarına dair soruların her biri çok kıymetli. Kitabın zaafları ise tekrarlar, sarkmalar ve bunların aynı zamanda dağınıklığa yol açacak biçimde yapılması. Örneğin Güliz Hanım’ın ne umduğu ne bulduğuyla ilgili açıklamalar “E biz bunu okumuştuk zaten.” dedirtmenin yanı sıra, “Hikâyede ilerledik mi yoksa geriye mi döndük?” sorusunu sormamıza neden olacak biçimde derli toplu anlatımı zedeliyor.
Dileğim odur ki ilginç ve doğurgan kurgusuyla, yarattığı özgün kedi karakteriyle ve Mert Tugen’im enfes resimleriyle Çok Evin Yok Kedisi’nin yolu açık olsun ve bu yola Göknil Genç’in viyolası eşlik etsin…

 

 

 

Çok Evin Yok Kedisi
Göknil Genç
Resimleyen: Mert Tugen
Can Çocuk Yayınları, 104 sayfa
Show More