İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

“Aferin Necati’ye!”

Böyle bitiyor kitaptaki son öykü. Çünkü birbirini hiç tanımayan iki öykü kahramanı, aradaki Marmara Denizi’ne rağmen, Necati’nin maharetiyle birbirine bağlanmış oluyor.

Yazan: Suzan Geridönmez

Necati’nin bir soyadı da var tabii: Tosuner. Kendisi, öyle böyle değil, Türkiye’nin en önemli öykücülerinden. Bazen, hatta son yıllarda, göreceli sık aralıklarla çocuk kitabı da yazıyor. Yaz Sevenler Kış Sevenler genç okurlar için kaleme aldığı en yeni eser.

Toplam 9 kısa öyküden oluşan kitap iki mevsime ayrılmış. Yaz mevsiminin anlatıcısı Murat. Öyle ya Murat, dedesinin deyimiyle ballandıra ballandıra anlatmaya bayılıyor. En çok da Ceren’den bahsediyor. Nasıl pazara gittiklerinden. Nelerle karşılaştıklarından. İkizlere takke satan densiz pazarcıdan. Aslında hiçbir şey almayacakken, yani sırf Ceren’e yakın olmak için pazara gelmişken işin içine maydanozun nasıl karıştığından…

Biraz ironiktir Murat’ın anlattıkları. Sadedir. Bazen de “kimseye bir kötülük getirmemesine” rağmen, kendi yok ama adı “hiç değilse iyi bir şey dilemek için” parklara verilen barıştan söz ettiğindeki gibi çok katmanlıdır. Çünkü ölüp gitmiş olan Barış da vardır. Murat’tan birkaç yaş büyüktür. Annesine yardım ederken 7. kattan aşağı düşen B. bloktaki komşu çocuğudur. “Bir umut işte, hemen sedyeye aktarılmış Barış. Kadın doktorun, gözlerinin yaşardığı görülmüş. ‘Ah çocuk!’ demiş sonra. ‘Kırılmadık tek kemik kalmamış ki…’ Sonra da gitmiş Barış.”

Tek gereksiz sözcük yok. Necati Tosuner’in öykülerinin lezizliği, kendi deyimiyle sadece kalemle değil aynı zamanda makasla da yazdığından gelir. 2016’da Ümran Avcı’yla yaptığı bir röportajda şöyle der: “Dilden yararlanan bir yazar olmak istedim. Dili doğru kullanmaktan söz etmiyorum; o, zaten her yazarın görevi. Dili iyi kullanmak övgü gibi söyleniyor, oysa olağan bir şey. Dilin anlatım için verdiği olanaklardan yararlanmak istedim.”

Çocuk için de kalem oynatan, yaşını başını almış, rüştünü ispatlamış, tanınmış tek yazar Necati Tosuner değil. Ama 1971 TRT Öykü Başarı Ödülü’nü, 1997 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, 1999 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 2006 Ömer Asım Aksoy Deneme Ödülü’nü, 2008 Attilâ İlhan Ödülü’nü ve 2014 Ebubekir Hazım Tepeyran Roman Ödülü’nü kazanan Necati Tosuner’i farklı kılan iki önemli özelliği var.

Birincisi, Tosuner kendi çocukluk anılarını ya da kendisinin çocuk olduğu zamanlara ait kurguları yazmıyor. Yaz mevsiminin anlatıcısı Murat da kış mevsiminin kâküllü kızı İpek de günümüze ait çocuklar, gençler. Yazar, onları konuştururken genç bir dil kullanıyor. Günümüz gençlik jargonunu taklit etmeyen ama gençliğin ruhunu ve hızını yakalayan bir dil:

“Dümdüz giden bir yol… Sanki olimpiyatlardasın. Sanki üç adım atlıyorsun. Sanki şöyle şöyle şöyle üç adım sıçrayacaksın ve… İşte, rekor tam orada seni bekliyor-ken, içindeki el frenini çekiyorsun. Hızını kesmeye çalışırken sen, ayağının kabının burnu takılıyor bir yere ve sen yüzüstü kapaklanmayayım aman derken, tam da işte düşmekten son anda kurtulmuş-ken, elinden uçuyor dondurma.”

İkincisi, Necati Tosuner, yukardaki alıntının da çarpıcı bir şekilde yansıttığı gibi “dilin anlatım için verdiği olanaklardan yararlanma” ilkesinden çocuklar için yazarken de taviz vermiyor. Küçük okurun zekâsına güvenmekle ve onun da “edebiyata” hakkı olduğunu düşünmekle kalmıyor, öyle de eyliyor.

Yeni denemelerde bulunuyor, düşünceyle koşut giden ritmi yakalamak için kelimeleri tire ile bölüyor ayakkabıyı ayağa ve kaba ayırıyor ve bunun gibi zekâ pırıltılarıyla dolu daha pek çok dil oyununa başvuruyor. Ölüme yaklaşan da giriyor öykülerine aşık olan da. Biliyor ki benzer bir cesaret gösteren genç bir yazarın üstüne takım hâlinde yürüyecek olan tutucu Türkçe öğretmenleri, işgüzar editörler ve okusun-da-akıllansıncı veliler onun karşısında saygıyla önünü ilikleyecek. Anladıklarından değil ne yazık ki…

Sanırım, Necati Tosuner bunun da farkında. Bu yüzden sadece dilin değil, rüştünü ispatlamış olmanın olanaklarından da yararlanıyor. Ama bunu (yine başkalarından farklı olarak) çocuk ve edebiyat için yapıyor. Böylece genç okurlar da gurmelik öykülerin tadına varabiliyor. Bu tadı yadırgayan mutlaka çıkacaktır. Sonuçta edebiyatta da enfesi algılayan duyu organlarımız önce enfes deneyimi içeren bir eğitimden geçmesi gerekir. Necati Tosuner’in genç kuşaklara ısrarla okutulması gereken bir yazar olması biraz da bu yüzdendir.

Hiç mi eksiği yok derseniz, var. Murat’ın ağzına “entari” sözcüğü bence oturmamış. Pembe motosikletin bir erkek tarafından sürülmesinin espri konusu olması da “siyasal doğruculuk” cephesinden değerlendirildiğinde cinsiyetçi bir vurgu olmuş.

Ama yavan bir kitapta karşılaşsam es geçemeyeceğim pürüzler, güçlü edebiyatın beni alıp götüren akışını bozamıyor…

Yaz Sevenler Kış Sevenler
Necati Tosuner
Günışığı Kitaplığı, 88 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More