İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Psikoloji bozulursa ne olur?

Osman’ın bir günün içinde mücadele etmesi gereken neler var? Dokuz yaşındaki bir çocuk, nelerle uğraşır da kafasını dinleme ihtiyacı duyar?

Yazan: Sema Aslan

Ablasının kendisine verdiği lakapla “Tırtıl” Osman, ilkokul üçüncü sınıfta okuyan, biraz ele avuca sığmaz bir oğlan çocuğu. Matematikte zehir gibi, futbolda tutkulu, meraklı, hazırcevap, girişken, sosyal, neşeli bir çocuk. Kitap, Osman’ın ağzından, onun bir gününü anlatıyor. Hikâye sabah yedide, güne uyanmasıyla başlıyor: Hafta başı, sıradan bir okul gününe uyanıyor hem Osman hem de okur. O andan ta akşam dokuza, Osman’ın uyku saatine kadar aşağı yukarı saat saat, neler oluyor bitiyor Osman’ın hayatında, hep birlikte görüyoruz. Günün sonunda, “Her şey sahiden de tek bir günün içinde mi olup bitti?” diye soracağımız bir dolu olay yaşanıyor. Osman, hemen herkesin zaman zaman yaşadığı o yoğun günlerden birini aktarmış bize belli ki. Yoksa her günün, hikâyede anlatılan tempoda ve yoğunlukta geçmesi zor. Belki biz okura zor, çünkü Osman’ın yorulmuşa benzer bir hâli yok. Ne de annesinin. (Annenin enerjisi üzerinde ayrıca durulabilir. Sabah çok erken ayağa kalıp, akşama öyle sık sık pişirilmeyecek türden bir fırın yemeği de pişirmiş olarak mesaisini tamamlayan anne, arada oğlunu kılık kıyafet almaya alışverişe götürür, ertesi gün sınıftaki tüm çocuklara dağıtılmak üzere cevizli incir hazırlar, soruların ve sorunların hepsini -bazen olayı çarçabuk psikolojiye bağlasa da- sonuna dek dinler. Üstelik tek çocuğu da Osman değildir. Annenin psikolojiye sıklıkla gönderme yapması, akıl sağlığını gündeme getirmesi, dayanışma ihtiyacından da doğuyor olabilir. Yükün büyük ağırlığı, belli ki annenin omuzlarında.)
Osman, annesi başında, zorlukla gözlerini açtığı o sabah için okurunu daha baştan uyarır: Ailede bir “psikolojiyi bozma” meselesi hüküm sürmektedir. Her birkaç cümleden birinde -bazen iyice sık- Osman ya birilerinin psikolojisini bozmakla itham edilir ya da kendisinin psikolojinin bozulmasından endişelenilir. Hikâyenin ta en başında, uyanıştan da önce bir tür “okura not” sayfasıyla bu psikoloji meselesinin altını çizmiştir Osman. Kaçıp gitmek, kafa dinlemek arzusuyla birleştirerek vurguladığı gibi, “Herkesin ağzında bir söz var”dır, psikolojiyi bozma ihtimali, ihtimallerin en korkuncudur. Bununla birlikte, kitap boyunca herkes, herkesin psikolojiyle oynar durur. Osman anne babasının psikolojisiyle, bazen babası bazen annesi Osman’ın psikolojisiyle, tüm 3C sınıfı öğretmenlerinin psikolojisiyle ve bazen de büyük kardeş “Sincap” Rezzan, Osman’ın psikolojisiyle oynar. Ara ara, toplumsal koşulların topluca herkesin psikolojisiyle oynadığının işareti de verilir. Tırtıl Osman’ın bir günü özelinde, sağlıklı ve mutlu bir duygusal ve zihinsel var oluşun koşulları ya da psikolojinin kırılganlığı tartışılır. (Ancak “Sen benim psikolojimi mi bozmak istiyorsun?” ya da “çocuğun psikolojisini bozacaksın,” tekrar cümleleri, bu meselenin kırılganlığına hicveden bir yaklaşım olarak yorumlanabilse de tekrardaki sıklığın bir noktada anlam/mana kaybına yol açtığını düşündüm.)
Osman’ın bir günün içinde mücadele etmesi gereken neler var? Dokuz yaşındaki bir çocuk, nelerle uğraşır da kafasını dinleme ihtiyacı duyar? Osman’ın gün içinde başına gelenlerin çok büyük bir kısmı, yaşıtı çocukların da her gün başına gelen/gelebilecek şeylerdir. İlgisini çekmek istediği kız arkadaşının alaycı gülüşüne maruz kalmak, yetişkinlerle ve/ya öğretmenleriyle konuşurken şakanın ayarını kaçırıp zor duruma düşmek, çeşitli düzeylerde akran zorbalığı, isteklerinin gerçek hayatta hemencecik karşılığını bulmaması, bilgisayar oyunlarına sınırlama getirilmesi gibi kimi diğerinden daha önemli, kimi çok yaygın birçok gündelik sorun. Ayfer Gürdal Ünal, bu sorunların her birini hem kıvrak bir dille hem de günün olağan akışı içinde, sorunları birbirinin ayağına dolamadan, zahmetsizce anlatıyor; Osman’ı sınayan sorunları iletişim temelinde ele alıyor. Ebeveynin sıklıkla psikolojiye atıfla sınır çizdiği, hat hudut belirlediği anlar iletişim meselesinin ayyuka çıktığı anlar oluyor. Bu anlarda, yetişkinlerin bazı temel konularda dil ve fikir birliğinin bulunmadığı ve faturanın hep bir diğerine kesildiği ortaya çıkıyor. Eşler bazen birbirlerini bazen de çocuğu işaret ederek kendilerini konunun haklı tarafına konumlarken, bozulması an meselesi olan psikoloji bir işaret levhası olarak tekrar tekrar gündeme geliyor.
Diyelim, psikoloji bozuldu, ne olur? Bir de tam olarak ne demek “psikolojinin bozulması”? Kişinin “tepesinin atması” mı, delirmek mi, sağlıklı gelişime ket vurulması mı ya da büsbütün dükkânı mı kapatmak? Biraz tehdit mi yoksa “acıyın bana” yakarışı mı? İlle kendi burnunun dikine giderken başka seslere ve ihtimallere tahammülsüzlük mü aslında? Hayal kırıklığına uğrama korkusu mu?
Kolayca akıp giden, Osman’ın pırıltısının açıkça hissedildiği hikâyede özellikle diyaloglarda kendini gösteren hazırcevaplık, Osman’ın “psikolojim elden gidiyor!” yakarışını duymayı sağlıyor, evet. Ancak ebeveynlerin bu her an tetikte duran psikolojileri; çocuğunu duymayan, görmeyen ebeveynlik tasviri, bir sınırda duruyor. Belki bundan sebep, anne de baba da ara ara, küçük küçük silkelenip bozduklarını onarmaya çalışıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tırtıl Osman’ın Bir Günü
Ayfer Gürdal Ünal
Resimleyen: Doğan Gençsoy
Editör: Gökçe Ateş Aytuğ
Redhouse Kidz Yayınları, 136 sayfa
Show More