İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Bir atlasın izinde yola düşme zamanı…

Kurgu karakter Phileas Fogg’u* zorlu yolculuğuna çıkmaya iten bir iddia iken, milattan önce 4. yüzyılda elinde harita bile olmadan yola çıkan, kanlı canlı Piteas’ın motivasyonu neydi acaba?

Yazan: Safter Korkmaz

Teknoloji güzel şey! Düşünsene, hiç bilmediğin bir yerdesin. Açıyorsun cep telefonunun yol bulma uygulamasını; neredesin, nereye gideceksin şıp diye gösteriveriyor sana. Göstermekle de kalmıyor en kısasından en hızlısına, gidebileceğin rotaları sıralayıveriyor hızlıca. Artık yürür müsün, araçla mı gidersin sana kalmış…  Araç demişken, yolcu uçaklarının saatte 900 kilometreyi aşan hızlarla uçabildiklerini biliyor muydun? Ben bilmiyordum. Bu yazıya hazırlanırken öğrendim.

Jules Verne’e, 1872’de 80 Günde Devriâlem romanını yazdıran -o dönem için çok zorlu- yolculuk, bugün uçakla 2 günde tamamlanabilir durumda. Kitap yazılalı 150 yıl olmuş. Peki 300 yıl öncesi ya da 500 yahut 2500? Bırakın yol bulma uygulamalarını, konforlu ve hızlı araçları; gittikleri yönde ne olduğuna dair hiçbir fikirleri olmadan aylarca, yıllarca bilinmeze ilerleyen eski çağ kâşiflerini hayal edebiliyor musunuz?

Kurgu karakter Phileas Fogg’u* zorlu yolculuğuna çıkmaya iten bir iddia ve banka hesabıyken, milattan önce 4. yüzyılda, elinde harita bile olmadan yola çıkan, kanlı canlı Piteas’ın motivasyonu neydi acaba? Ya da Xuanzang’ın, Marco Polo’nun, İbn Battuta’nın yahut Evliya Çelebi’nin? İşte Isabel Minhós Martins’in yazıp Bernardo P. Carvalho’nun resimlediği Seyahatler ve Kâşifler Atlası, okurunu, bu ve benzer sorular üzerine düşündürmek amacıyla hazırlanmış değerli bir başvuru kaynağı.

SİYAH GÜZELDİR

Daha önce İyi Kitap’a üç farklı eseriyle konuk olan Isabel Minhós Martins’in**  aksine, Bernardo P. Carvalho ilk kez yer buluyor sayfalarımızda. Oysa üretken bir çizer (ve yazar) Carvalho; böylesi etkileyici çizgilerle daha önce tanışabilmeyi dilerdim… 

Kitabı elinize alıp sayfaları çevirmeye başladığınızda, daha metne hiç bakmadan, çizimlerin büyüsüne kapılıveriyorsunuz. Martins’in hakkını yemek istemem ama Carvalho’nun fırçası bir adım önde gidiyor yazılanlardan. Kapak ve bölüm aralarında yer bulan renkli çizimler bir yana bırakılırsa, tüm çizimler siyah beyaz. Milattan önce 4. yüzyılda başlayıp 1800’lü yıllara uzanan öyküleri anlatan çizimler için bu çok yerinde bir seçim olmuş bence. Yer yer sayfada siyahın hâkimiyetine yol açsa da gri tonlamalara bile yer vermeyen Carvalho; düzensiz çizgilerle hareket kazanan ve detaylandırılmış gibi görünen; ama okurun söz konusu dönemi ve coğrafyayı zihninde kolayca canlandırmasını sağlayacak sadelikte çizimler üretmiş. Her bölümde bahsedilen kâşifin izlediği rota bir harita üzerinde görselleştirilmiş. Rota üzerinde önemli noktalar, metne paralel şekilde işlenmiş. Dönem ve coğrafyaya ait belirleyici bazı bilgilere ve yerel halkların yaşayışlarına dair çizimler, metni âdeta canlı kılmış. Siyah çizimlerden sonra bölüm aralarındaki renkli çizimler ise birer zihin boşaltma durağı işlevi görüyor. Dağlar, ovalar, nehirler, buzullar, göller, denizler… bir renk patlaması sanki. Ama siyah çizimlerdeki hareket hissine karşın, renkli çizimler durağan ve rahatlatıcı. Sanırım Carvalho, bölüm (kâşif ve dönem) değişikliklerinde okurun görsel yoğunlaşmasını azaltmayı hedeflemiş.

KEŞİFTEN SÖMÜRÜYE…

Metne döndüğümüzde, okuru detay bilgiyle boğmayan ama vermek isteğini aktarmaktan da geri durmayan bir anlatıyla karşılaşıyoruz. Kitaba konu olan 12 kâşifin*** kısa yaşam öyküleri, seyahatlerinin sebepleri, yaşadıkları döneme ait bilgiler, izledikleri rota, karşılaştıkları ilginç kişi, yer ve olaylar sade bir dille okura anlatılıyor. Bölüme konu edilen kâşifin gereğinden baskın bir kahraman olarak sunulmaması, önemli bulduğum bir tutum. Her kişilik, yaşadığı dönemim siyasi/yönetsel koşulları, bilimsel gelişmeleri ve yaşayışı içinde ele alınmış. Seyahatleri ve maceraları da bu gerçeklik içinde aktarılmış. Kâşif ve gezilerinde temas ettiği halklar arasındaki ilişkide, yerel halkın yaşayışı ön planda tutulmuş. Kâşif oraya gelmeden de o halkların orada yaşadığı, “keşif” denen şeyin bizim bakış açımızın bir yansıması olduğu unutulmamış. Dahası, doğal zenginlikleri ele geçirmek uğruna, kimi -çoğu- keşiflerin kimi coğrafyalarda yerel halkın topluca yok edilmesine varacak katliamlara kapı açtığı da hatırlatılmış.

Metnin çok değerli bulduğum bir diğer tercihi ise cinsiyet eşitsizliğine karşı duruşu. Martins, kitabın girişinde şu soruyu soruyor okuruna: “Neden erkek kâşiflerden daha az kadın kâşif ve gezgin vardı?” Bu soru aracılığı ile tarih boyunca süregelen cinsiyet eşitsizliğinden söz açma fırsatı buluyor böylece. Okuruna bir de keşifler, kâşifler üzerinden düşünme fırsatı veriyor. Üstelik bununla yetinmiyor, benzeri eserlerde pek rastlanmayan şekilde, kitabı için seçtiği kâşiflerin arasına 2 kadın kâşifi de katıyor: Bilimsel bir geziye katılmak için erkek kılığına giren botanik bilimci Jeanne Baret ve iki Afrika seyahati gerçekleştirip bunları kaleme alan Mary Henrietta Kingsley.

Kitaba dair söylenebilecek çok şey ama az yer var. Meraklı okur için bundan sonrası kitabın sayfalarında saklı.

 

* 80 Günde Devriâlem’in kahramanı
** Kaybolunca Nereye Gideriz?, Ben Dünyaya Geldiğimde, Bu Ses de Ne?
*** Piteas, Xuanzang, Giovanni da Pian del Carpini, Marco Polo, İbn Battuta, Bartolomeu Dias, Evliya Çelebi, Jeanne Baret, Joseph Banks, Humboldt, Darwin, Mary Henrietta Kingsley

 

 

Seyahatler ve Kâşifler Atlası
Isabel Minhós Martins
Resimleyen: Bernardo P. Carvalho
Türkçeleştiren: Duru Örs
Editör: Rana Alpöz
Yayıma Hazırlayan: Göyçen Gülce Karagöz
Koç Üniversitesi Yayınları, 144 sayfa

 

Show More