İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Aynanın İçinden

Zeynep Özatalay: “Kâğıt-kalem hep en büyük sığınağım oldu”

Söyleşi: Elif Şahin Hamidi

Okulda, matematik ve coğrafya öğretmenlerinizin karikatürlerini çizdiğinizi biliyoruz. Çizgilerle, boyalarla ilişkinizin başladığı ilk zamanlara gitsek öncelikle. Nasıl çıktınız bu yola?

Kendimi bildim bileli çiziyorum. Hayatımda çizgiden ayrı kaldığım hiçbir dönem olmadı. Kâğıt-kalem hep en büyük sığınağım oldu.

Size yol gösteren, ilham veren, etkileyen, örnek aldığınız, takip ettiğiniz çizerleriniz kimler?

Edmund Dulac, Henri Matisse, Suzy Lee, Hayao Miyazaki.

Nietzsche’nin Zerdüşt’ü “Masumiyettir çocuk ve unutuş, yeni bir başlangıç, bir oyun, kendi kendine dönen bir çarktır, bir ilk hareket, kutlu bir evet deyiştir,” der. Çocuk, çocuk olmak, çocuk kalmak ne ifade ediyor sizin için? Çocuklar içi üreten bir çizer olarak, içinizdeki çocukla aranız nasıl?    

Çocukluğun, büyük ölçüde bizi biz yapan şey olduğuna inanıyorum. Çizerken çocukluğa dair bir şeyler hatırlamak çok ilginç oluyor. Oraya geri dönmeye, renkleri, duyguları hatırlamaya çalışıyorum. Çocukluk benim için bir hayret etme hâli mesela. O her yeniliğe şaşırma, keşif anları beni çok eğlendiriyor. Büyüdükçe alışıyoruz, kanıksıyoruz. O anlamda sanatçılar ve bilim insanlarının tavrını çocuklara çok benzetirim. “Neden?” veya “nasıl?” diye defalarca sormak; yeni bir şey fark etmenin, keşfetmenin en iyi yolu bu, değil mi?

Grafik tasarım mezunusunuz ve bir süre reklam ajanslarında grafik tasarımcı olarak çalıştınız. Bazı gazetelere çizdiniz. 2005 yılından bu yana da hem çocuklar hem yetişkinler için kitap resimliyorsunuz. Çocuk kitapları için illüstrasyon yapmanın gazeteler, dergiler, sergiler, ticari işler ya da daha farklı işler için illüstrasyon yapmaktan ayrıştığı noktalar nelerdir? 

Çocuk kitapları yeniliğe, deneyselliğe açık bir alan. Biraz da yukarıda bahsettiğim sebepten, çocuk kitabı çizerken algımı çok açık tutmaya çalışırım. “Bu çizimi nasıl daha muzip hâle getirebilirim?”, “Başka türlü yorumlasam daha mı iyi olur?” gibi sorular sürekli dolaşır kafamda. Bazı sayfaları, ikinci bakışta beğenmeyip sil baştan çizdiğim olur. Yani aslında çocuk kitapları çizmek, yetişkinlere hitap eden işler yapmaktan daha zor bana göre.

Beş kitaptan oluşan “Kafiyeli Masallar” serisinde, Hansel ve Gretel masalını siz resimlediniz. Çokça yazılmış, uyarlanmış, resimlenmiş klasik masalları yeniden resimlemek, yeni bir yorum getirmek çok da kolay olmasa gerek diye düşünüyorum. Ne dersiniz? 

Çok haklısınız. Defalarca çok iyi çizerler tarafından resimlenmiş masalları çizmenin sorumluluğu başka oluyor. Bir taraftan çok eğlenceli, hikâyeyi ezbere biliyorsunuz ama onu farklı bir şekilde çizmeye çalışmak için kafa yormak gerekiyor. Mesela Lady Bird Books için The Night Before 

Christmas öyküsünü resimledim bu yıl. Bilinen en klasik Noel hikâyelerinden. Onu yeni bir hâle getirebilmek için çok uğraştık. Gerisi okura kalıyor elbette. O farklılıklar yadırganır mı, eskisinden daha mı iyi olur, ona karar verecek olan çocuklar.

Masal anlatıcısı Judith Malika Liberman’ın Önce Hayal, Taş Çorbası ve Yolaçık kitapları sizin çizgilerinizle şenlendi. Bu masalları resimleme serüveninizden bahseder misiniz?

Redhouse, zaman zaman çalıştığım, sevdiğim bir yayıneviydi ve beni Judith’in ilk öyküsü için aradılar. Kendisini masal anlatıcılığından dolayı biliyordum elbette ama hiç tanışmamıştık. Sonra editörümüz Gökçe Aytuğ, Judith ve ben kekli, çaylı, şarkılı uzun bir toplantı yaptık ve ardından çok güzel duygularla çalışmaya başladık. Yaklaşık üç yıla yayılan bir yolculuğumuz oldu birlikte. Judith müthiş bir insan, yaptığı her şeyi çok önemseyerek, incelikle ve titizlikle yapıyor. O öyle olunca zaten öyküleri çizerken bana şahane bir dünya çıktı. Hele son kitapta birbirimizi de iyice tanıdığımız için o kadar rahat çalıştık ki, su gibi aktı her şey. Bu seri, çizdiğim için kendimi şanslı hissettiğim işlerden biri.

Tıpkı çevirmenler, editörler gibi çizerler de freelance ve güvencesiz çalışmanın yol açtığı sorunlardan muzdaripler Siz yurt dışındaki yayınevleriyle de çalışıyorsunuz, kitaplar resimliyorsunuz. Oradaki düzenlemeler ve Türkiye’deki düzenlemeler arasında nasıl bir fark ve benzerlikler var? O deneyimlerinizden neler öğrendiniz?

Açıkçası içinde bulunduğumuz dünya dışarıdan çok sevimli gözüküyor olabilir ama sorunlarımız çok fazla. Özellikle gelecek kaygısı, sağlık güvencesinin olmaması, bunların yarattığı endişe had safhada. Ben bunun tek çözümünün örgütlenmek olduğunu düşünüyorum. Başka türlü herkesin hakkını aynı anda savunabilmek mümkün değil. Bu durumda yayınevlerine de çok iş düşüyor. Kitap için anlaşılan aylar boyunca, çizerlere sigorta yapmak gibi konuların konuşulmaya başlanması lazım. Yurtdışında çok fazla freelance çizer var ve onların da çoğunun aynı sıkıntılardan muzdarip olduğunu görüyorum maalesef.

Çocuk kitapları resimlemek için tercih ettiğiniz malzemeler, renkler, teknikler hakkında konuşabilir miyiz? Kullanacağınız malzemeyi ya da tekniği neye göre belirliyorsunuz?

Ben kendime ait çalışmalarımda suluboya, mürekkep ve başka geleneksel yöntemler kullanıyorum  ama kitapları çalışma tempomuz beni o alanda dijitale yönlendiriyor. Çizimdeki kompozisyon düzenlemeleri, renk değişiklikleri ve diğer revizyonlara dijital ortamda müdahale edebilmek daha kolay. Ama dijital çalışırken mümkün olduğunca sıcak bir duygu yakalamaya çalışıyorum. Artık teknikler o kadar gelişti ki, ben de elime aldığım bir çalışmanın hangi ortamda yapıldığını ayırt edemiyorum bazen. Çalışırken daha çok, teknik ötesinde bir his yakalamaya çalışıyorum.

Çizim yapmak için nasıl bir ortama ve düzene ihtiyaç duyuyorsunuz? Eskiz defterleriniz var mı ya da yanınızda sürekli bir defter taşıyor musunuz? Çalışma masanızı sözcüklerle resmeder misiniz?

Dağınık. Çalışma masamı ne kadar toplamaya çalışsam da tarif edecek sözcüğüm bu. Maalesef hiç derli toplu bir insan değilim. Defter taşırım genellikle. Pandemi yüzünden dışarılarda rahat rahat oturup çizdiğimiz günler biraz aksadı ama defter iyidir.

Çocuk kitaplarının değerlendirilmesi, onurlandırılması adına verilen ödüllerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Aslında ödül sistemine bayılan bir insan değilim ama bir taraftan imkân buldukça yıllardır dillendiriyoruz, bizim sektörümüzün biraz da motivasyona ihtiyacı var. Ödüller sadece çizerlerin değil, yayınevlerinin de çıtalarını yükseltmesini sağlıyor. Umarım önümüzdeki yıllarda bir kaç farklı ödül daha verilmeye başlanır. Bence illüstrasyon alanında çok geç bile kalındı.

Çocukların kendi yeteneklerini keşfedip geliştirmesi için ebeveynlere, eğitimcilere düşen sorumluluklar nelerdir sizce? Bir de çizen, çizmek isteyen, yeteneğini geliştirmek isteyen çocuklara ve gençlere ne söylemek istersiniz?

Çoğu çocuk yapmayı sevdiği şey konusunda teşvik edilirse ondan çok daha fazla keyif alır ve onu zamanla daha iyi yapmaya başlar. Bu müzik, spor, çizim için de böyle. Bence ebeveynler çocuklarını nazikçe teşvik etmeli, ilgi göstermeli ve gerekli ortamı sağlamalı fakat çok sıkmamalı. Bana sürekli kurs soran ebeveynler oluyor, çok erken yaşlar için çizim kurslarını uygun bulmuyorum. Çocuğun uğraşı illa bir mesleğe, bir okula yönlendirilmek zorunda değil, bunu yaparken hevesini de kaçırabilirsiniz. Yeteneğini geliştirmek isteyen her yaştan insana hep söylediğim şey şu: bol bol çizmeye devam edin, sadece sevdiğiniz tarza yönelmeyin, her fırsatta desen çizin. Mutlaka gelişmeler göstereceksiniz. Biraz sabırlı olun, her çizdiğinizi hemen paylaşmak zorunda hissetmeyin. İçinize sinene kadar bir çizimin üzerinde çalışın.

Şimdilerde neler yapıyorsunuz? Üzerinde çalıştığınız bir çocuk kitabı/yeni projeler var mı?

Şu anda iki kitap üzerinde çalışıyorum. Biri güzel bir biyografik öykü, diğeri de komik bir hikâye. Tabii sektörümüz için çok kaygılandığımız bir dönemdeyiz. Umarım bu zor dönemi atlatırız. 

Show More