İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ümid-i vatan şimdi sizdedir

Zorla ağzına yemek tıkıştırmak gibi, kafaya bilgi sokuşturmak, hele ki bunu da onu aldatarak, agucuklarla şirin görünmeye çalışarak yapmak bence affedilmez bir samimiyetsizliktir.

1958’den bu yana çiziyor Tan Oral. 57 yıl, dile kolay…
Milliyet Sanat’ın 2008 Nisan sayısında Atila Özer şöyle takdim ediyor sanatçıyı: “Tan Oral’ın ilk karikatürü 20 Ağustos 1958 tarihli Dolmuş dergisinde yayımlanır. 2008; sanat yaşamının 50. yılı. Bu elli yıl süresince daha çok politik ve sosyal olayları, “bu konuda gözden kaçanlarla, göze batanları” çizmeye çalışmıştır. Ülkenin çalkantılı dönemlerine tanıklık etmiştir. İlk sergisi; (bu karışıklıklar arasında) 25 Temmuz 1965’te   “Yürüyenler” konulu Erdek’te kendi elleriyle düzenlediği sokak sergisidir. “Yollar yürümekle aşınmaz” diyen yöneticilere inat, tüm engelleme çabalarına inat “yürüyenleri” topluma gösteren bir sanatçı duyarlığıdır yaptığı.” Onun hayata, sanata ve mizaha bakışını ne güzel özetlemiş Atila Özer.
Sadece politik ve sosyal olaylar konu olmadı elbette Tan Oral’ın çizgisine. Çocuklar için de üretti. Kitaplar yazdı onlara, resimledi. Çizgi filmler üretti. Dergilerde çizgi öyküler anlattı. Hep aynı özen ve ciddiyetle, Atila Özer’in bahsettiği sanatçı duyarlığından ödün vermeden seslendi çocuklara.
Bu yıl, 34. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Çizeri büyük usta. Çocuk ve gençler için ürettiği iki eseri de bu ay Evrensel Basım Yayın aracılığı ile okurlarına ulaşıyor. Bu Kitabın Kuyruğu Var ve Sansür isimli kitaplarını tanıttığımız yazıya bu sayımızda ulaşabilirsiniz. Kendisi ile yaptığımız kısa bir söyleşiyi de sizinle paylaşıyoruz.

MİZAH ACI VE DÜŞÜN YÜKLÜDÜR
Öncelikle bizimle görüşüp sorularımıza yanıt vermeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
Rica ederim. Madem soruyorsunuz, ben de yanıtlamaya çalışacağım.
34. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın onur çizerisiniz. Fuarın teması ise “Mizah: Hayata Gülümseyerek Bakmak” olarak belirlenmiş. Peki, Tan Oral nasıl bakıyor hayata ve mizaha?
“Mizah acı ve düşün yüklüdür.” Bu söz Aziz Nesin’den. Çünkü neşeli ve mutlu bir yaşamın tadını sürekli çıkarmanın önünde her zaman engeller olacaktır. Kişi bunları geçebildiği gibi çoğunlukla aşamayabiliyor da. O zaman mizah imdada yetişiyor. Yenik düşmemek için daha güzel, adil ve paylaşılabilir bir hayat adına mücadelede edebilmek için mizah insanı neşeli kılıyor. Nazım’ın dediğince:
“Neş’e kavganın musikidir
Kavgada kuvvetini kaybetmiş gibidir biraz
neş’enin çelik ahengini duymayan adam.”
Evet, mizah, hayata gülümseyerek bakmanın meşru bir yolu.

60’lı yıllardan bu yana çiziyorsunuz. Çeşitli dava, soruşturma, sansür vb. eşliğinde sürdürdünüz yaşamınızı. Bunun en çarpıcı örneği “Sansür” isimli çizgi film çalışmanızın başına gelenler. Bugün durum farklı mı? Yoksa çocuklara yine anlatmak gerekiyor mu sansürü? Ve bugün olsa nasıl anlatırdınız?
Sözünü ettiğiniz süre, benim için sanıldığı gibi anılmaya değer pek çok dava, soruşturma ve sansür eşliğinde geçmedi. Sansür adlı film ve aynı isimdeki kitap hariç. Bunun dışında tabii ki tek tük önemsiz ve unutulan olaylar vardır. Ama bu süre genel olarak, dediğiniz gibi, basın ve kültür dünyamızda bitmez tükenmez soruşturma, dava ve hükümlerle doludur. Bunlar da neredeyse günü gününe çizgilere yansımış ve konu edilmiştir.
“Sansür”ün çocuklara anlatılma gerekçesi ise yaşadıkları ülkede bu türden bir engellemenin ve haksızlığın var olabileceği gerçeği kulaklarında kalsın, diyedir. Bugün anlatılmaya kalkılırsa her şeyden daha çok, özgün düşüncenin ve özgür ifadenin önemini anlatmak isterdim.

ÇOCUKLAR HARİKADIR
Çocuklar için pek çok iş ürettiniz. Kendi çizdiğiniz eserlerin yanı sıra başkalarının yazdığı eserleri de resimlediniz, kapak tasarımlarını yaptınız. Çizgi filmler ürettiniz. Bir dönem Milliyet Çocuk Dergisi’nde çizgilerinizle öyküler anlattınız. Çocuklar için üretmek farklı bir bakışı ve çabayı gerektiriyor mu? Başka bir deyişle yetişkinlere yaptığınız işler mi yoksa çocuklar için yaptıklarınız mı daha zorluyor sizi?
Yapmaya çalıştığım her şey zorluyor beni. Zaten zorladığı için de çiziyorum ya. Çocuklar büyükler dünyasında sadece küçüktürler. Yoksa değerleri ve algıları küçük değildir, eşdeğerdedir. Bence bu dediğim, onların ilgi alanları ve merak dünyaları için geçerlidir. Doyurulması beklenen de bu yanlarıdır. Yoksa zorla ağzına yemek tıkıştırmak gibi, kafaya bilgi sokuşturmak, hele ki bunu da onu aldatarak, agucuklarla şirin görünmeye çalışarak yapmak bence affedilmez bir samimiyetsizliktir. Çocuk elbette daha yavaş yürür ama yürür. Elbette daha az yer ama yer. Daha basit konuşur ama konuşur. Ona büyükler dünyasında canını sıkan her şeyde, ona arka çıkan bir şeyler sunmak bence doğru olandır. Bugünün çocukları da dünün çocukları gibi harikadır. Yapmacık, agucuklarla dolu yaklaşmaları yutmayacaklardır. Onlara örnek verilecek ve gösterilecek en önemeli değer dürüstlüktür. Bu da dürüstçe verilmelidir.

Çocuklar ve gençler için çizmek ve bunu edebiyatın sahasında sürdürebilmek nispeten yeni bir alan ülkemizde. Siz, 70’lerde Milliyet Çocuk deneyimi ile bu işin öncülerinden sayılırsınız. Çocuk ve gençlik edebiyatında çizerlerimiz nerede duruyor bugün?
Doğrusu yeterince izlediğimi söyleyemem. Ne de olsa bir hayli büyümüş sayıyorum kendimi. Ama görebildiğim kadarı ile çocuklar için yazan ve çizen yetenekli ve çalışkan imza sahipleri var.

Çocuklara dönük çalışmalarınız sadece bahsettiklerimizle sınırlı değil. Bildiğimiz kadarıyla, bazı UNESCO ve UNICEF projeleri de aralarında olmak üzere pek çok farklı çalışmada yer aldınız. Sohbetler, çizim atölyeleri vb. etkinlikler de cabası. Önümüzdeki dönem benzeri projeleriniz olacak mı?
Umarım olur. Dikkat ettim, ülkede politik sıkıntıların çoğaldığı, beklentilerinse az olduğu dönemlerde yazarların ve yayıncıların aklına hep çocuklar geliyor.
Tevfik Fikret’in dediği gibi; Ümid-i vatan şimdi sizdedir.

 

Show More