İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

#nofilter

Sosyal medyada durmadan türeyen ve kendini anne kimliğiyle tanımlayan kullanıcıların bir temsilinin merkeze alındığı İmdat! Bizimkiler Blogger Oldu, durumun saçmalığını, zaman zaman, neredeyse karnavalesk diyebileceğimiz bir tonla ortaya koyuyor.

Yazan: Burcu Yılmaz

Dört öyküden oluşan ve almamız gereken dersleri açıkça söyleyen İmdat! Bizimkiler Blogger Oldu’da günümüz alışkanlıklarının eleştirisini okuyoruz. İlk öykü “Ailem Bir Tuhaf”ta ailelerindeki değişimin nedenini bir türlü anlayamayan çocuklar -anne babaları kitap okumaya, erkenden yatmaya, sağlıklı yiyecekler tüketmeye, sanatla ilgilenmeye başlamıştır- bir araya gelip neler döndüğünü anlamaya çalışır. Bu öyküde ideal bir tablo görüyoruz zira bütün çocukların anne babaları, öğrencilerden gizli gerçekleştirilen veli toplantısında konuşan uzmanın önerilerini dinleyip hayatlarında olumlu değişiklikler yapmış ve çocuklarına örnek olmaya çabalamıştır. “Ailem Bir Tuhaf” da kitaptaki öteki öyküler gibi, ana fikrin yanı sıra alt mesajlar
barındırıyor ve yazar bunu öyle satır aralarına gizleyerek yapmıyor. Mesela “aynen” sözcüğünün iletişimi nasıl da kısırlaştırdığına ilişkin göndermeye katılmamak elde değil. Ebeveynler değişirse çocukların da değişebileceğini anlatan öykünün sonu, öteki üç öyküyle karşılaştırınca kısmen açık sayılabilir -ki bunun iyi bir şey olduğu kanaatindeyim. Dönüş yolunda düşünen çocukların hepsi almaları gereken dersi almamış ve anne babaları gibi kitap okumaya, erkenden yatmaya, sağlıklı yiyecekler tüketmeye başlamamış olabilir zira. Biz okurlara da -neyse ki- biraz iş düşüyor burada.

“Kime Benzedim Ben”, kişinin kendi gibi olmasının önemine odaklanıyor. Sınıftaki bütün kızlar ünlü şarkıcı Melixez gibi kestiriyor mesela saçını, oğlanlarsa futbolcu San Piastio’nunki gibi. Öykünün kahramanı, sınıfındaki öteki kızlar gibi Melixez hayranıdır ve ona daha çok benzemek için kendine kâkül kesmeye çalışır. Beceremez ve Melixez’e benzeyemez. Neyse ki sınıf fotoğrafı çekilir de kısacık kâkülüyle “herkesten farklı, sadece kendine benzeyen” olduğunu fark eder. Yazarın kahramanına, ünlülere benzeme takıntımızı vurgulatmak istercesine “ünlü şarkıcı”, “ünlü golcü” dedirtmesi ise metnin inanırlığını biraz zedeliyor. Öte yandan “ağlama dozumun birkaç tık artmasına neden oldu” cümlesindeki “tık” size de benim gibi “aynen”i düşündürebilir belki. Belki de günümüzün kahramanının kullanması gereken bir sözcüktür bu.

Kitaba adını veren öykü “İmdat! Bizimkiler Blogger Oldu”, hayatımızın her ânını samimiyetsizlikle ifşa etmemizin sert denebilecek bir eleştirisi. Kimimiz için dünyadaki varlığını meşrulaştırabilmenin yegâne yolu olduğunu düşündüğüm bu ifşanın nasıl da sinir bozucu boyutlara varabildiğini okumak tüylerimi diken diken etti. Sosyal medyada durmadan türeyen ve kendini anne kimliğiyle öne çıkaran kullanıcıların bir temsilinin merkeze alındığı öykü, durumun saçmalığını, zaman zaman, neredeyse karnavalesk diyebileceğimiz bir tonla ortaya koyuyor. Hastalığın ve hatta ölümün bile sosyal medyada malzeme olarak kullanılabildiğini anlatan öyküde, büyükannenin hastane ziyaretini daha fazla takipçi kazanabilmek adına gösteriye çeviren anne babanın karşısında, “Bulut Ninesi” için sahiden endişelenen bir çocuk, Caner var. Caner bir yandan anne babasının bloglarında kullanacakları fotoğrafları çekiyor,
bir yandan bu durumu eleştiriyor. Hastane ziyareti sırasında yaptığı yanlış bir paylaşım sonucunda ders alan anne, “yaşadıklarıma takipçilerin gözüyle değil, kendi gözlerimle bakacağım artık” diyor ve yaşadığı her ânı ifşa etme takıntısından kurtuluveriyor birden. Tıpkı bir önceki öyküde kahramanımızın başına geldiği gibi.

Son öykü “Elime Sağlık”, toplumsal cinsiyet rolleri bağlamında sorgulanmaya açık. Küçükken çoğumuzun anne babası büyüdüğümüzde ne olacağımıza bizim yerimize karar vermiştir sanırım. “Elime Sağlık”taki iki kardeşten biri olan Gamze doktor, ağabeyi ise mühendis olacaktır. Oysa Gamze şef aşçı olmak istiyordur. Annesi ise aşçılığı meslek olarak görmez. Bunun üzerine kardeşler bir plan yapar ve Gamze aşçı olmaya ne denli uygun olduğunu ailesine kanıtlar. Bütün mesajların, satır aralarındakiler dahil, açıkça verildiği bir kitapta bu öyküdeki anne
figürünün tam da bir anneden beklenen biçimde çizilmesi beni biraz rahatsız etti. Anne de baba gibi çok çalışıyor olmasına karşın yemekleri, hatta servisi yapıyor. Bir önceki gece işten yorgun argın gelmesine karşın ertesi günün yemeklerini yapmak için mutfakta saatler harcıyor. Baba karnı doyurulması gereken, oğluna ileride ne olacağını söyleyen pasif bir figür olarak kalmış sadece.

Neredeyse bütün öykülerde aynı ses tonunu barındıran kitabı didaktik bulduğumu söylemeliyim. Doğru olanı gösterme kaygısının zaman zaman kurgunun önüne geçtiğini ve kahramanların inanırlığını biraz zedelediğini düşünüyorum. Kitabın, metinle tutarlı ve bütün sahnelerde aynı renk paletinin kullanıldığı başarılı illüstrasyonları ise Mavisu Demirağ’a ait.

İmdat! Bizimkiler Blogger Oldu
Aytül Akal
Resimleyen: Mavisu Demirağ
Hep Kitap, 80 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More