İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Depresyona bir de buradan bak!

Bir depresyon hikâyesi olduğu kadar, canlı bir yaşamın, dayanışmanın ve direncin de hikâyesi Fil. Ona canlılığını katan pek çok şeyden biri de yazarın üzüntüyü sembolleştirdiği hayvanlar.

Yazan: Sema Aslan

Peter Carnavas, yazıp çizdiği Fil isimli romanıyla bir çocuğun gözünden, mutsuzluğun nasıl ağır nasıl bileklere pranga nasıl hantal ve bulaşıcı olduğunu gösteriyor. Ruhsal çöküntünün çok derinlere gömülebilme gücünü, donuk rengini, laf anlamaz söz dinlemez inadını capcanlı bir dille, lezzetle anlatıyor. Roman bitince, hikâyenin sonunda yani, hem depresyon tam olarak nasıl bir şeydir, onu öğrenmiş oluyor okur hem de yazarının doygun dili sayesinde edebiyatın tadına varıyor. Elif Ersavcı’nın çok başarılı çevirisine de mutlaka değinmeli!

Fil, babası ve dedesiyle birlikte yaşayan Olive isimli küçük bir kızın, evlerine çökmüş olan depresyonu büyük bir sabırla defedişini anlatıyor. Olive, okullar açılmadan hemen önce başlayan ve okulların kapanmasına birkaç hafta kala tamamlanan hikâyesinde hem depresyonu hem de olasılıklar ve sürprizlerle dolu yaşamın ta kendisini keşfediyor.

Olive, bir sabah uyanıp da mutfağa girdiğinde babasını yanında bir fille otururken bulur. Bu, çok büyük ve gri bir fildir. Mutfaktaki ahşap masanın küçüklüğüne rağmen Olive’in babası da fil de yan yana oturabiliyordur. Üstelik ikisinin yüzünde de hemen hemen aynı bezgin ifade vardır. Çok geçmeden öğreniriz ki, o bezgin ifade suratlarına yapışmıştır. Fil her sabah babasıyla birlikte mutfaktadır. Araba tamircisi olan baba işe gitmek için evden çıktığında fil de onunla birlikte çıkar ve Olive’in, tırmandığı jakaranda ağacının tepesindeyken gördüğü gibi, her iş dönüşü babasıyla birlikte tekrar eve gelir. Başkaları o evde üç kişinin yaşadığını düşünüyor olabilir fakat işin gerçeği evde bir de kocaman bir fil yaşıyordur. Tabii bir de kısa bacaklı uzun kuyruklu Freddie, Olive’in köpeği!

Fil, bir depresyon hikâyesi. Yazar bunu daha en baştan okuruna söylüyor. Olive, her sabah evlerinin mutfağında görüp katlanmak zorunda olduğu filin, kendi hayali olduğunu biliyor. Hayali bir arkadaş gibi ama tam olarak öyle de değil: Hayali bir düşman. Neden babasının yanında bir fil hayal ettiğini de biliyor. Çok üzgün bir insan olan babası, kocaman ve gri bir fil tarafından ezilmektedir Olive’in hayalinde. Fil giderek büyümekte, babasıysa küçülmektedir. Babasının derin mutsuzluğunun kaynağını da bilir küçük kız. Annesini henüz bebekken kaybetmiş bir çocuk Olive. Babası, hâlâ yaslı hâlâ kaybının acısını yaşamaktadır. Bu öyle bir yas ki, babanın en temel işleri bile yapmaya gücü olmadığını, açık ipuçlarıyla biliriz. Evde yemekleri dede pişirir, Olive’i dede yatırır, nefis ve sağlıklı beslenme çantasını dede hazırlar, keşifleri ve tüm oyunları Olive’le dede paylaşır ve evin arka bahçesinin bakımını da dede yapar. Az sonra, dedenin aslında Olive’in annesinin babası olduğunu öğreniriz -yani anne tarafından dedesi olduğunu.

Evde büyük bir filin yaşadığını ve onu göndermek istediğini en yakın arkadaşı olan Arthur’a anlatan Olive, bu andan itibaren adım adım hem filler hakkındaki gerçekleri hem de o fili evden göndermenin o kadar da kolay olmayabileceğini öğrenir. Kafası her gün fille meşgulken, bir kaza geçirir Olive; çok sevdiği jakaranda ağacındaki düşünme köşesindeyken  rüzgârla dengesini kaybedip düşer. Uyandığında bu kez evlerine bir de yaşlı bir kaplumbağanın yerleştiğini görür. Bu kaplumbağa, Olive ağaçtan düşünce çok üzülen dedenin yanına yerleşir ve onun tüm canlılığını emer. Olive’in filden başka artık bir de bir kaplumbağayla uğraşması gerekir. Neyse ki kaplumbağa filden küçük bir hayvandır. Ondan kurtulmak biraz daha kolaydır. Nitekim Olive ve yakın arkadaşı Arthur, okullarının 100’üncü yaş partisinde hayata geçirecekleri bir plan yaparlar. Olive önce kaplumbağayı göndermeye karar verir ve planı sayesinde onu sahiden de yollar! Dedesi yeniden mutlu biri olur. Ve Olive, içinde uzun uzun biriktirdiği her şeyi dedesine anlatır. Babasının filini bile. Kitabın belki de en güzel cümlesi bu sırada gelir. Dedesi Olive’e der ki, “Fil, kendi başına hareket ettiremeyeceğin kadar büyük olabilir.”

Bir depresyon hikâyesi olduğu kadar, canlı bir yaşamın, dayanışmanın ve direncin de hikâyesi Fil. Ona canlılığını katan pek çok şeyden biri de yazarın üzüntüyü sembolleştirdiği hayvanlar. Olive’in babasının üzüntüsü hem çok yoğundur hem de adam uzun zamandır üzgündür. Fil semirmiş de semirmiştir. Adamın omuzları filin ağırlığı altında çökmüş de çökmüştür. Olive’in dedesine askıntı olan kaplumbağaysa en az dede kadar ihtiyardır. Dede, acısı tekrar harlanınca yaşama iştahını kaybetmiş, yavaşlamış da yavaşlamıştır. Tıpkı bir kaplumbağa gibi. Ve Olive’in ayaklarının dibinden ayrılmayan Freddie. Kısa bacaklı, uzun kuyruklu, gri köpek. O da Olive’in şefkat ihtiyacı, sevgi açlığıdır. Nefesi hep yakınındadır. Freddie de sadece Olive’in hayalinde yaşayan bir hayvandır. Olive her biriyle ayrı ayrı uğraşmış olsa da mutlu bir hayat ancak dayanışmayla gelir.

Fil
Peter Carnavas
Türkçeleştiren: Elif Ersavcı
Can Çocuk Yayınları,
144 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More