İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Gökle denizin birleştiği…

Portakal Yıldızı’ndaki şiirler, kısa mısraların akıcı anlatımıyla kurulmuş; hem ahenk hem ritim duygusu oluşturuyor okurken. Bu yönü itibariyle, okuru nesirden daha başka sarıyor…

Yazan: Deniz Poyraz

“Bir çocuğu okumaya zorlamak, edebiyattan beklediğimiz büyülü etkinin önünde bir engel teşkil etme riski taşır,” diyor Behçet Çelik bir söyleşisinde. “Her çocuğun her oyunu sevmemesi gibi, her çocuğun her kitabı sevmesi de beklenemez,” diye de ekliyor. Çocuklar için yazılmış bir şiir toplamından söz edeceksek eğer, meseleyi biraz bu açıdan görmemiz ve detaylandırmamız gerekiyor.
Şiirler, bilhassa ahenk yönünden, çocuk üzerinde nesirden daha büyük bir etki bırakabilir. Kendi çocukluğumuzdan pay biçelim; şiir dinlemekten, okumaktan ve ezberlemekten zevk almayanımız yoktur küçükken. Kafiyeli ve ritimli sözler, çocuklarda ilgi uyandırır çünkü. Öte yandan, çocuk edebiyatında şiir, çocukların dil becerilerini geliştirmelerinde, sözcüklerin büyüsünü ve dilin matematiğini kavramalarında önemli bir araçtır. Şiir vasıtasıyla dilin gücünden yararlanabilen çocuk, yaratıcı düşüncesini de geliştirir. Tüm bunlar, ancak nitelikli bir eserin sağlayacağı imkânlar dâhilinde gerçekleşir…
Şair Cahit Ökmen’in Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan Portakal Yıldızı adlı kitabı, bu anlamda önemli bir yerde duruyor. Kelimelerle oluşturduğu ahenkle beraber, pek çok farklı düşünceyi kısa ve özlü bir anlatımla sunuyor okuruna. Türkçenin imkânlarını kullanarak âdeta bir imge karnavalı yaratıyor. Çocukların dilinden çocuk dünyasına sesleniyor, duygularla sesleri satırlarda birleştiriyor…
Portakal Yıldızı’ndaki şiirler, kısa mısraların akıcı anlatımıyla kurulmuş; uyum ve ritim yönü itibariyle, okuru nesirden başka türlü sarıp kuşatıyor. Kitabı açar açmaz, Sevinç’le karşılıyor bizi şair. “Bulut tüylü bir kedi” çıkarıyor göğsünden, içeri buyur ediyor. Kedinin adı Beste. Beste’nin sesi, ikinci şiirde. Dağların uçmaya olan sevdasına geliyor söz sonra… Uçan Dağ’ı okuyunca, sevdanın boşa olmadığını, dağların da kanatlı birer ejderha olup istediklerinde uçabildiklerini gösteriyor: “Siz yanardağ dersiniz onlara / onlarsa ejderhadırlar”… Uçmak demişken, kitaba ismini veren dizelerin “lacivert iplikleriyle dikili” bir şiiri var, Ay adında. Gecenin zifiri karanlığını kıran da bu “göğün portakal yıldızı” aslında.
Yetkin bir dilin ürünü olan şiirler, çocuğa üst perdeden seslenen bir buyruk olmaktan çok öte, dostça ve yumuşak bir üslupla kaleme alınmış. Ökmen’in şiir dili, okurun duygu dünyasının gelişmesinde rol oynarken, estetik yapısından ödün vermiyor. Yeni bir yaşam görüşü sunuyor şair. Bunu da elindeki tek imkânla, kurduğu şiir dili ile yapıyor. Hayatın en doğal anlarına tersten bir perspektifle baktırıyor. Okurun çevresini algılayışına renk getirirken hayal ettiriyor, hüzünlendiriyor ve aynı anda cesaretlendirebiliyor. Okuru geçmişe, bazen de geleceğe taşırken, birbirinden farklı hayatların akışına dokunduruyor mürekkebini. Bu farklılıklar, belki de en güzel şiirle mümkün oluyor.
Cemil Meriç, 1983’te yazdığı “Çocuk ve Şiir” adlı yazısında, “Sahici bir fantezi realizmden üstündür, çünkü eskimez,” diyor. Şiirde düz ve gerçekçi bir mantık olmadığına dikkat çekelim vesileyle. Perdedeki Hayvanlar şiirinde sinema perdesi bir hayvanat bahçesine dönüveriyor. Mecazlı ve güzel bir isme sahip Fotoğraf Sesleri’nde “odalardan bir kelebek şarkısıyla uyku” akıyor. Bir kanguruyla çekirge, Trombolin şiirinin dizelerinde zıplıyor, “üç buçuk yaşının dizleri” trombolinde titriyor. İyi şiir vasıtasıyla dilin gücünü görüyor, dilin büyüsüne kapılıyor okur; düşünce tezgâhından “bir sepet misket devriliyor” dünyaya, rengârenk… Şairin dilini oluşturan kelime gruplarının psikolojik yapılarındaki duygu örgülerini çözdükçe hem yazmada hem okumada hem de dinlemede, şiiri hak ettiği yere oturtuyor zihninde.
Çocuk şiirlerinin tarihi sürecine dikkat edersek eğer, didaktik şiirlerin hep ön planda olduğunu görürüz. Bu yaklaşım elbette şiirler yoluyla, geleceğin yetişkinlerini eğitme ihtiyacından kaynaklanıyor. Ökmen ise incelikli konularda, didaktizmden sakınan özenli bir üslupla aktarıyor derdini okura. Ayrıca mecazdan, fantazyadan, ejderhadan söz açtığına bakmayın şairin. Onun dizelerinde halkın derdi, yükü de duyuluyor. Kış Perisi’nde misal, bir peri, “masallar içinde yolunu şaşırıp da” bir mülteciye dönüşüyor. Masal meyvesi çürüyor böyle olunca, çünkü savaş “masalları öldürüyor…”. Üfleme Oyunu’nda şair, “gökten düşen elmaların üçünü de / yoksullar yer” diyor. Samimi bir temenni bu, okuru da ikna ediyor. Pazar Fotoğrafı’nda “çilekler çaresizlik tadında,” çünkü “dikenlidir muzlar pazarda… baba yoksulsa.” Anne yoksulsa bir de “ıspanaklar demir ağrılığında…” Ökmen’in, gerçekçi temaları başarıyla işlerken, şiirlerini genel bir çocuk profiline göre yazmadığı, farklı sosyal-kültürel sınıflara mensup çocukları göz önünde bulundurduğu da görülüyor.
Sonuç olarak, kafiye, ölçü, anlam, tema ve imgelem bakımından sanat ve estetik değeri yüksek şiirler, iç müziği ve iç ritmiyle beraber, Sadi Güran’ın özgün desenleriyle buluşmuş ve ortaya nitelikli bir eser çıkmış. Kitap hem kulağa hem göze, hepsinden öte çocukların dünyasına hitap ediyor. Şiir ve çocuk, birbirine en yakışan iki kelimeyse şayet; şiir çocuğa, çocuk da iyi şiirlere ulaşmalı. Portakal Yıldızı, çocuklara ulaştırmamız gereken iyi kitaplardan…

 

 

 

Portakal Yıldızı
Cahit Ökmen
Resimleyen: Sadi Güran
Günışığı Kitaplığı, 80 sayfa

 

Show More