İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Üç Kardeş: Sherlock Holmes, Mycroft Holmes ve Enola Holmes

Dünyanın birçok yerinde ve dilinde Holmes, başka metinlere konukluk ediyor. Türkçede de bunun iki meşhur örneği var: İlki Yervand Odyan’ın 1911 yılında yayımladığı Abdülhamid ve Sherlock Holmes romanı, diğeri ise Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı ve 1928 yılında 15 kitaplık bir seri olarak basılan Sherlock Holmes’e Karşı Cingöz Recai’si.

Yazan: Seval Şahin

Hiç şüphesiz dünyanın en meşhur kurgu kahramanlarının başında Sherlock Holmes gelir. Dünyanın “en zeki”, her olayı çözmekte usta dedektifi kitaplardan dizilere, sinemalara yıllardır ilgi görmekte, yeni versiyonları ile okur ve seyirci karşısına çıkmaya devam etmekte. Bunların dışında bir de Holmes’ün “yeniden yazılma” serüveni var. Sherlock Holmes’ün dünyanın birçok coğrafyasında ve dillerde yeniden üretimi sürüyor. Arthur Conan Doyle’un dünya vatandaşı bu karakteri, kurgulardan kurgulara, dillerden dillere atlıyor. Nitekim tam da bu yüzden, bir kurgudan başka kurgulara geçebildiği için Sherlock Holmes’ü gerçekten yaşamış sanan, öyle olmasını dileyen kişiler de var.

Nedir yeniden yazmak? Bunun birçok farklı yönü var. Daha önce yazılmış bir metin, başka bir yazar tarafından yeniden kaleme alınabilir ve değiştirilebilir ya da kahramanlar başka metinlere geçerler. Sherlock Holmes örneğinde bu, Holmes’ün karakter olarak başka yazarların eserlerine girmesi şeklinde oluyor.

Dünyanın birçok yerinde ve dilinde Holmes, başka metinlere konukluk ediyor. Türkçede de bunun iki meşhur örneği var: İlki Yervant Odyan’ın 1911 yılında yayımladığı Abdülhamid ve Sherlock Holmes romanı, diğeri ise Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı ve 1928 yılında 15 kitaplık bir seri olarak basılan “Sherlock Holmes’e Karşı Cingöz Recai”si. Ayrıca Holmes’ün daha Conan Doyle tarafından yazılmakta ve yayımlanmaktayken Fransa’da Maurice Leblanc’ın eserlerine konuk olduğu ve bu konukluğun meşhur Arséne Lupin karakterini yarattığını da hatırlatalım. Arséne Lupin ve Sherlock Holmes’ün maceralarının Leblanc’ın kitabında görünmesi üzerine Conan Doyle, Leblanc’a dava açar ve karakterinin çalındığını söyler. Bunun üzerine Leblanc, Holmes ile ilgili bütün ayrıntıları saklı tutarak ismini Herlock Sholmes olarak değiştirir ve birkaç Arsén Lupin ve Sherlock Holmes macerası daha yazar.

Holmes’ün bu kez konuk olduğu yer, Nancy Springer’in Enola Holmes-Kayıp Markiz Vakası romanı. Enola Holmes, annesinin kaybolması üzerine yıllardır görmediği ağabeyleri Mycroft ve Sherlock Holmes’ü evlerine çağırır ve böylece bir arayış başlar. Her ne kadar bu başlangıç bize bir Sherlock Holmes romanı ile karşı karşıya olduğumuz izlenimi yaratsa da öyle değil. Bu, Enola Holmes’ün “Kayıp Markiz Vakası”.

Enola, 14 yaşında, doğum gününde annesinin iz bırakmadan ortadan kaybolmasının endişesiyle ağabeyleri Holmes’leri çağırıyor. 14 yaşında bir çocuğun gözünden iki Holmes de pek sevimli görünmüyorlar. Hatta Mycroft’ın oldukça itici olduğunu söylemek mümkün. Kafasında sürekli annesinin nerede olduğuna dair fikirler geliştirmek için şifreler peşinde dolaşan Enola’nın yaşamı bize ağabeylerinin konuşmalarından aktarılıyor. Annelerinin onu hiç de geleneksek kadın rolüne uygun olarak yetiştirmediği, bir mürebbiye tutulması ya da bir yatılı okula gitmesi gerektiği büyük ağabey Mycroft’ın konuşmalarına paralel olarak kadınların zaten beyinlerinin çok da fazla çalışmadığını söyleyen diğer ağabey Sherlock da onun yeteneklerini fazlasıyla küçümsüyor. Üstelik kayıp annenin İngiltere ve Amerika’da kadın hakları için mücadele eden “Süfraşist” arkadaşlarının olması da cabası.

Annenin kaybı ve Holmes’lerin kız kardeşi olması üzerine kurulu bir kitapta Enola ve annenin varlığı, Holmes hikâye ve romanlarına bir eleştiri aynı zamanda. Enola herkesin hayran olduğu ünlü dedektif Sherlock Holmes’e pek de hayran değil, dahası onu itici buluyor. Her ne kadar zaman zaman onun hakkında duydukları karşısında ağabeyiyle gururlansa da onun asıl gurur kaynağı annesi. Ağabeylerin eve gelişiyle anne ve büyük ağabey Mycroft arasındaki ilişkinin gerginliği de ortaya çıkıyor. Londra’da yaşayan bu iki adam, babalarının ölümünün ardından anneleri ve kız kardeşleriyle pek de alakadar olmamışlar, üstelik mali meselelerde de çatışmaya girmişler. Bunları öğrenmek Enola’nın, anne ve ağabeyler arasındaki bu gerginliğin gizemli bir olayı da içinde barındırıp barındırmadığını sorgulamasına sebep oluyor. Bu sorgulamalar ise beraberinde annesiyle ilgili yeni şeyler öğrenmesini sağlıyor. Enola’nın 14 yaşında bir genç kız olarak iki ağabeye de meydan okuyup annesinin yolunda gitmesi romanın asıl meselesi. Her iki ağabeyin de kadına bakışlarındaki geleneksel hatta tutucu tavır karşısında Enola dehşete düşüyor. Geleneksel olanda direten bu erkeklere karşılık, annesinin onu zeki, eğitimli ve özgür bir kadın olarak yetiştirme arzusunun peşinden koşmaya karar veriyor. Yaşadığı hayatın dışında gördükleri ve çıktığı yolda 19. yy. sonu İngiltere’sinde kadınların uğradığı haksızlıklara, yoksullara ve yaşlıların hiç bilmediği hayatlarına tanıklık ediyor. Annesinin izi onu yeni bir dünyanın keşfine açıyor. Enola bu dünyanın varlığıyla değişiyor ve özgürlüğü çok daha anlamlı bir hâle geliyor. Kitapta dikkatimi çeken ve okunmasını zorlaştıran mevzu ise imlâ hataları ve yanlış yazımlara sıkça rastlanması. Keşke bunlar iyice kontrol edilseymiş zira özelikle genç okurların hem imlâyı doğru öğrenmeleri hem de okuma ile ilişkileri açısından son okumanın son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Enola Holmes
Kayıp Markiz Vakası
Nancy Springer
Türkçeleştiren: Lütfiye Filiz Yolaçan
Eksik Parça Yayınları, 192 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More