İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Barışı nasıl hayal ediyoruz?

Mehmet Atilla’nın Kardak kayalıkları üzerinden kurduğu “barış” hikâyesi, tüm karakterlerin rüzgârın çeşitleriyle isimlendirildiği bir mücadele ve direniş hayali. Bu mücadele ve direniş hikâyesi, kitabın arka kapağında yer alan bilgiye göre “enerjisini”, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden alıyor: “Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, çocukların düşüncelerini özgürce açıklama hakları vardır. Hem de ülke sınırlarına bağlı olmaksızın ve istedikleri bir araçla.”

Yazan: Sema Aslan 

Hayal Rüzgârları, küçük bir kasabada (Bodrum) yaşayan  Meltem’in savaş tamtamlarını duymasıyla başlıyor. Odasının penceresinden Yunan adalarını gören; sırtını dağa yaslamış, yüzünü denize çevirmiş bu kasabada ailesiyle mutlu mesut yaşayan Meltem, o sabah savaş uçaklarının, helikopterlerin, hücumbotların korkutan, kaygılandıran sesiyle ve görüntüsüyle karşılaştığında, korkusunu somutlaştıran bir gerçekle de yüzleşir: Anne babasının çaresizliği. Güvende, emniyette olduğu hissini sarsan bu yüzleşme, kaygısını artırırken zihnini ve bedenini de yorar. Belki yükselen kaygısı ve yorgunluğu nedeniyle, bu sıcak sabahın üstünden henüz çok kısa zaman geçmişken, bir hayale dalar Meltem. Biz okurlar, bu hayalin peşinden sürükleniriz -aşağı yukarı kitabın sonuna kadar. Ki orada okuru bekleyen küçük bir sürpriz var. 

Roman karakterlerinin isimleri, okuduğumuz hikâyenin gerisinde başka bir hikâyenin de anlatıldığı bilgisini sezdiriyor. Karakterler, Türkiye ve Yunanistan’dan, barış için kolları sıvamış çocuklar: Meltem, Poyraz ve Bora Türkiye’den; Tifonas, Notos ve Anamos ise Yunanistan’dan. Her iki ülkenin çocukları, bu yolculukta bir tür rehberlik de alıyor: Zefirya ve Provezza. Mevzu Kardak kayalıklarıyken hikâyede askerler de bulunuyor: Yüzbaşı Karayel, Astsubay Kasırga ve İmbat Çavuş. Son olarak, romanın sürpriz karakterlerinden biri olarak karşımıza çıkan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de bu sıralamada yerini alıyor: Antonio Wind. Tam olarak “Hayal Rüzgârları” bu. Yazar, mekânı tasvir ederken, rüzgârları kullanıyor. Zaten roman kişilerinden Yüzbaşı Karayel de bu saptamayı yapıyor çocuklarla daha ilk tanışmasında: “Kardaklar küçücük bir yer ama bütün rüzgârları birleştiriyorlar her nasılsa.” 

Mitolojide de mekân tasvirinde rüzgârlar önem taşır: Gökyüzünün dört bir yanına yerleşmiş rüzgârların -en azından Tanrısal rüzgârların-, insanların yaşamını kolaylaştırdığını görüyoruz: Gökyüzünün batı (Zephyros), kuzey (Boreas), güney (Notos) ve doğusuna (Euros) yerleşmiş olan bu rüzgârlar, denizcilerin yönlerini bulmalarına yardım ediyor, seyir ve ticaret mevsimini açıyor, meyvelerin olgunlaşmasını ya da sürülerin çoğalmasını sağlıyor. Bu hikâyede rüzgârlar, barış için tüm yönlerden eserek iki kayalık arasında buluşuyor. Tam yaz bitiminde, deniz hâlâ sakinken yola çıkan çocuklara ilham veren, sadece/pür barış hayalidir. Kitaptan alıntıyla: “…Yalnızca biz değil, Yunan çocuklar da gelecek oraya. Kardaklardan birine biz yerleşeceğiz, ötekine onlar. Sonra da tüm dünyaya diyeceğiz ki, bundan sonraki toplantılara bizi almazsanız, bu kayalıkları terk etmiyoruz. Söz verin gidelim. Vermezseniz buradayız!”   

(Savaşın ya da savaş atmosferinin yarattığı “rastgele yaşıyoruz” duygusunu da rüzgârlar üzerinden düşünmek pekâlâ mümkün. Typheus’un kadavrasından doğan ve ortalığı toza dumana katan rüzgârlar var bir de!)

Karakterlerimiz, Kardak kayalıklarına çıkar ve etkisini uluslararası boyutta gösteren tarihi bir eyleme imza atarlar… Bu arada toprağın az altında eylemlerini güçlendiren bir de saat bulurlar. İkinci Dünya Savaşı sırasında Kardak kayalıklarında bulunan askerlerden birinin kaybettiği saat, hikâyede kilit rol oynar. 

Yaşları on, on bir olan çocuklar Kardak kayalıklarına nasıl gittiler, aileler nasıl çıldırmadı, ulusal ve uluslararası kurumlar, sivil örgütler, sosyal medya hesapları gibi geniş bir iletişim ağını kurmak ve kullanmakta nasıl bu kadar mahir olabildiler… gibi sorular, hikâyenin içinde bir ölçüde cevaplansa da Hayal Rüzgârları okunması kolay bir kitap değil. Macera, serüven türünün okurda yarattığı heyecana, bu kitabı okurken de kapılmak mümkün. Ayrıca bir eylemlilik, aktivizm hikâyesi olarak okurun maceraya duygusal katılımını da -bunun handikaplarını da unutmamak gerekir- sağlıyor olabilir. Ve “sınır kasabası”nda yaşamanın sonuçlarından biri, günümüz dünyasında çatışma ve savaş olabileceği için mekânı sınır yerleşimi olan hikâyede çocukların öncü rol üstlenmesi ya da gündemlerinin üst sıralarında savaş başlığının bulunması kuvvetli bir ihtimal olarak karşımıza çıkabilir. Tüm bunlarla birlikte, bu hikâyede çocuğun payına düşen yükün oldukça ağır olduğunu düşünüyorum. “Her şey hayal etmekle başlar,” cümlesi de bu ağırlığı hafifletmiyor. Son olarak, üzerine düşünülebilecek bir diğer konu da çocukların askerler ve de politikacılarla diyalogları ya da bu ilişkilerin kuruluş biçimi. 

Hayal Rüzgârları
Mehmet Atilla
Editör: Burhan Düzçay
Tudem Yayınları, 152 sayfa

 

Show More