İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Süslü püslü paketteki at kestaneleri

Suphi’nin babaannesine göre at kestanesinden yapılan ilaç, şişmiş, mavi bacak damarlarıyla ortaya çıkan varis hastalığına iyi gelirmiş. Üstelik çekmecelere dadanmış böcekleri, sinekleri orada barındırmayan etkili bir böceksavarmış.

Yazan: Cahit Ökmen

Peki, ya parktan toplanmış at kestaneleri süslü püslü, kurdeleli bir paket içinde 6. sınıf çocuğuna karne hediyesi olarak veriliyorsa…

Ne? Şaka! Hem de her karne döneminde yinelenen bir şaka. Eh, ebeveynlerin de türlü türlü espri anlayışları, tuhaflıkları var işte… deyip geçiveremiyor Suphi. Hangi çocuk, içi heyecandan pır pır, “en güçlüsünden bir oyun bilgisayarı, son model bir cep telefonu, İtalya’da bir gezi falan” hayal ederken at kestaneleriyle dolu bir kutuyla karşılaşınca mimikleri seyirmeye başlayıp cayırtıyı koparmaz ki?

Hayaller frambuazlı pasta, gerçekler üzerine pudra şekeri serpilmiş ekmek balığı. (Namıdiğer cicipapa da çok lezzetlidir gerçi deyip karşılaştırma kazasına uğramadan parantezi kapatalım.)

Bizim Suphi pek o cayırtıyı koparacak durumda değil ama… Sınavlardan aldığı not otuzu aşmayınca, eve şenlikli bir karne getirmesi de hayal oluyor çünkü. Suphi’nin, mutsuzluk yaratan bu durumla ilgili göz ardı edilmemesi gereken, kendince gerekçeleri var aslında: “Öğretmen ya bildiğim bir soruyu anlaşılmaz bir cümle hâline getirip soruyor ya da fazla heyecanlandığım için cevaplar kafamdan uçup gidiyor.” Ne eğitim sistemi ne eğitimciler ve ebeveynler ne de doğal olarak çocuğun kendisi “düşünme ve öğrenme sürecine odaklı, öğrenme sürecindeki sorunların nereden kaynaklandığını araştırmaya yönelik” üst bilişsel bir anlayışa sahip olmadıkları, yani “kendi düşünme süreçleri üzerine düşünmedikleri” için, “başarısızlık” durumları karşısındaki tutumlarıyla Miyase Sertbarut gibi gündelik hayatı şahane bir mizahla ve keskin bir eleştirel bakışla ele alan bir yazara, istemediği kadar malzeme yaratırlar. (Yine bir paranteze girelim: Meraklısına, söz konusu üst bilişsel tutum için https://educamy.net/ust-bilissel- olmak-cocuklara-nasil-yardimci- olur/ bağlantısına göz atmalarını öneririm.)

Yazarın, “at kestanesi hediyesi” kâbusundan kurtulmak bağlamıyla sekiz bölümlük “skeç”ler olarak kurguladığı anlatıda, Suphicik yukarıda da belirttiğim gibi, ona öğrenme sürecinde yol gösterebilecek anlayışa ve tutuma sahip insanlarla karşılaşmadığı için, bu boşluğun da yarattığı çaresizlikle birtakım kolaycı kurnazlıklara, kabağın her defasında kendi başında patlayacağı hilelere başvurur. Her defasında kolaycı yöntemlerinin umulmadık sonuçlarıyla alaya alınan ve “kalbi ezilen” (aslında, “kalp dediğin yumuşak kaslardan oluştuğuna göre, kemiklerden oluşan kafa, kol, bacak gibi kırılmaz ki, ezilir” gibi işlek bir sorgulama becerisine sahiptir Suphi, ama ne çare!) Suphi “at kestanesi mağduriyetinden” kurtulabilecek midir acaba? Romanın sonunda bu sorunun yanıtı var elbette.

Miyase Sertbarut yarattığı çocuk karakterleriyle, “milenyum kuşağı, İnternet kuşağı, Z kuşağı” diye adlandırılan kuşağın özelliklerini, dünyasını, abartısı sırıtmayan ironik bir mizah duygusuyla yansıtan, gündelik yaşamın doğallığı içinde güncel olanı da maharetle anlatısına eklemleyen, eleştirel gerçekçi tutumunun oklarından her kesimi nasiplendirirken karakterlerini canlı kılmayı başaran özgün bir yazar.

Karne Hediyesi At Kestanesi, her bölüm kahkahalarla okunacak şenlikli ayrıntılara sahip, yediden yetmişe birçok insanın aynaya bakıyormuş gibi tanıdık karakterlerle karşılaşacağı, “ipliğimiz amma da pazara çıkmış yahu” deyip hafif bir mahcubiyet duygusuyla gülümseyecekleri bir roman.

En son okudukları kitap üniversitenin ilk yıllarındaki Araba Sevdası (Suphi de bu adı duyunca, kitabı reklam broşürü sanıyor) ve “yağ yiyerek yağ yaktıran” popüler diyet kitabı olan; çocuklarıyla birlikte kitap okuma ve o kitaptan sınava girme projesinden(!)
kaytarmak için olmadık bahaneler icat eden; telefon mesajlarını, mailleri bile okumaya vakitleri olmadığını söyleyip televizyonda yedi diziyi takip eden ebeveynler; öğrenciler selam vermediğinde sinirlenen ama selama karşılık vermeyen öğretmenler;
annesinin hamur işi yemesini istemediğini söyleyen torununa “Annen de başımıza Canan Karatay kesildi, sanki beslenme profesörü” diye söylenen babaanneler… hayatın içinden daha ne sahneler… Yerine göre Greta Thunberg de Aleyna Tilki de romanın bir köşesinde bir vesileyle beliriveriyor.

İliklerine kadar teknolojik aygıtlarla haşır neşir, birbirlerini “trolleyen”, “on-line’da kafa dengi oyun arkadaşı ararken” trollenen, sınav soruları karşılığında yüksek seviyelere ulaştığı ”Pokemon Go” hesabını vermeyi öneren, bilgisayar oyunlarında “Game over, level, start, finish, score…” gibi İngilizce sözcükleri öğrenerek İngilizce çalıştığını düşünen, “İyilik ve kötülük insanın içinde köşe kapmaca oynar, unutma sen hep ebesin, kötünün köşe kapmasına izin vermemelisin” diyen babaannesine, “Babaanne bu oyunun telefon uygulaması var mı?” diye soran Suphi ve Suphiler…

Bir çocuk kitabına, kredi kartı ekstresindeki rakamı nasıl ödeyeceği ve ev sahibinin kira artırımı talebini nasıl savuşturacağı düşüncesiyle bunalmış bir müdür yardımcısını, artı eksi yönleriyle bu kadar doğal ve mizahi bir tatla yerleştirerek karakterinin insaniliğini derinleştirmek ayrı bir anlatım ustalığı olsa gerek. Kitabın son bölümündeki, temel meseleye bulunan çözümün biraz aceleye getirilip getirilmediğini düşündüğümü de belirtmeden geçemeyeceğim ama.

Zekice kurgulanmış ayrıntılarla, kahkahaların birbirini izleyeceği bir okuma keyfi sunuyor Miyase Sertbarut.

Karne Hediyesi At Kestanesi
Miyase Sertbarut
Resimleyen: Emel Alp Sarı
Yayıma Hazırlayan: Hülya Şat
Altın Kitaplar, 128 sayfa

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Show More