İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Geçmiş korkusu

Anılarımızdan bağımsız yaşamıyoruz. Kültürel bir varlık olarak da maceramız doğumumuzun çok öncesinde başlıyor. Geçmişin izlerini barındıran arkeolojik eserler bugünkü bilincimize yaşamadığımız dönemleri taşıyor.

Yazan: Toprak Işık

İstanbul’da, Gülhane Parkı’nda, Nazım’ın şiirine konu olmuş bir ceviz ağacı var. Eser, o ağaçla başlıyor. Hemen ardından da genç okurun zihnini meşgul edecek görsel bir alıştırma geliyor; ilk sayfada tek başına sunulan ceviz ağacı, acaba sonraki sayfayı dolduran ağaçlardan hangisidir? Ceviz ağacı bahane; yazarın asıl amacı, okurunu parkın hemen yanı başındaki Arkeoloji Müzelerine çekmek: Eski Şark Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi…

Osman Hamdi Bey, ülkemizde arkeoloji ve müzecilik deyince ilk akla gelmesi gereken isim. Lider Hepgenç de kitabının adını buna uygun biçimde Osman Hamdi Bey’in Hazinesi – İstanbul Arkeoloji Müzeleri koymuş. Samimi bir sohbet üslubuyla anlatmış; sade ve kolay anlaşılır bir dil kullanmış. Final Kültür Sanat Yayınlarından çıkan kitabı Aysun Altındağ resimlemiş.

Tarih kokulu gezinin ilk durağı Eski Şark Eserleri Müzesi… Merdivenlerin başında duran iki aslanın arasından geçilerek çıkılıyor zaman yolculuğuna. Kapıyı açıp içeri giren okuru, iki bin yıllık altı heykel başının sorduğu bir bilmece karşılıyor: İçine kör girilip görerek çıkılan ev neresidir?

Hepgenç kitap boyunca okurun zihnini uyanık tutmaya ve etkin kılmaya çalışıyor. Sadece bilmecelerle yetinmiyor, onu el becerilerini kullanmaya de teşvik ediyor. Örneğin müzedeki maskelerden yola çıkarak, kendi maskesini yapmaya çağırıyor okuru.

Eski Şark Eserleri Müzesi’nde konuk, milattan sonra yaklaşık altıncı yüzyılda yapıldığı tahmin edilen yazıtlara rastlıyor. Üzerlerinde tanıdık semboller de var. Sonsuzluk işareti bunlardan biri… Yazar, tabletlerin karşısındaki tuhaf yaratığı tanıtıyor ve onun hangi iki hayvanın bir araya getirilmesiyle oluştuğunu soruyor. Kitabın sonunda tüm soruların yanıtları varken bununki herhâlde unutulmuş. Meraklı okur doğru yanıtı İnternetten araştırıp bulabilecektir. Hepgenç, okura kendi tuhaf yaratığını çizmesi için de yer ayırmış.

Antik Mısır’a ait bölümü gezerken okur, bu uygarlıkta kedilerin özel yerini öğreniyor. Konu Firavunlar diyarı olunca kimin aklına mumyalar gelmez ki? Peki pet şişeler ve tuvalet kâğıtları ile kendi mumyanızı yapmaya ne dersiniz?

Mumyalama işleminin ardından Babil Uygarlığına geliyor sıra. İnce bir kitapta ne kadarı anlatılabilirse o kadarı paylaşılıyor okurla. Kral II. Nebukadnezar tarafından yaptırılan tören yoluna ve İştar Kapısı’na kısa bir bakış atılıp müzenin Sümerlere ayrılmış bölümüne geçildiğinde çivi yazısından örnekler sunuluyor. Meraklısı için tarihin ilk alfabesi de sayfada yerini almış.

Sümer Uygarlığından sonra dışarı çıkıldığında amaç sadece hava almak değil, aynı zamanda mini minnacık açık hava müzesini ziyaret etmek. Binlerce yıl öncesinin emeğini üzerinde taşıyan kabartmalı sütuna dokunmak serbest.

Arkeoloji müzesindeki eserler tarih öncesi çağdan Osmanlı dönemine kadar geniş bir zaman dilimine yayılmış. Bunlardan en önemlileri İskender, Ağlayan Kadınlar ve Tabnit lahitleri… Lahit, Antik Mısır, Roma ve Yunan dönemlerinde zenginlerin gömüldüğü, genellikle taştan oyularak yapılan sandık şeklindeki mezarlara deniyor. İskender Lahiti özellikle önemli. Osman Hamdi Bey onu bulup ülkemize getirmekle kalmıyor; bu değerli eserlerin koyulabileceği bir müze inşa edilmesini de sağlıyor.

Son durak, 1472 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Çinili Köşk. “Köşkün içindeki koleksiyonda on birinci yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait iki bin civarında eser bulunuyor.” Meraklı okur, Hepgenç’in örneklerini sıraladığı bu eserleri gidip yerlerinde görme fırsatı yoksa da mutlaka İnternette aratıp inceleyecektir.

Kitap kapanışı Osman Hamdi Bey’i tanıtarak yapıyor. Onun emeklerine duyulan saygıyı sunuyor ve başka müzelerde buluşma dileği ile okura şimdilik veda ediyor.

Anılarımızdan bağımsız yaşamıyoruz. Kültürel bir varlık olarak da maceramız doğumumuzun çok öncesinde başlıyor. Geçmişin izlerini barındıran arkeolojik eserler bugünkü bilincimize yaşamadığımız dönemleri taşıyor. Böylelikle kökü derinlere uzanan bir duygu ve düşünce dünyasına kavuşuyoruz. Hepgenç’in kitabı, sayfalarındaki geçmiş kokusuyla iştah açıcı bir tadımlık sunmuş gençlere. Dileriz ki okur damağında kalan tadı takip eder ve müzelere gidip geçmişin izlerini yerinde görür, kültürel tarihini daha derinden hisseder.

Osman Hamdi Bey’in Hazinesi
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Lider Hepgenç
Resimleyen: Aysun Altındağ
Final Kültür Sanat Yayınları, 56 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More