İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kamkwamba’yı yetiştiren ülke

“Bay Geoffrey, biz yolun kenarına ekilmiş, gelip geçenin ezdiği tohumlar değil, verimli toprağa ekilmiş tohumlar gibiyiz. (…) Yaşadık, hayatta kaldık.”

Yazan: Sema Aslan

William Kamkwamba, Malavili çiftçi bir ailenin tek erkek çocuğu. Anne babası, altı kız kardeşi, keçileri, tavukları ve hasadını bayram sevinciyle karşıladıkları tarlaları ile dolu mütevazı yaşamı, çok eskide değil, 2000 yılında yaşanan büyük kıtlık nedeniyle olağan akışından kopar. William köye elektrik taşımanın hayati önemini kavrar ve tüm dikkatini bir yel değirmeni yapmaya verir. Rüzgârı Dizginleyen Çocuk, William Kamkwamba’nın yaşam öyküsünü anlatan otobiyografik bir gençlik romanı. Kitabın eş yazarı, gazeteci Bryan Mealer.

Kapağında “gençler için” ibaresi bulunan kitabı okumak, çok kolay değil. Kamkwamba’nın ve arkadaşlarının direngen tutumlarının, hemen her şeye rağmen ortaya çıkabilen çocuk neşesinin de yumuşatamadığı, yüzleşmesi zor bir gerçek, birinci elden tanıklıkla, deneyimle anlatılıyor.

Açlıktan ölecek kadar zayıf düşmek, düşük bir ihtimal olmaktan çıkıyor; adalet ve sorumluluk kavramlarını da yanına takarak bir Afrika ülkesinden buraya ya da okur her neredeyse oraya geliyor. Bunun farkında olan William Kamkwamba, anlatısının daha ilk satırlarında şöyle bir şey söylüyor: “Anlatacağım hikâyeyi anlamanız için öncelikle beni yetiştiren ülkeyi anlamanız gerekiyor.” 250 sayfayı aşkın bir hacimde hem Malavi’nin nasıl bir ülke olduğunu hem de Kamkwamba’yı yel değirmeni fikrine neyin taşıdığını anlıyoruz.

Yoksulluk ve açlık nedeniyle bedenleri ve beyinleri “pörsüyen” Malavililer arasında şanslı olanlar hayatta kalır. Kamkwamba ve kuzeni Geoffrey, büyük kıtlıktan sonra ilk kez sağlıklı ekinler arasında dolaşıp iyi kötü bereketli bir hasat yapabileceklerini anladıklarında Kamkwamba kuzenine şöyle der: “Bay Geoffrey, biz yolun kenarına ekilmiş, gelip geçenin ezdiği tohumlar değil, verimli toprağa ekilmiş tohumlar gibiyiz. (…) Yaşadık, hayatta kaldık.” Bu, çağrışımlarla dolu, güçlü bir metafor. Zira bir Afrika ülkesi de -pekâlâ- gelip geçenler tarafından ezilen tohumlara benzetilebilir. Önemlice bir bölümünde elektriğin olmadığı, insanlarının yoksullukla başa çıkabilmek için çoluk çocuk durmaksızın çalıştığı ve yine de açlıkla sınandığı bu ülkede her şey ve herkes o kadar perişanlık içindedir ki insanların büyük kısmı olsa olsa büyünün yardımıyla kurtulabileceklerine inanır. Zaten William Kamkwamba’nın hikâyesi de büyüyle başlar.

Yoksulluk nedeniyle eğitimine ilkokuldan sonra devam edemeyen Kamkwamba, bulabildiği boş vakitlerde, biraz okuldaki arkadaşlarının gerisinde kalmamak, biraz da açlığını unutmak için sık sık kütüphaneye gider. Elektrikli aletlere, tamir işlerine hep meraklı olmuş olan çocuk, okuduğu kitapların yardımıyla bir yel değirmeninin neleri değiştirebileceğini fark eder ve sonra okuruyla da sayfalar boyu paylaştığı teknik detayları öğrenir. Bu arada yel değirmeninin çalışma prensiplerini, neyin yerine neyi kullandığını, neyi neyle ve nasıl birbirine yakıştırdığını, mucizelerin nereden geldiğini, tesadüfen bulduğu hurdalığın nasıl bir kaynak olduğunu, adının nasıl da çöp toplayıcısı ve deliye çıktığını da anlatır. Kendisi hakkındaki konuşmalar çığırından çıkmak üzereyken bir büyücü olduğunu söyler. Bilimin mucizesini köye getirecek olan bir büyücü.

Sadece deli bir büyücü değil, aynı zamanda bir kâşif, bilim adamı ve kesinlikle çalışkan bir işçi de olduğunu kanıtlayan Kamkwamba, kuzeni ve arkadaşının inancı ve desteğiyle, babasının kırık bisikleti, annesinin çamaşır ipi, halasının banyosundaki eski PVC boru, hurdalıkta bulduğu envai türlü hurdayla “elektrik rüzgârı”nı evlerinin arkasına diker. Yöresel dillerinde yel değirmenine karşılık gelen bir sözcüğün bile olmadığı köyde, ta uzaktan görülebilen yel değirmeni, okaliptüs ağacından gövdesiyle duruverir. Kamkwamba, bu ilk çalışmasıyla önce yel değirmeninin etrafına sonra da evlerinin içine ışığı getirir. Yel değirmenini görebilmek için köylülerden başka, yakın beldelerden gelen kadınlar ve erkekler Kamkwamba’nın annesine şöyle der: “Tanrı’nın sevgili kuluymuşsun, mucizeler yaratabilen bir oğlun var.” Çocuk elbette sadece ışığı değil, tarlalara taşınabilecek suyu hayal ediyordur; çalışmalarını, artık daha fazla inanç ve destekle sürdürür. William Kamkwamba, bu çabası ve özyaşam öyküsüyle önce kendi ülkesinde, giderek uluslararası alanda tanınır ve eğitimine devam eder; büyür.

Rüzgârı Dizginleyen Çocuk, aynı zamanda bir büyüme hikâyesi. Hızlı ve sert bir şekilde büyüyen çocuklar, nasıl büyüdüklerinin farkında gibidirler ki kitapta şöyle şeylerle karşılaşırız: Tarlada çalışarak ailesini geçindirmeye çalışan Geoffrey, o sıralarda hâlâ okula gidebilen Kamkwamba’ya şakayla karışık gözdağı verirken kendisi gibi olan çocuklardan “biz yetişkin çocuklar” diye söz eder. Üzerinde pür dikkat çalıştığı yel değirmeni tamamlanmak üzereyken günü bitiren Kamkwamba, akşam yemeğini “işten gelmiş bir erkek gibi” yediğini söyler. Kamkwamba ve arkadaşı ormanda avladıkları kuşları kızartırken avlarının keyfini iki yetişkin erkek gibi sürer. Bu “büyümek”, kuşkusuz bir başka büyümektir.

Rüzgârı Dizginleyen Çocuk
William Kamkwamba – Bryan Mealer
Resimleyen: Anna Hymas
Türkçeleştiren: Burak Eren
Beyaz Balina Yayınları, 264 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More