İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Gogol’un paltosundan çıkan lanetli tavşanlar

Bora Chung’un öykülerinde bir “toplumsal cinsiyet belası” olarak kadınlığın ve erkekliğin de etkileyici ve şaşırtıcı olay örgüleriyle sorgulandığını görüyoruz.

Yazan: Nilay Kaya

İthaki Yayınları, son yıllarda çağdaş dünya edebiyatının en çarpıcı örneklerini birbiri ardına Türkçeye kazandırma konusunda dikkat çekici bir atağa geçti. Yakınlarda yayımlanan, 2022 Uluslararası Booker Ödülü adaylarından biri olan ve son elemeye kalan Bora Chung imzalı Lanetli Tavşan da bu serinin en güzel örneklerinden biri. Chung büyük ödülü almadı ama dünya edebiyatı çevrimine kısa sürede dâhil oldu ve eseri kısa sürede pek çok dile çevrildi. Türkçeye Sevda Kul tarafından çevrilen Lanetli Tavşan, çevirisi bu kadar keyifli bir okuma deneyimi yaşatıyorsa kim bilir orijinalini okuyamayarak neler kaçırıyoruz, dedirten metinlerden biri. Bora Chung’un henüz Koreceden çevrilmeyen üç romanı ve iki öykü derlemesi daha var. Lanetli Tavşan’ın yarattığı heyecanla diğer metinlerini de en kısa zamanda okumayı diliyoruz.

“Henüz yokken bir adımız,

Yaşamak isteyip istemediğimizi sormadı bize hiç kimse.

Beklediğim çok şey vardı,

Neyi istediğimi bile bilmezken.”

Kitabın son öyküsü olan “Vuslat”, âdeta Ömer Hayyam rubailerinden çıkıp gelmiş gibi duran, yukarıdaki epigrafla açılıyor. Sondan başladık ama belki de Doğu’dan gelen bu metne, tıpkı çoğu Doğu alfabesi gibi sağdan sola, sondan başa, doğudan batıya giderek yaklaşmak daha yerinde olabilir; zira Batı merkezli dünya görüşünden başka türlü bir bilgelik ve hakikat sorgusu var bu metinde. Bu öykülere musallat olan bir kasvetten bahsedeceksek, bu kasvetin kaynağının büyük ölçüde Batı’nın dünyaya saçtığı zehir olan kapitalizm ve ardından neoliberalizm olduğu muhakkak. Nitekim çoğu öyküyü, fantezinin bir alt türü olan şehir fantezisi (urban fantasy) örneği olarak nitelendirmek mümkün. Şehir fantezisi, çoğunlukla günümüzde ya da aşina olduğumuz bir tarihsel zamanda, metropol ve benzerleri şehirlerde geçen, gündelik hayatın içinden doğan fantezi unsurunun işlendiği edebi metinler için kullanılan bir tabir. Örneğin “Vuslat”, bir Polonya şehrinde, II. Dünya Savaşı’nın hayaletlerinin hâlâ musallat olduğu, günümüzde geçen bir şehir fantezisi anlatısı. 

Derlemeye adını veren “Lanetli Tavşan” da kitaptaki çoğu öykü gibi modern hayatın lanetlerini, fantezi unsurunu kullanarak ustalıkla işliyor. Batının harladığı ekonomi-politik kazanlar kaynadıkça dünyanın her yerinde insanın açgözlülüğü eşitleniyor. Chung, bir röportajında genellikle sevimli bir imge olan tavşanı tersine çevirerek “tekinsiz” kılmak istediğini söylüyor ve bu imgeyi, sanayi toplumunun göbeğinde, ekonomik çıkar çatışmalarının felakete sürüklediği insanların hikâyesini anlatmak için çok etkili bir edebî araç olarak kullanıyor. İnsanın özündeki bencillik yüzünden ortaya çıkan intikam duygusu, bu öykü ve diğerlerinde tavşanlar, başka hayvanlar, robotlar, akla hayale gelmeyecek yerlerden beliren -“Kafa” adlı öyküde insanın kendi bedeninden ve klozetten- son derece özgün korku motifleriyle işleniyor. İntikam döngüsü, özü gereği dönüp dolaşıp her defasında insanın kendisinde son buluyor. 

Bora Chung’un öykülerinde bir “toplumsal cinsiyet belası” olarak kadınlığın ve erkekliğin de etkileyici ve şaşırtıcı olay örgüleriyle sorgulandığını görüyoruz: Özellikle “Bedenleşme” ve “Evim Güzel Evim” adlı öyküler, erkek egemen toplumlarda tahakküm altında kalan kadın kimliklerinin ve bedenlerinin nasıl bir trajik kahraman olabileceğinin özgün örneklerini sunuyor. “Bedenleşme”de, Bir Meryem Ana misali, cinsel hayatı olmadığı hâlde hamile kadın kadın karakterin, hamilelik sürecinde en büyük çilesi, çocuğuna acilen ve umutsuzca bir baba bulma zorunluluğu oluyor. “Evim Güzel Evim”de ise öyküye yayılan bütün tekinsiz unsurlara ve talihsiz olaylara rağmen, yaşamı pahasına özgürlüğünü ilan edip huzura kavuşan bekar bir annenin katharsis deneyimine tanıklık ediyoruz. Çoğu öyküden farklı olarak masalsı bir diyarda geçen fantastik bir öykü olan “Rüzgârın ve Kumların Hükümdarı”, insanın fâni ömründe ve kurduğu düzende bir kadının “prensesliğinin” anlamsız kılındığı alternatif bir evren sunuyor bize. 

Vladimir Nabokov, Gogol’un öyküleri üzerine yaptığı bir değerlendirmede, onun karakterlerinin içlerinde konumlandıkları dünyanın bizatihi kendisinin “saçma” üzerine kurulu olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla Gogol’un öykülerindeki absürtlüğün, bireylerin tekil ve öznel durumlarına değil, kolektif bir dolayıma işaret ettiğini vurguluyordu. Rus ve Slav edebiyatı üzerinde uzmanlaşmış olduğunu öğrendiğimizde şaşırmadığımız Bora Chung da öykülerine mekân olan evren için “tuhaf ve acımasız, bazen büyüleyici ama esasen uygarlaşmamış” tanımlarını yapıyor. “Gogol’un paltosundan çıkan” bütün yazarların dünyalarından ama en çok da içimizde yaşadığımız dünyadan tanıdığımız bir âlem değil mi bu? İyi ki Bora Chung gibi yazarlar var; bu âlemde, hikâyeler aracılığıyla bizlere ümit ve düşünme gücü aşılıyorlar. 

Lanetli Tavşan
Bora Chung
Türkçeleştiren: Sevda Kul
İthaki Yayınları, 232 sayfa
Show More