İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Can sıkıntısı yoksa fıttırık fikirler de yok

Aslında minik detaylardır bir karakteri sahici kılan. Bazen güçlü bir hikâye sıradan bir ayrıntı üzerinde de yükselir. Ama ya hikâye bizi ötesine yolculuğa çıkarmazsa?

Yazan: Suzan Geridönmez

“Tarzan ve inek.” Bu, yazdığım ilk kitabın adı. Bir kibrit kutusu büyüklüğünde. Katlanıp iç içe konulmuş kâğıt parçalarına çiziktirilmiş eğri büğrü 6 kısa cümleden oluşuyor. Yanına karaladığım resimleri ve sadece yarım sözcükler sığıştırabildiğim konuşma balonlarını da hesaba katarsam, tahminen 7-8 yaşındayken giriştiğim ilk grafik roman denemem de diyebilirim.

Ama konumuz, o zamanlar pek ciddiye aldığım, bugün ise sadece karman çorman çekmecelerimde bambaşka bir şey ararken ummadık anda karşıma çıkan çocukluk çağı yazı denemelerim değil. Konumuz bana “Tarzan ve inek”li günleri hatırlatan başka bir kitap. Başka derken, gerçek bir kitap kast ediyorum. Gerçi gazeteci yazar Pınar Öğünç, çocuklar için kaleme aldığı ilk esere Cotturuk Defterleri adını vermiş.

Defteri bilmeyen yok ama ya cotturuk? Aslına bakarsanız cotturuğun çok fıttırık bir fikre dayandığını sezinlemek için bir zamanlar çocuk olmak yetiyor. Tam anlamına ise kitabın ilk birkaç sayfasını çevirince haiz oluyoruz. Küçük anlatıcı Maya açıklamayı seven bir çocuk. O da çoğu yaşıtları gibi sözcükleri eğip bükmekten hoşlanıyor. Henüz sınanmamış, sınır tanımayan duygularını çoktan sınanmış, sınırları keskin çizilmiş kavramlara hapsetmektense hayal ve duygu dünyasını kucaklama kapasitesine sahip sözcükler türetmekten, bir yandan dilin olanaklarını keşfederken bir yandan da bu olanakları zorlamaktan zevk alıyor.

Can sıkıntısı yerine cotturuk demek başlı başına eğlenceli zaten. Bir defa tadını alıp ritmine varanın iğrenç bir durumla karşılaştığında iğğtirik olması, hiç bilmediği, garip şeyler yaşadığında hıttırık sorular sorması, o sorulara yanıt ararken fıttırık fikirler bulması an meselesi.

Maya için süreç böyle işliyor en azından. Onun deneyimlerinden illa bir sonuç çıkaracaksak, fıttırık fikirler can sıkıntısının panzehiridir diyebiliriz. Tıpkı tersinden can sıkıntısı yoksa fıttırık fikirler de yok diyebileceğimiz gibi.

Ara sıra çocuk gelişimi ve eğitimi üzerine yazılıp çizilen makaleler okuyorsanız, son zamanlarda “bırakın, çocuğunuzun canı sıkılsın!” önerisinin ne kadar yaygınlaştığını fark etmişsinizdir mutlaka. Nedense, Cotturuk Defterleri’ni okurken zihnim sık sık çocukluğum ile bu makaleler arasında gidip geldi.

Örneğin Maya, “Şu anda dünya üzerinde benim yaptığımın tıpkının aynısını yapan başka bir çocuk var mı?” diye sorduğunda, bir anlığına sanki bir zaman makinesi tarafından kırk küsür yıl öncesine götürülmüş gibi hissettim. Evet, bu sorunun neredeyse tıpkının aynısını sorduğuma yemin edebilirim. Tamam, hiç ellerimi duvarlara sürterek yürümedim, berbere giden maydanozla ilgili vitamin saçan bir hikâye de uydurmadım. Ama kitapta karşıma çıkan bu ve buna benzer ayrıntılar tam da içimdeki çocukla hemen bağ kuran, evet, bir çocuk tam da böyle yapar/hisseder diye içimden geçirdiğim sahnelerdi.

Peki, o hâlde neden zihnimi tekrar tekrar, Maya’nın peşinden hikâyeye dalacağına, firar etme girişiminde bulunurken yakaladım? Dürüst olmam gerekirse bunun yanıtını, bu yazıyı yazacağımı bildiğimden bu yana düşünüyorum. Daha da dürüst olacaksam barındırdığı bütün olumlu ayrıntılara rağmen Cotturuk Defterleri’nin sonunu getirirken bazen cotturuk bir hisse kapıldığımı da itiraf etmeliyim.

Sürekli ayrıntı dedim. Galiba benim için sorun da burada. Aslında minik detaylardır bir karakteri sahici kılan. Ama bu ayrıntılar hikâyeyi oluşturmaz. Yanlış anlaşılmasın, küçücük ayrıntılar üzerinde kurulan, çok sıradan olayları konu eden çok güçlü hikâyeler vardır. Bizi satırların ötesine yolculuğa çıkaran, kafamızda bir film (Maya’nın deyimiyle kafilm) harekete geçiren hikâyelerdir bunlar.

Maya’nın hıttırık sorularını not ettiği defterlerinin ya da arkadaşlarıyla birlikte yazdığı, gerçekten de bir çocuğun kaleminden çıktığı hissi veren absürt, komik, duyarlı kompozisyonların eksik bıraktığı da bu sanırım.

Oysa kompozisyonların her birini özellikle de gökten kırmızı topların yağdığı öykücüğü beğendim. Ama bunları peşi sıra ve sonunda da Maya’nın hepsini harmanlayan rüyasını okuduğumda kendimi olayların içinde ya da Maya ve arkadaşlarıyla birlikte hissetmedim. Onun yerine aklım hiç yeri yokken çocuklar için yaratıcı yazma atölyelerine gitti. Kısacası kitap hem can sıkıntısının çocukları nasıl yaratıcı kıldığını kimi bilimsel makaleden daha ikna edici şekilde ortaya koyuyor hem çocuklarla yazı çalışmaları için yararlanılabilecek şahane fikirler barındırıyor. Küçük okurun da hıttırık fıttırık dilden keyif alacağını, eğleneceğini düşünüyorum. Ayrıca kitabın kâğıdı, baskısı ve çizimleri de vurgulanmayı hak edecek kadar güzel.

Cotturuk Defterleri
Pınar Öğünç
Resimleyen: Mısra Karahan
Can Çocuk Yayınları, 72 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More