İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Lekesiz zihnin ebedi günışığı!*

Bir ailedeki hayati değişiklikler sadece ebeveynlerin taşıdığı bir yük değildir, çocukların da bu zorluğu algılayıp onunla baş etmeyi öğrenmesi gerekir.

Yazan: Nilay Kaya

Zor ve sıra dışı konulara sahip çocuk kitapları, “edebiyatta çocuğa görelik” bağlamında önemlidir. İyi Kitap’ın Mart ve Nisan 2012 sayılarının da dosya konusu olan çocuğa görelik, hayatta herkesi etkileyebilecek ama kimsenin görmeyi istemediği konuların çocuk edebiyatında nasıl bir tutumla anlatılacağına dair bir hassasiyet taşır. Zira çocukları belirli durumlara hazırlayabilen de tam olarak bu kitaplardır. Alman yazar Uticha Marmon, Türkçeye Gülperi Zeytinoğlu tarafından kazandırılan ve Babil Kitap’tan çıkan Dedişkom Hatırlamayı Unuttuğunda adlı kitabında, hiç de basit olmayan bir konuya girmeye cesaret ediyor ve onu son derece çocuk dostu bir tavırla bir hikâyeye dönüştürüyor: hiç didaktik olmadan, duygu sömürüsü yapmadan, çocuk gözüyle, okuyucuya da kendini çocuk gibi hissettirerek ve çok sevimli bir hikâye anlatımıyla.

Türkiye ve Almanya Alzheimer Dernekleri’nin belirttiğine göre, dünyada 47 milyon alzheimer ve demans hastası bulunuyor, Türkiye’de 600.000 aile bu hastalıkla mücadele ediyor. Uticha Marmon’un ülkesi Almanya’da ise yaklaşık 1.5 milyon alzheimer ve demans hastası yaşıyor. 2030’da bütün dünyada 76 milyon, 2050’de ise 135.5 milyon hasta olması bekleniyor. Uzmanlar her 3 saniyede 1 kişinin demans hastası olduğunu söylüyor ve ekliyorlar: “Gece ve gündüz aralıksız, dikkat ve anlayış ve de sevgi ile bu bakımı vermek çok zorluklar taşıyan bir iştir ve hasta yakınlarının alacağı her destek ve onlara uzanacak her bir el önemlidir.”**

Dedişkom Hatırlamayı Unuttuğunda romanının kahramanı Mia’nın ailesiyle Hamburg’da sürdürdüğü olağan hayatı, Almanya’nın güneyinde Konstanz gölüne yakın ufak bir şehir olan Lindau’da yaşayan büyük büyükbabasının yan dairelerine taşınmasıyla epey değişiyor. Önceleri matematik derslerinin sıkıcılığı ve zorluğundan ziyade hayatta bir derdi olmayan Mia, şimdi “demans” gerçeğiyle yüz yüze geliyor ve annesi ile babasının dahi yapamadığı bir şekilde, büyük dedesinin can yoldaşı oluyor. Ayakkabılarını bağlamayı, çocuklarının kim olduğunu, yemek yemeyi, hatta nefes almayı unutmak ne menem bir şeydir? Ve bu durum küçük bir çocuğa nasıl açıklanır?

Bir ailedeki hayati değişiklikler sadece ebeveynlerin taşıdığı bir yük değildir, çocukların da bu zorluğu algılayıp onunla baş etmeyi öğrenmesi gerekir. Nitekim Mia için de “dedişkosunun” aniden kendi evini ve şehrini terk etmek zorunda kalarak onların yanına taşınması yadırgatıcı bir durum. Emekli olmadan önce başarılı bir doktor olan dedişkosunun unutkanlığa dayalı tuhaflıklarını görmeye başladığında, bu durumun Mia için hayli tedirgin edici olduğunu da belirtelim. Buna rağmen Mia, büyükdedesinin artarak ilerleyen hastalığı nedeniyle yaşadığı bu zor durumun üstesinden gelmek için muazzam ve sevgi dolu bir yolu benimsiyor. Henüz hastalığı tanımadan, çocuksu merakı ve sevgisiyle, dedişkosunun ihtiyacı olan destek ve ilgiyi ona sunma işini layıkıyla üstleniyor. Mia’nın annesi ve babası, bu durumla başa çıkmak konusunda kendilerini hâlâ güvensiz, beceriksiz ve şimdiden bunalmış hissediyor olsa da Mia büyük büyükbabası ile bol bol zaman geçiriyor, ona bazı şeyleri hatırlatmak konusunda yardımcı oluyor. Dedişkonun eski fotoğraflara bakıp hikâyeler anlatmasını zevkle dinliyor. Dedişko her zamankinden daha zor günler yaşadığında hep yanında oluyor.

Aslında dedenin içinde bulunduğu zor durum sadece demanstan ibaret değil, zira ileri yaşında başkalarının bakımına muhtaç olma gerçeğiyle yüzleşmek, insanların sana yardımcı olması için kendi evini terk etmek zorunda kalmak gibi yaşlılık üst başlığı altında sayabileceğimiz pek çok zorlu dinamik de devreye giriyor. Eve duyulan özlem, tek başına bile zorluyken geçmişe ve çocukluğa duyulan özlem de söz konusudur. Peter Handke’nin “Çocukluk Şarkısı” şiirinde söylediği gibi, “Çocuk henüz çocukken çocuk olduğunu bilmezdi / Her şey yaşam doluydu ve tüm yaşam birdi.”***

Mia için de en küçük ve basit şeyler dahi büyüleyici olabiliyor ama en güzeli bu gerçeği dedesine de hatırlatması. Okuyucunun bir çırpıda özdeşim kurabildiği bir karakter olan Mia, gerçeklik ve düş dünyasının ustalıkla bir araya geldiği bu hikâyede sıra dışı bir arkadaş da ediniyor. Sürpriz bozmamak için bu arkadaşın kim olduğunu açık etmeyelim ama kendi yaşlarında, sürekli denizci kıyafetleriyle gezen ve insanların evlerine âdeta Noel Baba gibi bacadan girip çıkan Berti adlı oğlanın hem gizem unsuru hem de sempati uyandırdığını, Mia’nın yanı sıra bu hikâye için önemli bir rol oynadığını, Mia’nın yaşlılık ve demans gerçeğini anlama sürecinde büyük bir yardımcı olduğunu söyleyelim.

Dedişkom Hatırlamayı Unuttuğunda’da bir kayıp eşyalar bürosu var. Mia bir noktada dedesinin hatırlayamadığı anılarını bulmak için oraya gidiyor. Ne var ki kayıp anıları orada bulamayacağını, artık ailesinin hayatında her şeyin daha farklı olacağını öğrense de Mia’nın bu duruma iyimserlikle uyum sağlaması ve olgunlaşması hayranlık uyandırıyor. Ege Erim’in, 2008 yılında Yapı Kredi Yayınlarında çıkan Kayıp Şeyler Ülkesinde adlı romanı, Can adlı bir çocuğun kaybettiği eşyalarını bulabildiği bir diyarı keşfetmesini konu ediniyordu. Can’ın da tıpkı Mia gibi hafızasını kaybeden bir dedesi vardı ve Can dedesinin anılarını o diyarda aramaya koyulduğunda o güne kadar hiç tecrübe etmediği duygularla tanışıyor, olgunlaşıyordu. Bu vesileyle Kayıp Şeyler Ülkesinde’yi de tavsiye edelim ve Can ile Mia’yı örnek alarak hayatın zorluklarını göğüslemek ve büyümek konusunda çocuklara daha çok güvenmeyi deneyelim.

* Alexander Pope’un “Eloisa to Abelard” şiirinden bir dize.
** https://www.alzheimerdernegi.org.tr/2020/08/29/turkiyede-600-000-aile-alzheimer-hastaligi-ile-mucadele-ediyor/
*** Berlin Üzerinde Gökyüzü. Yön. Wim Wenders. Argos Films, 1988.

Dedişkom Hatırlamayı Unuttuğunda
Uticha Marmon
Türkçeleştiren: Gülperi Zeytinoğlu
Editör: Su Akaydın
Babil Kitap, 216 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More