İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Beklediğim tam da sendin…

Fransız sanatçı Fabien Toulmé, Beklediğim Sen Değildin’de yeni doğan down sendromlu kızı karşısında yaşadığı ilk paniği, korkuyu, bilinmezliği ve endişeyi okuruna yansıtıyor. İtiraf edemediğimiz, kalıplaşmış fikirlerimizle baş başa bırakıyor bizleri…

Yazan: Gürer Mut

Doğum ânına tanıklık etmek mucizevi olsa gerek… Yeni bir yaşamın getireceklerine duyulan heyecanla mı, yoksa hayat döngüsünün devamı olarak mı resmetmek gerekiyor bu ânı? Bir anne ve baba için hayatlarının hiçbir döneminde unutamayacakları muazzam bir an olduğu açık…
Modern tıbbın tüm göstergelerine, kesinliğine rağmen insan bedeninin yapısında kestirilemeyen bir yan var. Fabien Toulmé, Beklediğim Sen Değildin’de açıkça bu bilinmezin sonuçlarıyla karşı karşıya geliyor. Çağın endişe duyulan bir sorununa, down sendromuna yoğunlaşırken, down sendromlu olarak doğan kızı karşısında yaşadığı ilk paniği, korkuyu, bilinmezliği ve endişeyi okuruna yansıtıyor. Dahası, down sendromlu bireylere duyduğumuz ön yargılarımızla, kalıplaşmış fikirlerlerimizle hesaplaşma yolcululuğuna çıkarıyor bizleri.
Çağın, “sorunsuz-katışıksız” ideallerinin (!) arasına sıkıştığımızda, gen haritasında milyonda bir yaşanacak sapma sonucunda down sendromlu olarak doğan çocuğunuzla karşılaştığınız o ilk anda siz ne yapardınız?
Fabien Toulmé, duygusal bir tepki ve ön yargılarıyla karşılıyor durumu. Bu derece yoğun hislerle karşı karşıya kaldığımızda ise hikâyenin aslında sanatçının öz yaşamından bir parça taşıdığını anlamaya başlıyoruz. Tam bu anda, durumu kabullenemeyen bir babanın gözlerinden, yeni doğmuş masum bir bebeğe bakıyor ve düşünmeye başıyoruz.

Sanatçı istemediği, hayatını ideallerini yok edecek bir çocukla karşı karşıya olduğunu kendisine defalarca tekrarlıyor; endişeleniyor ve korkuyor… Okur olarak kendimize dahi itiraf edemediğimiz, belki de bir olumsuzlamanın “insanlığımıza sığmayacağını” düşündüğümüz o anda, down sendromlu bir bebeği, doğanın mucizesi mi, yoksa hayatımızı yok edecek bir “sorun” olarak mı görürdük?
Hikâye, endişeyi, şüpheyi ve sonrasında başlayan muazzam sevgiyi güçlü bir şekilde anlatması nedeniyle oldukça değerli. Toulmé, kişisel hayat hikâyesini resmederken, bir dönem kendisini derinden etkileyen gelgitleri büyük bir içtenlikle ve güçlü bir şekilde aktarıyor bizlere…

SEVGİ KARŞISINDA YOK OLAN TOPLUMSAL KALIPLAR
Fabien’in gözünden eşi Patricia’yı, küçük kızları Louise’i ve ailenin yeni ferdi Julia’yı gördüğümüz bu kitap, gerçek, samimi ve insana özgü güçlü duyguları içinde barındıran bir çalışma. Bölümler arasında dolaştığınızda gözünüze çarpan en çarpıcı an, Patricia’nın hamilelik sırasında, Julia’nın down sendromlu olduğunu öğrendiği ilk anda sakinliğini koruması ve hatta saf mutluluğu… Fabien, eşinin soğukkanlılığını resmederken, bir anne bundan daha doğal şekilde tasvir edilemezdi. Bir annenin toplumun ön yargılarını yok eden, kalıplarını ve endişelerini düşünmeden küçük kızını kucağına aldığında duyduğu mutluluk… Fabien ise kendi endişelerine boğulmuş, anlayamadığı bu yoğunlaşmayı bir köşeden izliyor.
Küçük kızları Louise de küçük kardeşi Julia’nın durumuna bakmadan ön yargısız bir mutlulukla karşılıyor durumu. Okur, Fabien’in düz, duygusuz bir karakter olduğunu düşünmesin. Dediğimiz gibi çağın idealize ettiği tabloyu ve değer yargılarını tartışmaya açsın. Fabien’in içine düştüğü ikilem üzerine düşünürken önce, Ortadoğulu bir annenin down sendromlu oğlu için “Allahın bir lütfu” dediği kültürel yaklaşımla, Fabien etno-kültürel farklılığını karşı karşıya getirsin.
Kalıplaşmış fikirlerin ötesinde gerçeklik algımızı, hayat kaygılarımızı biçimleyen sosyal medyanın, down sendromlulara yönelik çıkan ön yargıların, mitlerin ve kalıpların sevgi karşısında teker teker çökmeye, çürümeye başladığını göreceksiniz.
Tam o anda, “Beklediğim tam da sendin” sözcüğünü de…

“SIZLER YAYSINIZ, ÇOCUKLARINIZ SIZDEN ILERILERE ATILMIŞ OKLAR”
Fabien Toulmé, kültürel ve toplumsal eylemleri göz önünde bulunduran bir sanatçı. Hayatın gerçekleri, aile kavramı, macera, eğlence tutkusu ve sevginin değişik yansımalarının yanı sıra mültecilik gibi toplumsal olguları da onun çalışmalarında görmeniz mümkün.
Beklediğim Sen Değildin’den önce yayımladığı Deux vies de Baudouin’de güçlü aile bağları ve kişisel başarı teması üzerinden dramatik bir hikâyeyi okuruna sunmuştu. Son olarak sanatçı, Suriye’den Türkiye’ye, Türkiye’den Yunanistan’a ailesini geride bırakarak göç eden Hakim’in gerçek hikâyesini konu alan, L’Odyssée d’Hakim ile acılar karşısında umarsızca yaşayan dünyaya, insan olmanın ne olduğuna dair güçlü ve dokunaklı anlatıyla seslendi. Görüldüğü gibi Toulmé için anahtar kavram aile… Beklediğim Sen Değildin’in ilk sayfasında, her çocuğun mucizevi olduğunu hatırlatmak için Halil Cibran’ın şu dizelerine yer veriyor:
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, / Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları. / Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler / Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. / Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil… / Zira kendi düşünceleri var onların. / (…) Sizler yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. / Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür / ve okları tez gitsin, ırak gitsin diye gerer sizi var gücüyle. / Okçunun elinde gerilmek mutluluk versin size; / çünkü o sağlam yayı da sever uçan oku sevdiği kadar.”

Beklediğim Sen Değildin
Fabien Toulmé
Türkçeleştiren: Doğan Şima
Baobab Yayınları, 256 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More

1 Comment

Comments are closed