İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Urallar’ın doğasından, çağının ötesinde masallar

“Alya’nın bir gözü uyuyor, diğeri bakıyor; Alya’nın bir kulağı uyuyor, diğeri dinliyor.” 19. yüzyılda yaşamış Rus yazar Dmitriy Mamin-Sibiryak’ın çocuklar için yazdığı nahif, yalın ve eğlenceli hikâyeler, tüm canlı türlerinin ve de çocukların biricikliğine atıfta bulunuyor.

Yazan: Itır Yıldız

Tavşanların ormanından, yusufçuğun güneşli baharından, kuzeyin renkli kır çiçeklerinden, sivrisineklerin bataklığından, levreğin nehrinden, serçenin çatısından, yani uykuların büyüleyici diyarlarından türlü türlü hikâye, Alya için çıkıp geliyor ve Alya’nın hem uyuyup hem dinleyen kulaklarından zihnine süzülüyor. Eh, ne de olsa uyku Alya’nın uykusu, masallarda ve rüyalarda, olmaz denen her şey pek tabii olabilir. Korkak sandığımız cengâver, bencil diye tanımladığımız anaç, masum görünen kurnaz çıkabilir. Neyse ki, bu olasılıklar zenginliğinde, hayat derslerinin yanı sıra eğlence, neşe ve özgürlük de dolu dolu yaşanır!
19. yüzyılda yaşamış Rus yazar Dmitriy Mamin-Sibiryak’ın kızı için kaleme aldığı İyi Uykular Alya (Alyonuşka’nın Masalları), Uyurgezer Kitap tarafından Hazal Yalın’ın Rusça aslından çevirisiyle ve Sedat Barkın’ın editörlüğünde dilimize kazandırılmış. Roman ve kısa öyküleriyle klasik Rus edebiyatının önemli yazarları arasında gösterilen, Tolstoy ve Çehov’un çağdaşı olan Sibiryak, Ural Dağları’nda geçen yaşamı boyunca buraya dair gazete yazıları ve makalelerle birlikte çocuklar için de kitaplar yazmış, çocuk edebiyatını çok önemsemiş, hatta bu alanda ürettiği eserlerle adını daha çok duyurmuş. İyi Uykular Alya, hem küçük bir parçası olduğumuz hem de her hâlimizle kabul görüp sevildiğimiz doğadan, hiç şüphesiz Urallar’dan ve hayal gücünün kıyısından hikâyeler anlatıyor. Pastoral masallara, Anastasia Kurtuluş’un resimleri eşlik ediyor. Hazal Yalın’ın metni Türkçeleştirmedeki başarısı ise çeviri eser değil de yerli edebiyat okuyormuşsunuz hissini yaşatıyor.

Sekiz farklı masalda rekabet, kabul, dayanışma
Sibiryak, hikâyelerinde insanlar tarafından küçük-büyük, renkli-sevimsiz, tatlı ya da istenmeyen diye tanımlanmasına aldırmaksızın tüm canlıların biricikliğine vurgu yapıyor. Sivrisinek, yusufçuk, karga, ayı, kanarya, gül, sümbül, horoz ve nicesi zaman zaman büyüklenseler de çoğunlukla nahif ve komikler. Hayvana özgü içgüdüler ve insana özgü öğrenme ve gelişme becerileriyle hareket ediyorlar. Belki de bu yüzden, hayvanlara atfedilen özelliklerin, klasik masallarda denk geldiğimiz keskin sıfat ve tanımlamaları barındırmaması, kitaba dair en önemli ayrıntılardan biri. Karga tamamen kurnaz, hindi kibirli, tavşan korkak değil. Hatta insan da üstün bir tür veya tamamen iyi ya da kötü bir karakter olarak belirmiyor. Karşımıza karikatürizelikten uzak, tecrübe edip değişen, gelişen ya da yanılan, zaman zaman biz okurların kafasındaki şablonlara da ters düşüp şaşırtan karakterler çıkıyor. Biraz cesaret biraz da şansın yardımıyla tavşan yiğit özelliğiyle aklımıza kazınıyor. Serçe gözü kara, uysal görünümlü çiçekler rekabetçi bir mizaca sahip olabiliyor. Genç yusufçuk ise yaşadığı tecrübelerle olgunlaşıyor, yaşamını kendi için daha mutlu kılmayı öğreniyor. Çocukların her birinin tıpkı bu canlılar gibi özel ve kendine has olduğunu ima ediyor Sibiryak son öyküde: “Her çocuk yıldızdır zaten, her yıldız da çocuk.”

Doğanın döngüsünden küçük hayat derslerine
Bitkiler ve hayvanlar aracılığıyla farklılıklar, çeşitlilikler, bunların olağanlığı ve güzelliği… Her canlı, yaşadığı dünyayı kendi gözünden bir kavrayışla anlatıyor ve okur için eğlenceli bir anlatımın önü açılmış oluyor. Örneğin, “Evvel Zaman İçinde Kalan Son Sinek”in baş karakteri Karakaş için insanlar ne de iyidir. Genç sineğin musallat olduğu evin aşçısı, bahçıvanı ve küçük sakini Alya, sanki hepsi ömrünü sineklere adamış! Sineklerin içeri girmesi için açık bırakılan geniş pencereler, onlar yesin diye kaynatılan reçeller, sağa sola saçılan ekmek kırıntıları… “ah hepsi de ne iyi, ne hoş!” diyor sinek karakterimiz hayranlıkla ve ekliyor: “Belki insanların uçmayı bilmemeleri daha iyidir. Bilseler onlar da sinek olurdu, hem de kocaman ve doymak bilmeyen sinekler. O zaman her şeyi kendileri yerdi…”
Bazen de kabul edip uyumlanmaktan başka bir çaremizin olmadığı bir doğa gerçeğini, eğlenerek okuduğumuz bir itiş-kakış ya da diyaloğun arasına hafifçe ve doğallıkla sokuşturuveriyor Sibiryak: “İşte böyle yaşıyordu serçe Sürerçe ile levrek Lüverek: Kışları tir tir titreyerek, yazları keyifle. Neşeli Bacacı Yaşa ise bacaları temizleyip türküler söylüyordu. Zaten öyle olur: Herkesin kendince işi, kendince eğlencesi, kendince kederi…”
Klasik masallardaki “bir varmış bir yokmuş” girişinin yerini bu kitapta “Alya’nın bir gözü uyuyor, diğeri bakıyor; Alya’nın bir kulağı uyuyor, diğeri dinliyor,” cümleleri alıyor ve kitabın son hikâyesi, önceki masallarda yer alan karakterlerin eşliğinde bu tekrara bağlanarak çoktan uykuya dalmış ya da can kulağıyla bir sonraki masalı bekleyen tüm çocuklara, uykuların ve hayallerin sürprizli evrenini müjdeliyor.

İyi Uykular Alya
Dmitriy Mamin-Sibiryak
Resimleyen: Anastasia Kurtuluş
Türkçeleştiren: Hazal Yalın
Editör: Sedat Barkın
Uyurgezer Kitap, 96 sayfa

 

Show More

1 Comment

Comments are closed