İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Dostluk, büyüyü keşfettirir

“Mutluluk çiçeklerini arayın ama dikkatli olun: Bir tanesini kopardığınızda her zaman bir başkasını ekmelisiniz. Toprak mutluluk olmadan yaşayamaz.”

Yazan: Karin Karakaşlı

Bir dokunuşa, bir sarılışa, yeşillikler arasında bir yürüyüşe hasret kaldığımız bugünlerde, edebiyat seçkin bir uğraş değil, yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha kanıtladı. Özlemini çektiğimiz şeyler bir kitapta karşımıza çıkıp, bizi bir süreliğine de olsa mutlu, huzurlu bir paralel evrene ışınlayabiliyor. Tıpkı Luigi Ballerini’nin Doğaya Fısıldayan Çocuklar (L’estate di Nico) başlıklı romanının yaptığı gibi. İtalyan çocuk ve gençlik edebiyatının Andersen ödüllü yazarı Luigi Ballerini’nin, Türkçedeki ilk romanı Parlak Fikir Pastası’nın ardından (La Signorina Euforbia. Maestra Pasticciera) bu kez de elimizde yine sıcacık bir çocukluk macerası var. Tülin Sadıkoğlu’nun Türkçeleştirdiği kitap, yazarı Türkçede okurla buluşturan Günışığı Kitaplığı’ndan yayımlandı. Sade resimlerse Morena Forza imzasını taşıyor.

İnsanın içine işleyen samimi, sıcak üslubuyla tiryakiler yaratmaya aday Ballerini’nin Parlak Fikir Pastası’nda, Euforbia Hanım ve onun sıra dışı pasta evi ile tanışmış, bu sıradışı kadının “kişiye özel” ürettiği pastaların büyüsünü tatmıştık. On iki yaşındaki Marta’nın ve sorunlu öğrenci Matteo’nun buradaki pastacılık kursunda kesişen yolları belediyenin yıkım kararına karşı mücadeleye dönüşmüş, heyecanlı ve bol tatlı tarifli bir macera bizi alıp götürmüştü.

Doğaya Fısıldayan Çocuklar’ın kahramanları ise bir çiflikte yaşayan Andrea ile evlerine o yaz ailesiyle birlikte kiracı olarak gelen Nico. Andrea, kendi hayal âleminde yaşayan yaşıtlarıyla çok da ilişki kurmayan ve okuma güçlüğünün disleksiden kaynaklandığı anlaşılmış bir çocuk. Yazın birlikte oyun oynayabilsin diye bir erkek arkadaş düşlerken, karşısında sıcakkanlı, girişken, dost canlısı Nicoletta’yı bulur. Bir süre kıza dirense de bu bütün ön yargılarını alt üst eden arkadaşın etki alanına girmekten kaçınamaz. Nico, yazarın tercihiyle toplumsal cinsiyet rollerini alaşağı eden, ağaçlara tırmanan, futboldan hoşlanan ve bütün dayanıklılık oyunlarından Andrea’yı yenen bir kızdır. Ama daha önemlisi, bir sırrı vardır ve günün birinde Nico, kimselere söylemediği bu sırrını Andrea’ya emanet eder: Nico çiçeklerle konuşabilmekte ve onların dilini anlayabilmektedir. O andan itibaren doğa, iki çocuk için bambaşka bir hâle bürünecektir.

KARANFİL ELDEN ELE
Luigi Ballerini, dostluğun büyüsünü çiçek metaforuna dönüştürerek, emek ve güvenle kurulan sağlam ilişkilerin kişiliğin oluşumundaki katkısını her zamanki gibi didaktik tınlamadan göstermeyi başarıyor. Bir margaritin, fısıldadığı sır ise yazarın gözünden dostluğun tarifine dönüşüyor: “Mutluluk çiçeklerini arayın ama dikkatli olun: Bir tanesini kopardığınızda her zaman bir başkasını ekmelisiniz. Toprak mutluluk olmadan yaşayamaz.” Dostluğun kalpten kalbe çoğaltılıp dağıtılması gerektiğini hatırlatan bu öğüt bana Edip Cansever’in Yerçekimli Karanfil şiirindeki hissi çağrıştırıyor: “Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte / Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel / O başkası yok mu bir yanındakine veriyor / Derken karanfil elden ele.”

1963’te İtalya’nın Sarzana kentinde doğan, doktor ve psikanalist Luigi Ballerini, çocuk ve gençlik kitaplarının yanı sıra gazete ve dergilerde eğitim ve gençler üzerine yazılar yazıyor, çocuklara ve gençlere seminerler veriyor. Ballerini’nin, Zia Dorothy (Dorothy Teyze) isimli kitabı 2010’da White Raven Ödülü’nü, Parlak Fikir Pastası 2014’te 9-12 yaş çocuk kitabı dalında İtalyan Andersen Ödülü’nü; Io sono Zero (Adım Sıfır, 2015) adlı kitabıysa 2016’da gençlik kitabı dalında Bancarellino Ödülü’nü kazandı. Yazar, eşi ve dört çocuğuyla birlikte Milano’da yaşıyor.

Yazar bu kitabında da bizde hatrı olan mekânları ve el emeğini yüceltiyor. Bir evi kitap kahramanı kılan Ballerini, tüketim toplumunun karşısına da şu satırlarla âdeta anıların kıymetini koyuyor: “Büyükbabam marangozdu ve dediğine göre, bunlar hayatında yaptığı en güzel mobilyalardı. Neden böyle söylediğini daha sonra keşfettim. Onun için özellikle değerliydiler çünkü bunları, gökyüzüne uçup gittiği güne kadar hep çok sevdiği büyükannem Fiorina’ya düğün hediyesi olarak hazırlamış.”

HATIRLANAN ÇOCUKLUĞUN GÜCÜ
Romanın sonlarına doğru Luigi Ballerini, üçüncü tekil anlatımı bir kenara bırakarak, yetişkin Andrea’yı birinci tekil şahısla okur karşısına çıkarıyor. Romanın hatırlanan bir çocukluk anısı olma hissini güçlendiren bu tercih eşliğinde, Andrea’yı olgun bir baba olarak oğlu Michele’yi dokuzuncu yaş hediyesi olarak çocukluk evine getirirken görüyoruz. Yazar, kuşaklar arası ilişkiler ve hafızanın gücüne dikkat çekerken, hatırlama oyununun şu sade tarifi ise insanı hüzünle gülümsetiyor: “Michele’yi çocukluk odamda, yere oturmuş buldum. Ahşap yatağı, aynalı dolabı, kitaplığı ve oyuncak sandığını hatırladım. Yağmurun dövdüğü pencere camından, ufuktaki büyük kayın ağacı ilişti gözüme. Şimdi bana o kadar büyük görünmemesi ne tuhaftı!”

Birbirilerine sırlarını açacak kadar güvenen, bir yaz mevsimi boyunca birlikte büyüyen iki çocuğun, hayatlarını ömür boyu etkileyecek dostluğu insanın umudunu ve yaşama sevincini yeşerten bir güce sahip. Sizi koşulsuz seven ve içinizdeki en güzel yanları ortaya çıkaran bir dostun özlemindeyseniz, bu çocuk kitabı yaşınız kaç olursa olsun size iyi gelecek. Ne de olsa hepimizin o çocukluk hâlimizden, hesapsız cesaretimizden güç almaya ihtiyacı var.

Doğaya Fısıldayan Çocuklar
Luigi Ballerini
Resimleyen: Morena Forza
Türkçeleştiren: Tülin Sadıkoğlu
Günışığı Kitaplığı, 100 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More