İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kedi dâhil dört kişilik bir aile…

Kedi dâhil dört kişilik bir aile…

Mine SÖĞÜT

Yorgun Anılar Zamanı, Denizler Dört Duvar, Karakalem Resimler gibi ödüllü öykü kitaplarından tanıdığımız Ayşe Sarısayın çocuk edebiyatına el attı. İyi de etti açıkçası! Yazarın, Kedimin Adı Çamur adlı çocuk romanı okurlarına hayvan sevgisi kadar okuma sevgisi de aşılayacak bir çalışma…

Yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın’ın kaleme aldığı Kedimin Adı Çamur adlı çocuk kitabı aslında yetişkinleri de peşinden sürükleyebilecek kadar etkileyici. Yazar Sarısayın, yıllarını birlikte geçirdiği kedisi Çamur’un gerçek hayatından yola çıkarak yazdığı bu otobiyografik kitapla bizi kedilerin gizemli dünyasına sokmakla kalmıyor, kendi ailesinin Çamur’la kurduğu ilişkiyi okuyucuyla paylaşarak, bir kediyle birlikte yaşamanın insanlar için ne anlama geldiğini de son derece duygusal bir anlatımla hikâye ediyor. Ayşe Sarısayın’la yeni kitabını konuştuk.

Kedimin Adı Çamur sizin ilk çocuk kitabınız. Öncelikle çocuklar için bir kitap yazmaya nasıl karar verdiğinizi öğrenebilir miyiz?

Yola çıkışım, çocuk kitabı yazmak değildi aslında. Çamur’un ölümü derinden etkiledi hepimizi. On beş yıllık bir beraberliğe nokta koymak hiç kolay değil! Galiba yazarak anıları canlandırmak, o keyifli günleri tekrar yaşamak, bir anlamda hesaplaşmak istedim. Kediseverlere tanıdık gelebilecek, eğlenceli olaylara tanık olmuştuk yıllar boyunca, bu olayları başkalarıyla da paylaşabilirdim. Çocuklar için ya da yetişkinler için diye bir ayrım düşünmedim önce, tüm kediseverlerin –
ya da hayvanseverlerin– okuyabileceği bir kitap yazmayı hedefleyerek başladım, ancak yazma sürecinde, çocukların da okuyabileceği, kediler hakkında bir şeyler öğreneceği, hayvan sevgisine yönelik bir kitaba dönüştü. Selim İleri’nin Radikal Kitap’taki “Yaşanmışı Yazmak” başlıklı yazısında yer alan, “Ayşe Sarısayın’ın çocuklar ve ‘ben’yaştaki öteki çocuklar için yazdığı…” ifadesi beni çok mutlu etti bu yüzden.

Kahramanınızı gerçek hayattan seçmişsiniz… Kedilerin genel olarak kişilikleri roman kahramanı olmaya çok elverişli değil mi?

Evet! Her insan gibi her kedi de bir roman kahramanı olabilir. Kedileri konu alan yapıtların –resimden heykele, şiirden romana uzanan geniş bir yelpaze– çok olması da bu yüzden herhalde. Ortak özelliklerine karşın her kedinin ayrı bir karakteri var. Aynı olay karşısındaki davranışları çok farklı olabiliyor. Ben çocukluğumdan beri iflah olmaz bir kediseverim, tüm hayvanlara bayılıyorum ama kedilerin yeri her zaman önde, açık arayla hem de!

Söylediğiniz gibi, bu kitabın otobiyografik bir yanı da var. Çamur’un birlikte yaşadığı aile sizin kendi aileniz. Çocuklara bu hikâyeyi anlatırken anne, baba ve çocuk figürüne de dışarıdan bakmayı denemişsiniz. Bu kurguyu yaparken sizi zorlayan şeyler oldu mu?

Yorumunuz çok doğru, kedi bizim kedi, aile bizim aile, olaylar bizim yaşadığımız olaylar. Genelde yaşanmışlıklardan, gözlemlerden yola çıkarak yazan biriyim, ancak bu kez neredeyse doğrudan, hiç dönüştürmeden yazmayı yeğledim. Hatta isimlerimiz bile gerçek. Dışarıdan bakmayı denerken, aynı olayları farklı kişilerin –kedi dahil!– bakış açısından anlatmaya çalıştım. Bunun önemine inanırım, hayata da böyle bakma çabasında olduğum için belki, pek zorlandığımı söyleyemem.
Tam tersine, yazma süreci en eğlenceli geçen kitabımdı bu. “Kedi dâhil dört kişilik aile”nin hikâyesini yazarken, “kedi hariç” bireylerine de danıştım. Unuttuğumuzu sandığımız olayları anımsadık, bazı ayrıntıları birlikte tamamladık. Son okumalarda ise görüşlerine güvendiğim yazar–yayıncı iki yakın arkadaşımın önerilerine uyarak bazı değişiklikler yaptım. Dört farklı anlatıcının dilini, konuşma biçimlerini farklılaştırmaya çalıştım elimden geldiğince.

Çocukların evde evcil hayvanlarla birlikte büyümelerinin gelişimlerine büyük bir fayda sağladığı bilinen bir şey. Siz, bu kitaba da yansıttığınız tecrübelerin ışığında bu konuda neler söylemek istersiniz?

Oğlumuz yedi yaşındayken Çamur’un gelişiyle bir kardeş sahibi oldu. Paylaşmayı, kollamayı, gözetmeyi olduğu kadar yeri geldiğinde itişip kakışmayı, kavga etmeyi, haksız olduğunda özür dilemeyi, geri adım atmayı da kedisiyle birlikte öğrendi. Kedi, köpek, kuş, kaplumbağa, hepsinin de büyük bir katkısı var çocuğun gelişimine. Yalnızca çocuklara mı? Biz yetişkinlerin de öğreneceği çok şey var hayvanlardan, her geçen gün yeni deneyimler kazanacağımız bir ilişki. Ancak koşulları önceden gözden geçirmek de gerekli. Bir hayvanla aynı mekânları paylaşmanın güçlükleri de var bazen, özveri gerektiriyor ve altından kalkılamadığında
her iki taraf için de mutsuzluk kaynağı olabiliyor. Kimi zaman başa çıkılamayıp terk ediliyor bu hayvancıklar. Küçük bir çocuğu donanımsız, savunmasız sokağa terk etmekten hiçbir farkı yok bunun. Yazık oluyor sonra…

Sırada başka çocuk kitapları da olacak mı?

Az önce de değinmiştim, Çamur ölmeseydi bu kitabı yazmayı düşünmezdim büyük olasılıkla. Daha önce Almancadan çevirdiğim kitaplar vardı yalnızca, çocuklar için çeviri yapmayı sevmiştim. Kedimin Adı Çamur’un hem yazma sürecinde hem de sonrasında çocuklarla buluşmak güzel geldi. Yazdıklarımla çocukların hayal dünyalarına katkıda bulunabilmeyi çok isterim. İlkokula gidene dek babamın akşam yemeklerinde anlattığı bir fare kahramanın olağanüstü serüvenlerini dinleyerek büyüdüm. Her sabah babamın o akşam ne anlatacağını merak ederek uyanır, bir an önce akşam olmasını isterdim. Henüz hiçbir ayrıntısını oluşturmadığım bir tasarı, daha doğrusu bir hayal, o fareyi yeniden canlandırmak, bugünün çocuklarına uyarlayarak yazmak. Bakalım, zaman ne gösterecek, yapabilecek miyim, ben de bilmiyorum.

Siz kitaplarla dolu bir evde büyüdünüz, sanırım çocuğunuz da öyle… Kitap okuma alışkanlığını çocuklara aşılamakta zorlanan ebeveynlere yine kendi tecrübelerinizden yola çıkarak birtakım önerileriniz olabilir mi?

“Şimdiki çocuklar”ın işi hayli zor bizlere göre. Biz iki kız kardeştik, çocukluğumuz eviçlerinde, evde yapılmış basit oyuncaklarla evcilik oynayarak ya da okuyarak
geçti. Okumak, hayallere açılan tek yoldu çünkü. Kitapların yerini alabilecek parlak renklere kolay ulaşılamıyordu bugünkü gibi. Bırakın günümüzün insanı şaşırtan imkânlarını, televizyonun bile olmadığı yıllardı. Artık her şey çok farklı. Televizyon, bilgisayar, internet, cep telefonu bu denli el altındayken, çocukların
okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yoğun bir çabaya girmeleri gerekiyor. Ama yine de yapılabilecek bir şeyler olmalı. En önemlisi, çocuğa kendi doğal ortamında bir model oluşturabilmek. Ben kitaplarla dolu bir evde büyüdüğüm için çocuğum da benzer bir ortamda yetişti. Benden farklı olarak, teknolojik gelişimin sağladığı tüm imkânlardan yararlanarak büyümesine rağmen, kitap da okuyan bir çocuk oldu. Dünyaya geldiği andan itibaren okuyan insanlar gördü, hayatı böyle algıladı çünkü. Benim babamın masallarını dinlemek için akşam olmasını beklediğim gibi, o da okuduğum masallara kavuşmak için uyku saati gelir gelmez hiç itiraz etmeden yatağına koşardı. Oğlumun hayal dünyasını renklendiren yalnızca kitaplar değildi kuşkusuz, ama bu renklerin arasında kitapların da önemli bir yeri oldu. Aynı model anaokulundan başlayarak eğitim alanında da oluşturulduğunda, iyi örnekler seçildiğinde, az çok başarı sağlanacağına inanıyorum. Özellikle okul öncesi kitaplarda kullanılan görsel malzeme, bu malzemenin kalitesi, kitap fuarları gibi okur-yazar buluşmaları da önemli.

Kedimin Adı Çamur
Ayşe Sarısayın
Resimleyen: Y. Ezberci
Can Çocuk / 168 sayfa

 

Show More