İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Endişe ve enginar yaprakları

Psikolojik sorunlar ve terapiye gitmek yetişkinlerde bile utanç duygusu yaratırken, ergenliğin eşiğinde karşılaştığı sorunların bombardımanı altında kalan bir çocuk, bir de terapiye gittiği için kendini garip hissedecek ve dışlanmaktan korkacaktır elbette…

Yazan: Sanem Erdem

Çocukluk dönemleri uzaktan rahat görünür yetişkinlere. İnsan ömrünün keşiflere, öğrenmeye ve oynamaya adanan dilimidir bu çünkü; hayatın tüm zorluklarıyla yüzleşmeye daha çok zaman vardır. Oysa evin bilindik ortamından çıkıp okul hayatına başlamak, yabani bir ormana düşmeye benzer bir nevi. Burada ayakta kalmak ve yok olmamak için ortama uyum sağlamak gerekir. Diğerlerinden farklı olma fikri bile korkutucu gelir ama o diğerleri de benzer süreçlerden geçer, benzer korkuları yaşar aslında.

Raina Telgemeier de kendi çocukluğunda yaşadığı sorunlardan esinlendiği çizgi romanları ile bu süreçlerden geçen çocuklara yalnız olmadıklarını anlatıyor. Daha önce yine Desen Yayınları tarafından yayımlanan Gülümse ile diş telleri ve ergenlikle mücadelesini, Kardeşim ve Ben ile kardeş çatışmaları ve aile ilişkilerine dair hikâyesini aktaran yazar, otobiyografik nitelikteki üçüncü çizgi romanı Haydi Biraz Cesaret ile bu kez ergenliğin hemen öncesine giderek, kaygı bozukluğunun başlangıç öyküsünü ve terapi sürecini okurlarıyla paylaşıyor.

Dördüncü sınıfa giden Anna için her şey, mide enfeksiyonu geçiren kardeşi yüzünden ailecek hasta olmalarıyla başlıyor. Kusa kusa helak olması yetmezmiş gibi, sınıfın gıcık kızı Michelle’in okulda kusan bir çocukla dalga geçmesine şahit olunca, ya yine hasta olup kusarsam diye içi içini kemirmeye başlıyor. Zaten hassas, gergin ve içine kapanık bir çocuk olan Anna, hasta olma korkusuyla boğuşurken, yemek yemekle de ilgili sorunlar yaşamaya başlıyor, zira kendisini hasta etmeyeceğini düşündüğü yiyeceklerin sayısı gitgide daha da azalıyor. Çekingen yapısı yüzünden okul da onun için kaygı verici bir ortam üstelik. Öbür çocukların iğrenç şakaları, Michelle’in millete isimler takıp dalga geçmesi, beşinci sınıfa geçince karşılaştığı sözlü anlatım dersleri, arkadaşlarının ergenliğe ondan önce girmesi Anna’nın korkularını daha fazla besliyor. Bütün bunlara iki küçük kardeşi ve sonradan onlara misafir olan büyükannesi ile birlikte küçük bir dairede yaşaması da eklenince, sık sık hasta düşen, ancak fiziksel bir rahatsızlığı bulunmayan Anna, sonunda terapi görmeye başlıyor.
Konuşmaktansa resim yapmayı tercih eden Anna, önceleri terapistine ne anlatacağını bilemiyor. Ailesinden, kardeşlerinden ve onların yeme alışkanlıklarından bahsediyor. Terapiye ve terapistine alıştıkça, korkularını tanımlamayı ve bunları kontrol altına etmeyi öğreniyor. Terapide öğrendiği bu beceriler okul hayatında da ona fayda sağlıyor, mesela gözünü çok korkutan o sözlü anlatım dersinde bedenine odaklanarak sakinleşme yöntemini öğretiyor arkadaşlarına ve bu sayede gıcık olduğu Michelle’e de farkında olmadan yardımı dokunuyor.

Psikolojik sorunlar ve terapiye gitmek yetişkinlerde bile utanç duygusu yaratırken, ergenliğin eşiğinde karşılaştığı sorunların bombardımanı altında kalan bir çocuk, bunlar yetmezmiş gibi bir de terapiye gittiği için kendini garip hissedecek ve dışlanmaktan korkacaktır elbette. Haydi Biraz Cesaret, psikolojik sorunların da fiziksel hastalıklardan farklı olmadığını, hatta zihindeki sorunların bedeni de etkilediğini göstererek ruh sağlığına dair ön yargılara açıklık kazandırıyor. Burada göstermek sözcüğünün altını çizmek istiyorum, zira sözcüklerle ifade etmesi zor olan meseleleri, sözlü ifade becerileri gelişmekte olan okurlar için ideal olan grafik roman formatı ile ele alan kitapta görsel dil daha ağır basmakta. Küçük Anna’nın yüz ifadesiyle, beden diliyle ve zihninde canlanan görüntülerle kaygının neye benzediğine, nasıl bir his olduğuna dair gerçekçi, dürüst ve bir o kadar da yumuşak bir resim çizilirken; endişe yeşili ve panik karası ile yapılan renklendirmeler de görsel mesajın etkisini artırıyor. Yazarın kendi çocukluğunun diliyle anlattığı ve Damla Kellecioğlu’nun Türkçeye pürüzsüz bir şekilde aktardığı hikâyesi, kaygı bozukluğu yaşayan çocukların kolayca özdeşim kurup hislerini tarif etmelerine yardım ederken, sorun yaşasın yaşamasın her yaştan insanın içine empati tohumları da ekmeyi başarıyor.

İç dünyasında yaşadığı mücadeleleri okurlarıyla paylaşmasıyla bizzat kendisi cesaret örneği teşkil eden Raina Telgemeier, Haydi Biraz Cesaret ile çizgi roman sektörünün Oscarları sayılan olan Eisner Ödülleri’ne iki ayrı dalda layık görülmüş. Ödüller veya çoksatan listeleri okurların ilgisini pek çekmeyecek olsa bile kendi dillerinde konuşan bir yazarın samimiyeti gözlerden kaçmayacaktır.

Haydi Biraz Cesaret
Raina Telgemeier
Türkçeleştiren: Damla Kellecioğlu
Editör: Esra Kökkılıç
Desen Yayınları, 224 sayfa

 

Show More