İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir zamanlar Amerika’da…

“Hanımın dediğine bakılırsa, Horace Wrenn tam da aranan şeydi. Kendisi siyahî, dedi, ama iyidir. ‘Ama’ sözcüğünün seçimi üzerinde öyle derin  düşünüyordum ki, kadının sözcük ziyafetinde servis edilen birkaç tabağı kaçırdım. Onu tekrar duyduğumda, yeni bir isim ortaya atılmıştı” (“Josephine Sokağı’ndaki Bayan Hofstadter”, Çıplakları Giydir, s.87).

Yazan: Feryal Saygılıgil

Birinci Dünya Savaşının bitiminde, taşralı Amerikan askerleri, taşradaki evlerine dönmek yerine modern, kentli bir yaşam sürmeyi arzulamaktaydı. Savaş sonrası “Big Boom” un (Büyük Patlama) ardından kapitalist sistemden umduğunu bulanlar inanılmaz zengin oldular. Çoğu Amerikalının yaşamına yüksek öğrenim girdi. 1920’lerde üniversite öğrenimi görenlerin
sayısı hızla arttı. Orta sınıf zenginleşti, bu dönemde Amerikalılar, dünyanın kişi başına düşen en yüksek gelir ortalamasına
sahip olmanın mutluluğunu tattılar ve dönemin en önemli statüsü olan otomobil sahibi oldular. Şehirdeki tipik bir Amerikan evi,
elektrik lambalarıyla ışıl ışıldı; dış dünyayla iletişim kurmayı sağlayan radyo sahibi olmakla övünüyorlardı. Orta sınıf evlerin çoğunda telefon, fotoğraf makinesi, daktilo ya da dikiş makinesi vardı. Bu tür nesnelerin sahibi olmak önemliydi.

Bu dönemde sinemaya gitmek gibi modern eğlence türleri Amerikalıların yaşamlarına girdi. 1919’dan beri Anayasada yer alan alkollü içkilerin üretilmesini, taşınmasını ve satılmasını yasaklayan içki yasağına rağmen, kaçak çalışan barlar ve gece kulüpleri açılmaya başladı. İçki tüketimi Amerikalıların hayatlarında çok önemli bir yer kaplıyordu artık. İçki içilen mekânlarda caz, kokteyller, sıra dışı giyim ve yeni dans tarzları vardı. Dans, sinema, araba turları ve radyo âdeta birer çılgınlık hâlini almıştı. “Caz Çağı” olarak da adlandırılan yeni bir “hayat tarzı” oluşuyordu.

Amerikan kadınları özgürleşmekteydi. Çoğu, Birinci Dünya Savaşı sırasında cephe gerisi görevler için taşradan, köy ve çiftliklerden kente göç etmiş ve bilinçli bir biçimde modernleşmişlerdi. Saçlarını kısa kesiyorlar (“bobbed”), kısa elbiseler
giyiyorlardı ve 1920’den beri oy kullanma haklarını anayasaya dayanarak kazanmışlardı. Fikirlerini kararlılıkla açıklıyor ve kamusal alanda yer almaktan çekinmiyorlardı.

Güney’de siyahların uğradığı zulüm, Kuzey’e göçü arttırdı. Kuzey’in karma şehirlerinde, beyazların kendilerini siyahlardan “koruma” refleksi gelişti. Siyahlar, en iyi olasılıkla kentlerde orta sınıf ya da yeni zengin beyazların hizmetkârı olarak iş bulabilmekteydi.

Gençler isyan edip, savaşa karşı öfkelerini dile getiriyorlardı. Bir anlamda hayal kırıklığı yaşıyorlardı, kendilerinden önceki kuşağı savaşın sorumlusu olarak görüyorlardı. Bu dönemin meşhur yazarları F. Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Gertrude Stein ve Ezra Pound zengin Amerikalıların hayat tarzını eleştiriyordu. Özellikle Freud’un yazdıkları önemseniyor, “varoluşçuluk”
geleneksel değerlerin sorgulanmasına yol açıyordu.

Görünüşteki bu maddi refah sonucu oluşan tüketim toplumu, Gertrude Stein tarafından “kayıp kuşak” olarak adlandırılıyordu. Kimliksiz, değerlerin aşındığı bir toplum…

1929 sonrası dünya çapında yaşanan ekonomik kriz ise Amerikalıların çoğunu etkiledi. Fabrikalar kapandı; işçiler işlerini kaybetti. Şirketler ve bankalar battı. Borçlarını ödeyemeyen çiftçiler çiftliklerini kaybettiler. Amerikalıların neredeyse üçte biri işsizdi.

Geç de olsa Türkçede okuma şansı kazandığımız Dorothy Parker, öykülerinde, ekonomik kriz öncesi ortaya çıkan “hayat tarzını” eleştirir. Hem yukarıda sözü edilen, bütün dünyayı etkisi altına alan dönemin ruhunu, değişen alışkanlıkları, insanların değişime ayak uydurma sancılarını kavramak hem de dönemin edebiyatını solumak açısından çok önemli iki yapıt kazandırdı bize Delidolu Yayınları. (çev.:Başak Bekişli, Yarın Berbat Bir Gün, Ekim 2020 ve Çıplakları Giydir, Ocak 2021).

Sadece öykü değil, şiir, deneme, senaryo, tiyatro eleştirisi de yazan Parker 22 Ağustos 1893’te dünyaya gelir. On dört yaşında okul yaşamı biter. Yazıları dönemin popüler dergileri olan Vogue, Vanity Fair, Life, Saturday Evening Post’da yayımlanır. Yarın Berbat Bir Gün içinde yer alan novella diyebileceğiz uzunlukta yazılmış başyapıt niteliğindeki öyküsü “Büyük Sarışın” (“Big Blonde”) ile 1929’da O. Henry ödülünü kazanır. Öykünün kahramanı “sarışın, iriyarı, hoş bir kadın” olan Hazel Morse erkekleri memnun etmek, neşelendirmek zorundadır. İçkiyle git gide yakınlaşmasıyla bedeni sönümlenen, intihara teşebbüs eden ve her türlü yorgunluğuna rağmen yine de neşeli görünmek zorunda olan unutulmayacak bir karakter yaratır Parker.

Parker’ın balayına çıkan ama evlenmeleri gerektiğinden çok da emin olmayan bir çifti ele aldığı “İşte Buradayız” öyküsüyle “Ne Hoş, Ne Cici Bir Tablo”, “Çok Kötü”, “Bay Durant” gibi öyküleri, mutlu gibi gözüken ancak yakından bakıldığında hiç de öyle olmadığı anlaşılan evliliklere, aileye eleştirel bir gözle baktığı çarpıcı öykülerdir.

New York’lu orta sınıf bir hanımefendinin bakış açısını yansıttığı “Malum Bir Hanımefendi” isimli öyküsünde, otuz yedi yaşında pek çok konuda bilgi sahibi olan ya da ahkâm kesen, hepimize çok tanıdık gelen Bayan Legion’un portresi ustalıkla çizer:

“… İşsizlik hakkında konuşurken, sokaklardaki dilencilerin hepsinin kabarık banka hesapları olduğunu ve muhtemelen çoğunun kiraya verilmiş binalara sahip olduğunu belirtir. Söz konusu evlilik hayatı olduğunda Fred Legion’un, şayet önüne koyarsanız, her gece biftek yiyeceğinden emindir. Irk konusundaki kanaati: Bu İsveçli ve İrlandalı kızlar öyle başına buyruk ki, kadının bir çift siyahî hizmetçi tutası geliyor. Sanat ve edebiyat hususundaki kanaati ise, orayı ona verseniz bile Greenwich Village’da yaşamayacağı yönünde. Konu annelik olduğunda, zorluk çıkaran yaşa gelen çocukları nasıl giydireceğini bilmenin kesinlikle kolay olmadığı görüşünde. Cinsiyetler arası ilişkiler konusunda ise, kadınların bu dünyada maruz kaldıkları şeylerin berbat olduğunu düşünüyor” (Yarın Berbat Bir Gün, s.55).

“Seyahatname” isimli öyküde işlenen ötekilik meselesi sadece siyahlar açısından değil batılının Araplara bakışını anlamak için de önemlidir. Bu bakış hiç şaşırtıcı olmayan bir biçimde oryantalizm içeren bir bakıştır: “Korkunç insanlar değiller mi ama? dedi kadın. “Düşünsene, birden fazla eş! Bu durum senin için de tam Şark’a has değil mi? Berbat insanlar. Bir de hepsi fena halde
dindarmış gibi falan davranmıyor mu?” (s.89). Ya da ata benzediği ima edilen bir dadının yaşamından kesit sunan “At Suratlı” isimli öyküde ayrımcılığın ne anlama geldiğini incelikli bir üslupla anlatır.

Evlat edinilen çocukların aileye adaptasyonlarıyla ilgili zorluklar, çocuklara üstten bakış, devamlı olarak hangi sınıfa ait olduğunu hatırlatma (“Küçük Curtis”), sınıf meselesi, (“Muhallebi Yürek”, “Gömleğin Şarkısı 1941”, “Semanın Ardındaki Yıldırım”), ırkçılık (“Siyah Beyaz Düzenleme”, “Josephine Sokağı’ndaki Bayan Hofstadter”, “Çıplakları Giydir”), içkili ve partili
yaşamların yol açtığı hazin durumlar (“Yarın Berbat Bir Gün”, “Sadece Ufak Bir Tane”, “Büyük Sarışın”), savaşın yol açtığı tahribat (“Cumhuriyetin Askerleri”, “Hoş İzin”) öykülerinde işlenen diğer konulardandır.

Kendiyle alay eden bir üslupla öykülerinde Dorothy Parker’la da karşılaşırız: “Siz Dorothy Parker’la tanıştınız mı? Nasıl biri? Ah, berbat biri. Tanrım, fena biri. Bütün akşam bir köşede oturup surat asar… asla ağzını açmaz. Hayatında görüp göreceğin en aptal kadın. Biliyor musun yazdıklarının tek kelimesinin bile kendisine ait olmadığını söylüyorlar…” (“Jartiyer”, s.150)

Gündelik yaşam, kadınlık hâlleri, kadınlararası ilişkiler, kadınların yaşadıkları ayrımcılık Parker’ın öykülerinde kimi zaman açıkça kimi zaman da satır aralarında görülebilir: “Her zaman başkasının dediğini yapmak zorundadır kadın, ister beğensin ister beğenmesin. Mırıltıyla da olsa, asla kendine ait bir öneri sunamaz” (“Geç Saatler”, s. 39).

Parker’ın öykülerindeki karakterler sürekli olarak kendilerini ya da başkalarını sorgularlar. Gündelik yaşamın durağan akışından sıkılırlar. İyi gibi giden bir şey bir süre sonra mahvolabilir. Bunu usta işi diyaloglarla, satır aralarında okura yansıtan Parker, 1922 ile 1958 arası Amerikan yaşam tarzını, kadınların, erkeklerin duygu durumlarını sivri bir dille ustalıkla resmeder.

Dorothy Parker Toplu Öyküler-1
Yarın Berbat Bir Gün, 280 sayfa
Dorothy Parker Toplu Öyküler-2
Çıplakları Giydir, 264 sayfa
Dorothy Parker
Türkçeleştiren : Başak Bekişli
Editör: Hilâl Aydın La Spisa
Delidolu Yayınları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More