İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Başka türlüsü mümkün mü?

Romanın odağında, dayısıyla birlikte mahalleyi kurtarmaya çalışan Güneş’in macerası varken, insanın en temel haklarından olan barınma hakkının yeri geldiğinde gasp edilebileceği gerçeği de hatırlatılıyor.

Yazan: Yağmur Yavaş Aydın

Son yıllarda sayısı ve tahribatı giderek artan orman yangınlarına, derin bir üzüntüyle şahit olduk. Oluşması yıllar almış bitki örtüsünün kaybedilmesi, yuvalarını kaybeden korkmuş hayvanlar… Yangınlar söndürülemedi, köylere sıçradı, insanlar evlerinden oldu. Çok üzüldük, öfkelendik. Sonra bir de baktık ki yanan arazilere dikilecek binaların, otellerin projeleri sunulmuş. Hasarı onarmak, doğanın ve halkın yararına çözüm bulmak “büyüklerin” aklına ya da işine gelmemiş.

Öte yandan bir de deprem gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyoruz. Kayıp vermemek, bu afeti en az hasarla atlatmak için elbette ki sağlam yapılar çok önemli. Bunun için de kentsel dönüşüm projesi var. Eski ve riskli binalar yıkılıp yerlerine yenileri yapılıyor. 

Peki yıkılan evlerin sahipleri neler yaşıyor bu süreçte? Eskiden yaşadıkları araziye yapılan -e hazır el değmişken biraz da lüks yapılan- binalara onlar mı yerleşiyor? Yoksa Fikirtepe başta olmak üzere birçok örneğinde gördüğümüz gibi ortada mı kalıyor insanlar? Depreme dayanıklı bina için illa yıkıp yeniden mi inşa etmek gerekir? Başka türlüsü mümkün mü? İşte, Mahalleyi Kurtarmanın Yolları’nda Anıl Mert Özsoy kentsel dönüşüme ayna tutarak bunları sorgulatıyor.  

Güneş belgeselci olmak isteyen, meraklı ve tuttuğunu koparan bir kız. Dayısı Can gazeteci ama işten kovulmuş, bir süredir annesiyle yaşıyor ve roman yazmaya çalışıyor. Anneannesi Zeliha Hanım ise biraz huysuzluk yapayım derken düşüp kalçasını kırmış, bütün gün yatmak zorunda kaldığı için canı sıkılan, hikâyeler anlatmayı çok seven yufka yürekli bir kadın. Güneş, Can ve Zeliha, kendi tabirleriyle bir çete ama kimsenin bundan henüz haberi yok. Çete deyince de aklınıza olumsuz bir şey gelmesin, onlar resmen bir iyilik çetesi.

Güneş yaz tatillerini bir Ege kasabasında yaşayan anneannesinin evinde geçirmeye bayılıyor. Oradaki arkadaşlarıyla oynamayı, ağaçlardan yayılan mis kokuları içine çekmeyi, özgürce dolaşıp koşmayı, geceleri damda yatarak gökyüzündeki yıldızları izlemeyi, mahalleliyle konuşmayı; oradaki huzuru çok seviyor. 

Günlerden bir gün, mahallede bir toplantı yapılıyor. Herkesi ilgilendiren, ciddi bir toplantı bu. Kasaba dışından gelen müteahhit Hilmi Bey kentsel dönüşüm kanununa dayanarak, bulundukları bölgeden fay hattı geçtiği için mahalledeki evleri satın alıp yıkmak ve yerine lüks binalar inşa etmek istiyor. Kendisi yapmasa da devletin bunu zaten yapacağını söyleyerek mahalleliyi ikna etmeye çalışıyor. Bu durum karşısında herkes çok üzülüyor, şaşırıyor, kendini çaresiz hissediyor. Tırnaklarıyla kazıyarak yaptıkları evlerini bırakıp nereye gideceklerini bilemeyen, karamsarlığa kapılıp boyunlarını büken Yenimahalle sakinlerine ise umudu Can veriyor. Onun kolay kolay pes etmeye niyeti yok. Bu umudu, azmi, kararlılığı başta Güneş olmak üzere herkese bulaşıyor ve hep bir elden çalışarak mahallelerini kurtarmanın yollarını arıyorlar. 

Anıl Mert Özsoy, Fethiye’de doğmuş. Kitabın başında ve sonunda annesiyle anneannesine kendisine anlattıkları şeyler için teşekkür ediyor. Hikâyede bahsedilen bölgenin Fethiye olduğunu düşündüm ve biraz araştırdım. Gerçekten de Fethiye, Yenimahalle’de bir kentsel dönüşüm krizi yaşanmış, yerel gazetelerde, sosyal medya hesaplarında bununla ilgili haberler çıkmış. Genelde büyükşehirlerdeki olayları duyarız ama yazar bu kitabıyla, küçük bir kasabada da benzer krizlerin yaşanabildiğini bize göstermiş.  

Mahalleyi Kurtarmanın Yolları, yaşamak için umudun ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Aynı zamanda dayanışmanın ve tek yumruk olabilmenin de. Çünkü karanlıklar, bu sayede aydınlığa dönüşüyor. Hikâyede kasabalının gömüldüğü karanlık, tek bir kişinin umut kıvılcımı çakmasıyla yavaş yavaş kayboluyor, umutları yenilenen genç yaşlı, kadın erkek herkes el ele vererek müthiş bir dayanışma sergiliyor. Anıl Mert Özsoy, dayanışmanın bu güzel örneğini genç okurlara gösterirken didaktik yollara sapmamayı; her duyguyu abartıdan uzak ve sahici bir biçimde yansıtmayı; iyiyle kötü, hüzünle mutluluk, gözyaşıyla sevinç arasındaki dengeyi sağlam kurmayı başarmış. Kitabı okurken birçok duyguyu aynı anda hissedebiliyorsunuz; Zeliha Hanım’ın gençliğinde yaşadığı felaket karşısında hüzünlenirken bir an sonra Güneş’in ona dediği bir cümleyle gülüveriyorsunuz. 

Öte yandan çok renkli bir dünya var Mahalleyi Kurtarmanın Yolları’nda. 90’lar dizilerinin sıcaklığına, rengârenk karakterlere sahip bir atmosfer kurulmuş. Yaşlılar çocuklaşıyor, çocuklar yetişkin gibi davranabiliyor. Anne-oğul veya iki ömürlük dost didişiyor, tartışıyor ama kalpler kırılmıyor. Yeri geliyor, çocuklar yaşlılara yol gösteriyor veya mahallenin çaycısı belediye başkanını dize getirmeyi başarıyor. Yaşın, cinsiyetin, statünün pek bir önemi yok aralarında; tüm mahalle bir aile olmuş aslında.

Siyasi bir alt metne sahip bu roman, derdini mesaj kaygısı gütmeden bir çocuğun gözünden hem mizahi hem duygusal bir dil ve akıcı bir üslupla anlatıyor. Odağında, dayısıyla birlikte mahalleyi kurtarmaya çalışan Güneş’in macerası varken, insanın en temel haklarından olan barınma hakkının yeri geldiğinde gasp edilebileceği gerçeği de hatırlatılıyor. Ama konu ne olursa olsun, insanın umudunu kaybetmemesi, taşın altına elini koyması, çare aramaktan vazgeçmemesi gerektiğini söylüyor. Ego ve çıkarlar bir tarafa bırakıldığında, aklın, bilimin ve empatinin sesine kulak verildiğinde başka türlüsünün mümkün olduğunu gösteriyor. 

Mahalleyi Kurtarmanın Yolları 
Anıl Mert Özsoy 
Editörler: Mehmet Erkurt, Ceylin Aksel
Can Çocuk Yayınları, 104 sayfa
Show More