İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Gözler karanlığa alıştıkça

Vassiliki Nevrokopli’nin romanı, en başta telefonlarımız olmak üzere, teknolojik aletlere ve elektriğe bağımlılığımızın boyutunu gözler önüne seriyor.

Yazan: Ceyhan Usanmaz

Teknolojinin gelişmesiyle, üstelik gün geçtikçe hızlanarak gelişmesiyle birlikte artık hayatlarımızın çok daha kolaylaştığını söyleyebiliriz. Bazı isteklerimiz için mücadele vererek yorulmamıza gerek kalmayabiliyor, tek bir tuşla birçok şeyi yönetebiliyoruz; tahmin ettiğimizden de hızlı hareket edebiliyoruz, tahmin ettiğimizden de uzak noktalara ulaşabiliyoruz… Ancak bir taraftan da başka “zorluklar” baş gösteriyor; İnternetsiz nasıl vakit geçireceğimizi bilemiyoruz örneğin, daha da önemlisi elektrikler kesildiğinde ne yapacağımızı şaşırıyoruz çoğu zaman. Çünkü, artık her ne kadar elektrik kesintileri daha seyrek yaşanıyor olsa da en temel ihtiyaçlarımızı bile ancak elektrikle karşılayabilir durumdayız. Giderek yaygınlaşan şekilde elektrikli ocaklarda yemek pişiriyoruz, doğal gazlı kaloriferlerin ısınması için elektrikle çalışan termosifonlar kullanıyoruz, neredeyse bütün işlerimizi hâllettiğimiz bilgisayarlarımızı ya da telefonlarımızı açık tutabilmek için elektriğe ihtiyacımız var (bu şarjlar ne kadar da az dayanıyor!) vb. Dolayısıyla, biraz uzayan bir elektrik kesintisiyle karşı karşıya kaldığımızda sorunlar birikmeye başlıyor… Vassiliki Nevrokopli’nin Türkçede yeni yayımlanan romanı Karanlığa Yakalanmak’ta da benzer bir sorun söz konusu. “Aksilikler o gün başladı,” cümlesiyle başlıyor Karanlığa Yakalanmak, “Yerel şebekedeki arızanın bir salgın gibi bütün ülkeye yayılacağını kim tahmin ederdi ki?”
Lisede okuyan Argiris de “yerel şebekedeki arızanın bir salgın gibi bütün ülkeye yayılacağını” tahmin etmediği için, sabah okula gitmek için hazırlanırken fark ettiği elektrik kesintisini pek önemsemiyor. Elektrikler öğlene kadar gelir, geçici bir arızadır, düşüncesini paylaştığı arkadaşlarıyla birlikte okulda buluşuyorlar. İlk başta, elektriksizliğin yol açtığı sorunlara bir şekilde çare bulunuyor. Hademe elinde tarih öncesinden kalma bir zille koridorlarda dolanarak ders arası zamanının geldiğini haber veriyor, telefonlarının şarjları dolu olduğu için oyun oynamaya devam edebiliyorlar…
Okul o gün için sona erip evlere dağıldıklarında da ısınmak için şömine yakarak, yemek pişirmek için gaz ocağı ve aydınlanmak için mum kullanarak idare edebiliyorlar; nasılsa akşama gelir diye düşünüyorlar elektrikler. Ama işte, bir türlü gelmiyor o beklenen elektrikler; günlük yaşam da giderek daha fazla etkilenmeye, örneğin otobüsler aksamaya, süpermarketlerde sıkıntılar yaşanmaya başlıyor. Günler ilerledikçe, Argiris ve arkadaşları için daha büyük sorunsa, artık cep telefonlarını da kullanamıyor olmaları: “Her zaman, bir yerlere yerleştiğimiz an cep telefonlarımızı çıkarıp oyuna başlar, arkadaş gönderilerini likelar, güzel yorumlar yazar, geyik yapardık. Oysa şimdi kararsızca birbirimize bakıyor, ne yapacağımız bilemiyorduk.” Ancak tam da “kararsızca birbirlerine bakma” döneminde, Argiris, çevresine “başka bir gözle bakma”yı da keşfediyor: “Merdivenlerden inerken, benim onun için ne yaptığımı ve onun benim için yaptığı onca şeyi düşündüm. İyi olup olmadığını, işlerinin, hayatının nasıl gittiğini sormayalı, nasılsın demeyeli ne kadar zaman olmuştu acaba? Farkına vardım ki, genel olarak bir şeyin üzerinde düşüneli ya da birini, özellikle de anne babamı umursayalı çok zaman geçmişti.”
Vassiliki Nevrokopli’nin romanı, en başta telefonlarımız olmak üzere, teknolojik aletlere ve elektriğe bağımlılığımızın boyutunu gözler önüne seriyor. Telefonu elinde yapışık yaşayan Argiris’in hikâyesi ise yalnızca başını ekrandan kaldırıp etrafını daha dikkatli gözlemlemeye başlamasından ibaret değil. Evet arkadaşlarıyla vakit geçireceği yeni oyunlar buluyor, komşularla ilişkilerini geliştiriyor, şiire olan ilgisini fark ediyor (“şiir, bütün bedenimde yıldırım çarpmış etkisi yarattı”), başkalarına yardım etmenin mutluluğunu ve yakınlarıyla birlikte sofraya oturmanın anlamını keşfediyor ama daha da önemlisi, gözleri “karanlığa alıştıkça”, çok daha derinlerdeki, çok daha koyu bir karanlıkla savaşmanın fırsatını da yakalıyor. Kendi ifadeleriyle, korkak ve çekingen bir genç, cesur bir gladyatöre dönüşüyor…
Vassiliki Nevrokopli, günümüzdeki sosyal ilişkilere eleştirel bir bakışla yaklaştığı ve kendisine IBBY Yunanistan 2019 Gençlik Edebiyatı Ödülü’nü kazandıran Karanlığa Yakalanmak romanını çocuklara ithaf etmiş; “Konuşmayan, tekmeleyen, kimsenin kendilerine bir şey sormadığı çocuklara. Kişisel sığınaklarını inşa eden ama bir gün gelip onları yıkma cesarite gösteren çocuklara. Karanlıkla sarılmış olsalar da ışığa dönük duran o çocukların hepsine.”

Karanlığa Yakalanmak
Vassiliki Nevrokopli
Türkçeleştiren: Fulya Aktüre
Editör: Müren Beykan
Günışığı Kitaplığı, 188 sayfa

 

Show More

1 Comment

Comments are closed