İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yoyo ve Dedektif Zeynep…

Nural Birden, 1979 yılında Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nu bitirir bitirmez Milliyet Çocuk’ta çalışmaya başlıyor. Yıllar içinde, birçok dergide çizer ve editör olarak çalışıyor. Çok sayıda dergide kapak ve iç resimlemeler yapıyor. Bunların bir tanesi de 1996 yılında yayımlanmaya başlayan, “5-10 Yaş Çocuklarına Özel Yoyo Aylık Bulmaca Çözmece Dergisi”.

Söyleşi: Doğan Gündüz – Nural Birden

Doğan Gündüz: Derginin ilk sayılarındaki künyelerde adınız “illüstratör” olarak yer alırken, galiba 8. sayıdan itibaren, bu sayıya ulaşamadığım için emin değilim, yazı işleri müdürü olarak geçiyor. Siz derginin nelerini yapıyordunuz?

Nural Birden: Dergiyi başından itibaren ben yazıp çizdim, ancak nedense ilk sayılarda ismim sadece illüstratör olarak geçti. Daha sonra bu durum biraz ağrıma gitmeye başladı, çünkü dergiyi baştan sona; tüm tasarımları, illüstrasyonları ve tüm metinleri ile ben hazırlarken künyede sadece illüstratör olarak geçiyor olmam haksızlıktı. Sonunda Muhittin Bey’e bu konudaki rahatsızlığımı söyledim, o da bana hak verdi ve biraz geç de olsa artık künyede ismim “yazı işleri müdürü” olarak geçmeye başladı.

DG: Derginin tüm illüstrasyonlarını çizdiğinizi söylediniz ama resimlerin üzerinde herhangi bir ressam adı göremiyoruz. Niye bir kenarına imzanızı koymadınız?

NB: Her nedense imza koymak aklıma bile gelmedi. Bir de künyede illüstratör olarak ismim yer alıyordu zaten.

DG: Derginin 13. sayısında yine sizin çizdiğiniz “Yoyo 1 Yaşında” kutlamasını gösteren, içinde okurun bulması beklenen absürtlüklerin olduğu hoş bir resim var. Bu resimde de yirmiye yakın çalışan görünüyor. Dergiyi çıkaran kadro o kadar geniş miydi?

NB: Birinci yaş günü kutlaması sayfasında görülen ekipte dergiyle ile ilgilenen bazı isimler vardı ancak tümüyle Yoyo ekibi değildi onlar. Çekirdek ekip, ben, Yankı Yazgan ve Mehmet İlkorur’dan oluşuyordu. Resimdeki diğer kişiler ise Nur İçözü, Hikmet Altınkaynak, redaktörümüz Süleyman Gül gibi çocuk dergileri bölümünden arkadaşlardı.

DG: Dergi kapaklarında yer alan resimlerin çocukların dergiyi alma konusunda karar vermesini kolaylaştıran bir özelliği var. Satış kaygısıyla çoğunlukla oğlan çocuklar veya onların ilgi alanları kapaklarda yer alırken Yoyo’da bir kız çocuğu, Zeynep, öne çıkıyor. Üstelik fiziksel gücüyle değil zekâsıyla, dikkatliliğiyle, problem çözme yeteneğiyle. Dedektif Zeynep karakterini kim buldu? Yayın kurulundan Zeynep’e kapakta yer verilmesine itiraz edenler oldu mu?

NB: Dedektif Zeynep fikrini Mehmet İlkorur buldu. Bence de çok iyi bir fikirdi. Ayrıca Yoyo erkek kediydi bana göre, bir kız dedektif dengeyi de sağlayacaktı. Ayrıca polisiye okumayı çok severim, bu yüzden Dedektif Zeynep karakterini büyük bir zevkle yarattım. Ona göre bir bulmaca sayfası da tasarladım. Burada dedektifimiz 5-6 maddelik ipuçlarından yola çıkarak resimde sorulan kişiyi bulmaya çalışıyor, bu konuda okurlardan yardım istiyordu. Zeynep karakteri çok sevilmişti, bu yüzden birkaç sayı sonra Dedektif Zeynep için iki sayfalık bir çizgi roman da yapmaya başladım. Bu sayfada Dedektif Zeynep, Yoyo ile birlikte gizemli bir maceraya karışıyor, zekâsı ve dikkatliliğiyle suçluyu buluyor. Tabii Yoyo da parlak fikirleriyle ona yardım ediyor. Kapakta Dedektif Zeynep’e yer verilmesine kadrodan hiç kimse itiraz etmedi, tam tersine herkesin çok hoşuna gitmişti. Bu arada dergide en sevdiğim ve eğlenerek yaptığım sayfanın “Üç Arkadaş” olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

DG: Her sayıda yeni bir bulmaca çözmece hazırlamak, çizgi diziler için hikâyeler yazmak oldukça zor görünüyor. Dergide yer alan çalışmalarda herhangi bir yabancı dergi veya kitaptan uyarlama var mıydı yoksa hepsi tek tek sizler tarafından mı oluşturuldu?

NB: Yoyo’nun hazırlık aşamasında Muhittin Bey, bana bu tarz bazı yabancı çocuk dergisi örnekleri vermişti. Tabii ki bulmaca çeşitleri ve kalıpları olarak oralardan yola çıktım ancak hiçbir zaman uyarlama yapmadım. Sadece bulmaca kalıplarını örnek alıp baştan sona kendi tiplerimden ve kompozisyonlarımdan oluşan, özgün bulmacalar yarattım. Bu iş gerçekten de çok zordu, çünkü her sayfada birbirinden farklı bulmacalar yaratmak, çizgi roman senaryolarını yazıp çizmek, derginin sayfa düzeni aşamasında grafiker arkadaşlarla birlikte çalışmak inanılmaz bir tempoyu gerektiriyordu. Hatta zaman yetmiyordu diyebilirim ama bu işi öyle büyük bir zevkle yapıyordum ki, baskıya günler kala geceleri 2-3’e kadar kalıp dergiyi bitirmeye çalıştığım çok olurdu.

DG: Danışma kurulunda Mehmet İlkorur ile birlikte Yankı Yazgan da yer alıyor. Danışma kurulu sizin hazırladığınız bulmaca çözmece veya resimlere nasıl bir katkı sunuyordu?

NB: Çocuk psikiyatrisi alanında haklı bir üne ve popülerliğe sahip olan Yankı Yazgan’ın danışma kurulunda yer alması bizim için çok değerliydi. İlk sayı için hazırladığım maket bitince Mehmet İlkorur ile birlikte Yankı Yazgan’la buluştuk ve maketi ona sunduk. Yankı Yazgan çok beğendi, bu dergide olmaktan sevinç duyacağını söyledi ve her sayfayı tek tek inceleyerek bulmacaları çocukların zihinsel gelişimi açısından değerlendirdi, böylece dergiye pedagojik bir bakış açısı kazandırdı. Ayrıca proje gereği, her sayı için çocukların ebeveynlerine yönelik bir mektup yazacak ve sohbet niteliğindeki bu mektuplarda, o sayıdaki bulmacaların çocukların zihinsel gelişimlerine nasıl katkılarda bulunacağını anlatacaktı. Bu mektuplar kapalı bir zarf içinde derginin poşetine konuyor ve zarfın üzerinde sadece büyüklerin okuması gerektiğine dair bir uyarı yer alıyordu. Bence Yoyo dergisini diğerlerinden farklı kılan ve onu ebeveynler tarafından aranan bir dergi konumuna getiren en önemli etkenlerden biri de bu mektuplardı. Derginin her sayısı için ayda bir kez Yankı Yazgan ile bir araya gelerek o sayı üzerinde çalışıyor ve bir dahaki sayı için onun önerdiği bazı bulmaca çeşitleri de saptıyorduk. Bunlar özellikle çocukların görsel hafızasını geliştirmeyi, karşılaştırma yapmayı ve “kim kimin nesi olur” gibi akrabalık ilişkilerini öğretmeyi amaçlayan özgün bulmaca çeşitleriydi.

DG: Derginin adı aynı olsa da sizden sonraki dönemde çıkan Yoyo dergileri ilk çıkanlara göre oldukça zayıf. Okurun yakınlık kurduğu, aşina olduğu Dedektif Zeynep, Üç Arkadaş hatta dergiye adını veren Yoyo bile son sayılarda yok. Dergi iki bağımsız dönemden oluşuyor gibi. Künyelerden okuduğum kadarıyla Yoyo, AD Yayıncılıktan Doğan Egmont Yayıncılığa geçtiğinde dergiyi çıkaran tüm kadro ayrılıyor/tasfiye ediliyor, yerine bambaşka bir kadro geliyor. Derginin satılmasının ve kadronun tamamen değişmesinin nedeni neydi? Siz kaçıncı sayıya kadar çalıştınız?

NB: Bizim AD Yayıncılık olarak yaptığımız Yoyo dergisi toplam 17 sayı çıktı. Satışları da gayet iyi gidiyordu. Dergi daha sonra hiç bilmediğim bir nedenle Doğan Egmont Yayıncılığa devredildi. Bu kadar başarılı bir dergiyi neden bizden aldılar, hâlâ anlamış değilim. Bu duruma çok üzülmüştüm, şaşkındım ve tepkiliydim. Sanki çocuğum elimden alınmış gibiydi. O zaman bana da Yoyo ile birlikte Doğan Egmont’a geçmem konusunda teklif geldi ama kabul etmedim. Dediğim gibi çok tepkiliydim ama aynı zamanda çok sevdiğim iş arkadaşlarımdan ayrılmayı da istememiştim.

DG: Bugün de çocuklara yönelik çıkan birçok dergi var. Ne yazık ki çoğunda çocuğun bir müşteri olarak değerlendirdiğini, derginin içeriğiyle tercih edilmesinden çok dergi poşetine albenili hediyeler koyularak çocuğun (t)avlanmaya çalışıldığını görüyoruz. Seksenli, doksanlı yıllarda çocuk dergilerinin çocuğa yaklaşımı nasıldı?

NB: Gerçekten de o dönem dergilerinde çocukları müşteri olarak gören değil, onları toplumun önemli birer bireyi olarak kabul eden bir anlayış vardı. Bizler ve bizden önceki, bizi yetiştiren yazarlar ve çizerler, büyük bir içtenlikle, kendi birikimlerini, dünyayı algılama biçimlerini, edebiyatı, şiiri, bilim dünyasını ve evrensel değerleri çocuklara aktarmak için yazıp çiziyorlardı. Milliyet Çocuk her hafta “resimli klasikler” eki veriliyordu. Define Adası, Küçük Kadınlar, Robinson Crusoe, Alice Harikalar Ülkesinde, Don Kişot gibi dünya klasiklerinden seçilmiş ve mükemmel çizimlerden oluşan bu çizgi romanlar sayesinde, belki de çocuklar edebiyat dünyasına ilk adımlarını atıyorlardı. Bilim dünyası çok önemliydi, çekici resimlerle süslenmiş “keşifler ve icatlar” gibi konular çocukların en gözde sayfaları arasındaydı. Benim çalışmaya başladığım ilk yıllarda Milliyet Çocuk’ta İsmail Gülgeç’in yazıp çizdiği İnce Memed çizgi romanı yayımlanıyordu. Muhteşem bir şeydi. Mesela, Müjdat Gezen’in yazdığı, sohbet ve anılardan oluşan çok güzel bir sayfası vardı. İki bin yılından itibaren Doğan Egmont’a geçen ve benim de editörlüğünü yaptığım Milliyet Kardeş dergisinde sanat sayfaları yapıyordum; Van Gogh, Leonardo da Vinci, Rafaello, Picasso gibi ünlü ressamların ve rönesans, empresyonizm, ekspresyonizm gibi sanat akımlarını anlattığım bu sayfalara çocuklar şaşırtıcı biçimde büyük bir ilgi gösterdiler. Bütün bunlar çocukları, çocuk yerine koyan ve onları şirinliklerle tavlamaya çalışan sahte bir anlayıştan çok uzaktı. Tam tersine onları normal birer birey olarak kabul eden, ciddiye alan yaklaşımlardı.

DG: Şimdi neler yapıyorsunuz?

NB: Yıllar içinde yayımcılık dünyasından ayrılıp, resim yapmak için kendi dünyama çekildiğim dönemleroldu ama çocuk dergilerinden, kitaplardan, yazıp çizmekten hiç vazgeçmedim. Çizer olarak başladığım meslek hayatım, yıllar içinde çizer-yazarlığa dönüştü, artık kendi yazıp çizdiğim çocuk kitaplarım var ve bundan böyle de bu yolda devam edeceğim.

DG: Bu söyleşiye zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

NB: Ben çok teşekkür ederim. Yoyo dergisinin yayımcılık hayatımda çok önemli bir yeri vardır, bu söyleşide bu konuyu seçtiğiniz için çok mutlu oldum.

 

 

Show More