İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Edgar Allan Poe ve ‘hikâye sanatı üstüne’…

Edgar Allan Poe ve ‘hikâye sanatı üstüne’…

Behçet ÇELİK

Çoğul Kütüphane’de bu ay Behçet Çelik gotik edebiyatın ustası Edgar Allan Poe’nun hikâye sanatındaki yaratıcılığını konu ediniyor. Bülent Aksoy’un Hikâye Sanatı Üzerine adlı kitabının da katkısıyla, Poe’nun korku edebiyatındaki benzersiz dehasını ele alıyor.

Korku edebiyatı dendiğinde akla gelen ilk isimlerden Edgar Allan Poe, aynı zamanda edebi bir tür olarak hikâyeyi ilk kez tanımlayan yazardır. Yakınlarda yayınlanan Hikâye Sanatı Üzerine adlı derlemede Bülent Aksoy, hikâye sanatının kısa bir tarihini verirken, Poe’nun aynı zamanda hikâye kuramcısı olduğunun altını çizer.

HİKÂYE SANATI
Poe, bu kitapta yer alan “Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Tek Etki Yaratmanın Önemi Üzerine” başlıklı yazısında, hikâyecinin amacını, “okurda tek bir etki, tek bir izlenim yaratmakla sınırlaması” gerektiğini vurgular. Poe’ya göre, bu etkiyi gerçekleştirmek için, bir hikâyede eserin bütününe doğrudan ya da dolaylı yoldan hizmet etmeyen tek kelime bulunmamalıdır. Poe’nun bu gibi görüşleriyle romandan farklı bir edebi tür olarak hikâyenin ölçütlerini belirlemeye çalıştığı, bir anlamda bir hikâye kuramı oluşturmaya kalkıştığı söylenebilir.

Poe’nun hikâye sanatı üzerine söyledikleriyle kendi hikâyeleri uyum içerisindedir. Poe, korku öğesinin öne çıktığı, okuru tedirgin etmeyi, dehşete düşürmeyi amaçladığı öykülerini kaleme alırken, bu etkileri yaratabilmek için hikâyenin ne olduğu/ne olması gerektiği gibi konular hakkında da kafa yormuş olmalı. Aynı biçimde, hikâye sanatı hakkındaki düşünceleri de bu deneyimlerin ışığında oluşmuş olsa gerek.

Poe’nun korku öykülerini peş peşe okuduğumuzda, bu öykülerde yapısal bir benzerlik bulunduğunu fark ederiz. Çoğu zaman öykünün başında her şeyin olağan olduğu bir durum betimlenir; bununla birlikte, anlatıcı daha baştan bu olağanlığın içerisinde bir şeylerin yolunda gitmediğini bize duyurur, az sonra karşımıza çıkacak tuhaflıklar, olağanüstülükler konusunda okuru hazırlar. Öykü ilerledikçe gizemli bir şeyler olmaya, olağanüstülükler artmaya başlar.

Anlatılanlar gündelik gerçekliğimiz içerisinde bize ‘inanılmaz’ gelecek şeylerdir -mezardan çıkan ya da başka bedende canlanan ölüler gibi. Yine de bu öyküleri okurken ürpeririz; anlatılanların gerçekliğinden kuşku duymayı sürdürsek de, Poe’nun amaçladığı etki gerçekleşir; tedirgin oluruz, merak ederiz, olup bitenin nasıl olduğunu anlamak isteriz.

Peki, bu etki nasıl gerçekleşir? Poe’nun ‘hikâyede tek etki yaratma’ arzusu ve hikâyenin fazlalıklardan, gereksizliklerden arındırılarak kaleme alınmış olması bunun başlıca nedenleridir. Poe, çoğu zaman olan bitenin gerçekten yaşanıp yaşanmadığı konusundaki belirsizlikleri gidermeye yardımcı olacak ipuçları sunar.

Anlatıcı kimi zaman içki ya da başka maddelerin bağımlısıdır, ya da hastadır, bilinci gidip gelmektedir; dolayısıyla anlatılanlar onun hayal gücünün eseri de olabilir. Poe’nun bizi neredeyse teskin etmek üzere vurguladığı böylesi açıklamalara karşın okuduğumuz metin karşısındaki ürküntümüz devam eder, kendimizi tekinsiz bir yerde hissetmeyi sürdürürüz.

Bunun nedeni edebi metnin kendi bütünlüğü içerisinde bir mikro-evren oluşturuyor olmasıdır. Bir kez okur olarak bu dünyaya girdiğimizde, artık içinde yaşadığımız dünyanın değil, bu anlatılan (kurgulanmış) dünyanın kurallarına tâbi oluruz. Anlatılanların hayal mi gerçek mi olduğu konusu önemini yitirir; anlatılanların, içerisinde yer aldıkları o özel evrendeki olabilirliği öne çıkar.

KORKUNUN ÜSTADI
Bu noktada hikâyenin atmosferi konusuna da değinmek gerek. Poe atmosfer yaratmada da çok başarılıdır. Hikâyelerin geçtiği mekânları ayrıntılı biçimde betimler. Eski bir şato ya da konak olabilir bu mekân, karanlıktır, dikkat çekici sayısız eşyayla doludur, bu eşya kimi zaman Batılı okura doğrudan ‘gizemli’ gelecek Doğulu imgelerle bezelidir. Bazen doğa ve iklim de atmosferi tamamlar, gök gürler, şimşek çakar. Şöyle de özetleyebiliriz:

Günümüz korku sinemasının klasik motiflerinin çoğu, belli ki Poe’nun öykülerinden esinlenilerek günümüze kadar gelmiş. Poe’nun öykülerindeki kurgulanmış  mikro-evren, inandırıcılığını (ve dolayısıyla korkutuculuğunu) yazarın öykü ve atmosfer kurmadaki başarısından alır. Ürkerek içine girdiğimiz bu evrenden çıkmak istesek de, öykünün sonunda ne olacağını merak ettiğimiz için çıkmak istemeyiz.

Bütün Hikâyeleri
Edgar Allan Poe
Çeviren: Dost Körpe
İthaki Yayınları / 968 sayfa
Show More