İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Rüyaların koyunu, sonra çıkar oyunu

Rüyalarımın Koyunu, değişen hayatı ile başa çıkmaya çalışan, bunun için de hayal gücünden faydalanan küçük bir kızı anlatıyor. Kitabın kahramanı, anne babası okyanusta kaybolunca, çocuk yurdunda yaşamak zorunda kalan sekiz yaşında bir çocuk.

Yazan: Sanem Erdem

Zor günlerden geçiyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullar yüzünden plan yapmak şöyle dursun, hayal bile kurmak anlamsız geliyor. Hayatın belirsizliği ve değişkenliği bizi endişeye sürüklüyor. Oysa hayat böyle bir şey zaten; bazen onu kontrol edebildiğimiz yanılgısına düşsek de o bildiği gibi akıp gidiyor. Bu gerçeği kabullenmeye, değişen düzenlerimize uyum sağlamaya çalışırken doğal olarak korkuya kapılıyoruz kimi zaman.

Rüyalarımın Koyunu da değişen hayatı ile başa çıkmaya çalışan, bunun için de hayal gücünden faydalanan küçük bir kızı anlatıyor. Kitabın kahramanı, anne babası okyanusta kaybolunca, çocuk yurdunda yaşamak zorunda kalan sekiz yaşında bir çocuk. Anne babası her aklına geldiğinde kalbinin üzerine minik, şişman bir filin oturduğunu hisseden Gamze, yine böyle hissettiği bir gece garip bir rüya görür. Annesinin terlik sesini duyduğunu sanıp peşinden giderek bir kuleye ulaşır ama orada karşısına çıka çıka altın postlu bir koyun çıkar. Yüreğine yine ağırlık çöktüğü için uykuya dalmakta zorlanan Gamze, çareyi koyun saymakta arar. Ancak hayalinde canlandırdığı ilk koyunu çitten atlatırken birden karşısında, yurdun yatakhanesinde buluverir.

Koyun Fe ve Gamze, olan biteni anlamaya çalışırken arkadaş olurlar. Gamze’nin gördüğü rüyayı dinleyen Fe, onun gördüğü koyunun “Altın Postlu Koyun” olduğunu söyler. Altın Postlu Koyun, sürü psikolojisine uymayıp bir deniz fenerinde uyuyan, rüya kurabilen ve insanların rüyalarına giren efsanevi bir varlıktır. Eğer onu bulurlarsa Gamze’nin anne babasının rüyalarına girip onlara ulaşabilecekler, Fe de geldiği Uçsuz Bucaksız Orman’a dönebilecektir; ya da en iyi ihtimalle Altın Postlu Koyun’un yardımcısı olacaktır. Yurdun kütüphanesinde nasıl bir yol izleyeceklerine dair daha fazla bilgi aradıkları sırada, Gamze’nin ilk kez gördüğü, A.P.K. isimli bir yazar tarafından yazılan Dilek Feneri adlı bir kitap çıkar karşılarına. Bu kitaptaki dilek feneri, Gamze’nin rüyasında gördüğü deniz fenerine doğru yol almaktadır. Bunun üzerine iki arkadaş bu kitabı rehber edinip bir umut yolculuğuna çıkarlar. Dünya koyunlarıyla trene binip dağları teleferikle aşarken, karların içine yuvarlanıp karanlık bir madenden geçerken Gamze de yüreğine oturan filleri geride bırakır.Fe’nin geldiği yer olan Uçsuz Bucaksız Orman, insanların kaybettiği olumlu duyguların biçim değiştirerek var olduğu bir dünyadır. Kaçan uykular orada kar olur; yitirilen umutlar gül, yaşam sevinci kelebek biçiminde ortaya çıkar orada. Gamze yolda karşılaştığı tehlikeler karşısında korkuya kapıldığı zaman, Fe ona cesaret vermek için memleketinden getirdiği denizkoyunlarını kullanır. Duyguların böyle açık benzetmelerle tarif edilmesi, küçük okurlara kendi hislerini tanıyıp bunları yaratıcı şekillerde ifade etmeleri için ilham verecektir. Kurgusuyla ve özellikle sürprizli finaliyle Oz Büyücüsü’nü akla getiren roman, çocuk edebiyatının en sevilen eserlerine de sık sık atıfta bulunuyor. Bu özelliğiyle çocukların yeni kitaplar keşfetmesine faydası olabilir. Ancak bunun yer yer akışı yorduğu hissine kapıldım. Örneğin Gamze’nin gördüğü manzarayı tasvir ederken babasına ait bir John Fante kitabının kapağına benzetmesi çocuk okur için anlam ifade etmeyebilir.

Ufak bir eleştirim de kullanılan dil üzerine. Karakterler kendilerine uymayan cümleler kuruyor yer yer: “Çabucak bir plan yapmalı ve yola çıkmalıyız” cümlesi örneğin. Ya da “Fe cebinden sandviçleri ve suyu çıkarıp bana zorla yedirip içirdi.” Burada yemek istemediği için annesi tarafından zorla beslenen bir çocuk akla geliyor. Masal içinde bir masal diyebileceğimiz “Dilek Feneri” bölümünde ise sade ve basit diliyle çok güzel bir hikâye yer alıyor. Kitabın geri kalanında da böyle bir dil yaklaşımı tercih edilebilirdi diye düşünüyorum.

İllüstrasyonlar, hikâye-çizer uyumu açısından çok isabetli bir eşleşmeyle Zeynep Özatalay’ın elinden çıkmış. Kendine has tarzı ile yorumladığı sahneler, kitabın iyimser ve neşeli havasını yansıtmakla kalmayıp daha da pekiştiriyor. Karakterlerin tiplemeleri ve özellikle de kapakta kullanılan resim, içeride bizi nasıl bir hikâyenin beklediğini açıkça gösteriyor.

Rüyalarımın Koyunu, Gamze Sürcan’ın ikinci çocuk romanı. Edebiyathaber İnternet sitesindeki söyleşisinde çocukluğunu unutmamak, sıkıntılı zamanlarda içindeki çocuğu ortaya çıkarmak için, insanlar mutlu olsun diye çocuk kitapları yazdığını ifade eden yazar, amacını bu kitaba tamamen yansıtmakta başarılı olmuş. İyimser ve naif bir şeyler okumak isteyenler için uygun bir kitap.

Rüyalarımın Koyunu Gamze Sürcan Resimleyen: Zeynep Özatalay Kırmızı Kedi Çocuk Yayınları 120 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More