İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Ezra’yı anlamak…

“Onu, yüzünü rüzgâra vermiş, gülümseyerek bisikletini sürerken görseniz, asla anlamazsınız. Ezra da üzerinde rengi solmuş kotu, kafasına ters taktığı şapkasının altından tutam tutam sarkan karamel rengi dağınık bukleleriyle altıncı sınıfa giden herhangi bir çocuktan farksızdır. Anlayacağınız, benim kardeşim de on bir yaşındaki her çocuk gibidir ama aslında değil işte.”

Yazan: Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün

Barbara Cain’in, Otizm: Kardeşimle Aramdaki Görünmez Bağ başlığını taşıyan kitabı, yukarıdaki tümcelerle başlıyor.

İnsanlarla göz iletişimi ve toplumsal ilişki kuramayan, duygularını dile getiremeyen, sürekli aynı hareketleri yineleyen, bunları ısrarla sürdürüp rutin eylemlere bağlı olan, ilgi alanları az ve duyusal alanları sınırlı bir çocuk sahibi olan ailelerin sayısı az değil. Sözünü ettiğimiz bu farklılık otizm, daha doğrusu otizm spektrum bozukluğu. Otizmin sıklık oranı önceleri binde iki iken, son verilere göre yaklaşık on kat artmış durumda.

Çocuk ve gençlik edebiyatı aslında engellilik sorununa son derece duyarlı. Ancak her alanda olduğu gibi burada da bazı tabular, sansürler, dahası oto-sansürler egemen. Engellilik sorunu çoğunlukla ya duygusal ya da öğütleyici/eğitici bir anlayışla ele alınıyor çocuk ve gençlik kitaplarında. Bedensel ya da davranış bozukluğu olan engellilik türlerinde bireysel tepkilerden çok, toplumsal davranış kalıpları devreye giriveriyor. Engellilik ya çok acınası bir hâl ya da bazı durumlarda iğrenilecek bir görüntü olarak algılanıyor. Bu nedenle bakışlarını kaçırmak, yokmuş gibi davranmak daha sık karşılaşılan bir tepki biçimi.

Barbara Cain, ruhbilimci kimliğiyle sözü edilen önyargı ya da tabu davranış biçimlerini yıkıp böylesi sorunlara alabildiğine gerçekçi yaklaşabilmenin bir örneğini sunmuş eserinde.

“Genç Bir Kızın Günlüğü” alt başlığını taşıyan kitap, 14-15 yaşlarındaki Jennifer’ın kardeşi hakkında tuttuğu gizli bir günlüğün aktarılmasından oluşuyor. Günlüğün oluşturulması da son derece ilginç: Öğretmenin öğrencilerden, “bildikleri, önemsedikleri fakat tam olarak anlamadıkları bir konu hakkında yazmalarını” istemesiyle Jennifer, kardeşiyle olan ilişkisini anlatmaya başlar, tuttuğu günlükte. Aslında ödevin niteliği romanın kendisi kadar önemli. İçinde yaşadığımız ama çeşitli nedenlerle anlamadığımız sorunları aşmanın bir yolu olarak, bu konuda yazmak önerilir âdeta. Çünkü yazmak, bir sorunun bileşenlerini mantık çerçevesinde ve bir bütünlük anlayışı içinde yan yana dizmeyi gerektiriyor. Böylece anlama süreci de başlamış oluyor aslında. Jennifer erkek kardeşi Ezra’yı bilir, önemser ama tam olarak anlamaz. Yazdıklarıyla kardeşini daha iyi tanıyacak ve anlayacaktır.

Ezra otizmli bir çocuktur ve Jennifer için bazen önemli bir sorun bazen de asla vazgeçemeyeceği, canı kadar sevdiği can yoldaşıdır. Günlük, bir sırdaş gibi bir yandan Jennifer’ın gündelik yaşamına ışık tutarken bir yandan da onun içi dünyasına, özlemlerine, heyecanlarına da tanık eder bizleri. Jennifer düşleri olan oldukça duyarlı biri. Ona göre Ezra’yı doğru anlamak gerekir. Ezra, bu dünyanın kurallarıyla anlaşılamayacak özel biridir. Bu nedenle özel bir çaba ve sevgi gerekir.

Kardeşinin koruyucu meleği konumundaki Jennifer’ın yazdığı proje ödevi öylesine beğenilir ki öğretmen, ondan ödevini bir yarışmaya katılmak üzere genişletmesini ister. Okulda kardeşine karşı yapılan akran zorbalığı ve bu konu ile baş etme yolları da ödevin konusu içine karışınca, Jennifer gerçekten de iyi bir ödev hazırlayarak yarışmada birinci olur. Ödülü ise iyi bir gazetecilik bölümünde öğrenim görme şansıdır.

Otizmi bir sorun olmaktan çok, baş edilmesi gereken bir rahatsızlık olarak gören bir kız çocuğunun gerçekçi bakış açısına tanık ediyor kitap bizleri. Bu arada ailede yaşanan sorunlar da alabildiğine gerçekçi sunuluyor eserde. Babanın işyerindeki sorunları, anne baba arasındaki tartışmalar ve tutarsız ilişkiler, büyükbabanın ve babanın Ezra’ya karşı hoşgörüsüz tutumları Ezra’nın yaşadığı sorunlarla koşutluk gösteriyor. Bu sorunlar çözüme kavuştukça Jennifer’in proje çalışması da başarıya doğru yol kat ediyor. Bu nedenle Jennifer’ın yaptığı ödevin açımlayıcı bir işlevinin olduğu söylenebilir. Çünkü ödül töreninde aile içi çatışmalar ve Ezra’nın sorunlarının, edinilen bir köpekle  çözülmeye başlaması yan yana gösteriliyor. Köpeğin gelmesiyle birlikte Ezra’nın Jennifer’a olan bağımlılığı da azalmıştır. Jennifer artık kazandığı burs ile iç rahatlığıyla uzaktaki gazetecilik okulunda öğrenim görmeye başlayacaktır.

Cain’in kitabı yalnızca sorun odaklı bir anlayışla bir engellilik durumuyla karşı karşıya bırakmıyor bizleri. Aynı zaman ergen bir genç kızın gerçekçi iç çatışmalarına, heyecanlarına, arayışlarına ve değerlerine de tanık kılıyor. Onun gözünden bazen kardeş sevgisini görürken bazen de ailenin ikircikli tutumlarının çocuklar üzerinde nasıl yanlış etkiler bıraktığını izliyoruz. Jennifer’a göre otizmli olmak utanılacak, iğrenilecek, korkulacak ve saklanacak bir durum değil; tersine yüzleşmeyi ve çaba göstermeyi gerektiren, yaşama dair bir gerçeklik. Bütün bunlar, günlük gibi sırdaş bir paylaşım aracıyla konunun gerektirdiği mahremiyetler de zedelenmeden okur ile buluşturuluyor.

Türk çocuk edebiyatında günlük çok yaygın bir tür değil aslında. Kısa zaman önce Mavisel Yener’in başarıyla kaleme aldığı Günlük de Neyin Nesi?, günlük konusunda önemli bir kapı aralamışken Barbara Cain’in günlük-roman biçimindeki kitabı iyi bir örnek oluşturuyor. Kitap otizmli çocuklarla birlikte yaşam konusunda geliştirilen bir dizi not ile son buluyor.

Bilgisellik boyutu oldukça yüksek olmasına karşın yazınsallıktan ödün vermeden kaleme alınan kitap, yalnızca otizm değil, engelli çocuklar sorununa tümel bir bakış açısı da geliştiriyor.

 

 

 

Otizm – Kardeşimle Aramdaki Görünmez Bağ
Barbara Cain
Türkçeleştiren: Duygu Günkut
Editör: Psk. Dan. Petek Halman Kaya
Okuyan Koala Yayınları, 144 sayfa
Show More