İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Deniz kabuğu uğultusu

Alman yazar Jens Sparschuh’un kaleminden, Suzan Geridönmez çevirisiyle dilimize kazandırılan bu eser, akran zorbalığı gibi çok ciddi bir konuyu son derece keyifli bir dille okura aktarıyor.

Yazan: Olcay Mağden Ünal

Küçükken yaşadığım evin duvarları kâğıtla kaplıydı. Üstünde yer yer çizgi hâlinde kabartılar uzanan bir kâğıttı bu. Geçmek bilmeyen öğle uykusu saatlerinde uyuma numarası yapar, bu çizgilerin üzerinde oyunlar kurardım. Bazen parmağım bir bisiklet olur, çizgilerle döşeli bu engebeli yolda düşmeden ilerlemeye çalışırdı, bazen de çizgiler arası uzun atlama olimpiyatları düzenlerdim. Annemi uyuduğuma inandırır mıydım, orası meçhul ama ben epey eğlenmiş olmalıyım ki, aradan geçen otuz küsur yıla rağmen gözlerimi kapayıp parmağımı boşluğa uzattığımda aynı oyunu kaldığım yerden oynayabiliyorum. Belki de hayatın mucizevi yanı budur; bu şekilde bizler zamanın ve mekânın ötesine geçebilirken imkânsız da ihtimallerin içinde yerini almayı başarır. Bir nevi büyücü olup çıkarız. Tek bir göz kırpışla zamanda yolculuk yapar, yeterince iyi bir seyyahsak seneler öncesine ait kokuları bile içimize çekebiliriz. Peki, nedir bunu mümkün kılan? Cevabı bulmak için şıklar arasında bocalamaya gerek yok, çetrefilli cümleler boşuna. Bunu sağlayan hayal gücümüzden başkası değil. Doymak bilmeyen, yedikçe semiren, semirdikçe gelişen hayal gücümüz. İyi hoş da bu hayal gücü düşmanı dost etmeye yetecek kadar kuvvetli olabilir mi? Yeri geldiğinde cesaretle kol kola girip şöyle görkemli bir gösteri yapabilir mi?

Bunun cevabını Ginko Çocuk etiketiyle raflarda yerini alan Jens Sparschuh eseri Jakob’un Deniz Kabuğu adlı kitapta ve bir deniz kabuğunun içinde arayalım. Kulağa alt tarafı bir deniz kabuğu gibi gelebilir, oysa Jakob’un hayal bile edemeyeceği bir maceranın başlamasına sebep olacaktı. Doğrusu başta ondan hiçbir umudu yoktu, en nihayetinde üzerinde tuşları olmadığı gibi parlak ışıklar ve albenili görüntülerle onu soluksuz bırakacak bir ekrana da sahip değildi. Hâlbuki tatillerini geçirdikleri pansiyonun sahibi Kamphus Dede’nin söylediğine göre tek yapması gereken onu kulağına dayamaktı. “İçindeki denizin uğultusunu hemen duyacaksın. Hatta gözlerini kapatırsan görebilirsin bile. Bundan daha şahanesini bulamazsın!”

Jakob elinde deniz kabuğuyla ne yapabileceğini düşünürken en azından yalnız olduğuna sevinmişti, çocukların çoğu henüz tatilden dönmemişlerdi, biraz sıkılıyordu doğrusu ama yine de bu onun parkta kendi hâlinde kalabileceği anlamına geliyordu. Böylece ona durmadan hırbo diye seslenen, gözlük katili, burnu siğilli, iri yarı Jonas’tan biraz olsun uzak kalabilecekti. Ama işte Jakob’un şansına, huzuru fazla uzun sürmedi ve Jonas tam da yanında bitiverdi. Ancak Jakob’un korktuğunun aksine ikilinin arasında tuhaf bir ilişki gelişmeye başladı ve tüm bunların kaynağı o deniz kabuğuydu. Bir anda bir cep telefonuna, fotoğraf makinesine, denizin uğultusunu kulaklarınızın içine kadar getiren bir deniz uygulamasına dönüşüveren bu kabuk, ikiliyi ne tesadüftür ki burnu siğilli haydutlar, papağanlar, fırtınalar ve korsanlarla dolu bir maceraya çıkarıverdi.

Pek çok ödülün sahibi Alman yazar Jens Sparschuh’un kaleminden Suzan Geridönmez çevirisiyle dilimize kazandırılan bu eser, akran zorbalığı gibi çok ciddi bir konuyu son derece keyifli bir dille okura aktarıyor. Evet, ilk bakışta gözümüze çarptığı gibi Jakob, şu iri yarı Jonas’ın hakaretlerine maruz kalıyor, ondan korkuyor. Ancak deniz kabuğu işleri değiştiriyor. Sanki aralarında görünmez bir bağ kuruyor. Belki ikisi de farklı telden çalmaya epey bir süre daha devam ediyor ama ortak bir yol tutturabiliyorlar. İşte o zaman, insanın aklına, acaba Jonas’ın karşısına böyle bir fırsatın daha önce hiç çıkıp çıkmadığı sorusu düşüyor. Deniz kabuğu Jonas’ın kulağındayken Jakob ona sesi gerçekten duyup duyamadığını sorduğunda şu cevabı alıyor: “Tabii! Yoksa beni salak mı sandın? Zaten hepiniz öyle sanmıyor musunuz, oğlum?!” İşte tam da bu noktada insan ister istemez o zorbayı acaba biz yaratmış olabilir miyiz diye düşünmeye başlıyor. Her halükârda imkânsızı mümkün kılan yine hayal gücü oluyor. Julia Dürr’ün harika ve detaylı çizimlerinde de görüldüğü gibi bir deniz kabuğu karşılıklı sıkılan yumrukları, kenetlenen ellere dönüştürüyor.

Jacob’un Deniz Kabuğu
Jens Sparschuh
Resimleyen: Julia Dürr
Türkçeleştiren: Suzan Geridönmez
Ginko Çocuk Yayınları, 64 sayfa
Show More