İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Duyguları matematikle açıklamak mümkün olsa…

Einstein’ın aklı sayısız “neden?” sorusuyla dolu. Peki ya tüm bu olanlar Einstein’ın suçu mu? Ya hiç kimse onu bu tavırlarından dolayı asla sevmeyecekse?

Brigitte Kernel’in kaleme aldığı Albert Einstein’a Göre Dünya, okurunu, yirminci yüzyılı derinden sarsmış, gelmiş geçmiş en önemli bilim insanlarından Albert Einstein’ın çocukluğuyla tanıştırıyor. Henüz on pardon, dokuz virgül yetmiş beş yaşındaki küçük Einstein’ın ağzından aktarılan hikâye, bu fizik dâhisinin pek bilinmeyen çocukluk yıllarına götürüyor bizi. Einstein’ın “normal” çocuklara göre bazı açılardan dezavantajlı sayılabilecek yönleriyle çevresinden kabul görmek hususunda yaşadığı zorluk ve tecrübeler metni şekillendiriyor.

Annesinin bile şişman bulduğu, “Böyle giderse yakında her yanı sarkık bir yumuşakçaya dönüşeceksin,” diyerek uyardığı bir çocuk Einstein. Üstelik tek sorunu yaşıtlarına göre şişman olması değil. Kelimeleri korkunç şekilde telaffuz ediyor. Bu durum ona çenesi gevşemiş bir kukla gibi hissettiriyor. Kafasının içinde gayet güzel konuşsa bile düşünceleri dile gelirken, sözcükler bir hokkabazın havada çevirdiği toplar gibi dönüyor ağzının içinde. Gırtlağından dışarı çıkabilmek için birbirini itip kakan sesler boğazını sarsıyor, âdeta deprem etkisi yaratıyor. Arkadaşları zaman zaman alay ediyorlar onun bu durumuyla. Sözler bazen fena hâlde keskin olabiliyor ve tıpkı bıçak gibi yaralıyor Einstein’ı. Böyle zamanlarda yüzüne, ellerine, bacaklarına ateş basıyor; öfkesini içinde tutamaz hâle geliyor. Çevresinde ne varsa yumruklamaya, tekmelemeye başlıyor. Ah, duyguları da matematiksel olarak açıklamak mümkün olsa keşke! Ama “Denklemler duygularla kurulmaz diyor,” diyor babası Einstein’a…

Einstein’ın aklı sayısız “neden?” sorusuyla dolu. Peki ya tüm bu olanlar Einstein’ın suçu mu? Ya hiç kimse onu bu tavırlarından dolayı asla sevmeyecekse? Bazen okulda birileri ona yaklaştığında istemsizce uzaklaşıyor ortamdan. Diğer oğlanların arasına karışmak konusunda sıkıntılar yaşıyor. Kaçıp kendi düşüncelerine sığınıyor. Zor bir denklemi ya da problemi çözüp eğlenirken kendini yumuşacık bir bulutun üstündeymiş gibi hissediyor. Böyle zamanlarda ne uyuşukluk hissediyor ne de beceriksizlik. Onu mutlu eden şey rakamlarla oynamak. Rakamlar Einstein’a özgürlük veriyor. Rakamları kullanarak istediği her türlü kombinasyonu yapabiliyor. Kısacık bir formül bile sonuca birçok değişik yoldan gitmenin mümkün olduğunu gösteriyor ona. Sihir gibi!

Einstein’ın en yakın arkadaşı geometri. Geometri, üstüne vazife olmayan şeyler hakkında durmadan konuşan bütün o insanlardan korunabileceği ıssız bir ada gibi. Uykusunda geometriyi düşünerek uyuyor; açılar, üçgenler, dikdörtgenler ve daireler rüyalarını süslüyor. Onun yaşındaki çocuklar için hazırlanmış kitaplardan sıkılıyor Einstein. Kendisine daha uygun bulduğu, üst sınıfların kitaplarını okuyor devamlı. Susuzluk çeken ve suya kavuşsa bile asla doyamayacak biri gibi okuyor. Kitapsız kalmak dünyanın en kötü şeyi Einstein için. Annesi de onu hep bununla tehdit ediyor onu zaten. Pek çok çocuğun aksine Einstein kitapsız kalmaktansa hiç tatlı yememe cezası almayı yeğler. Çünkü bilgilerle dolu koca bir kitabın varlığı ona kendini iyi hissettiriyor. Özellikle de konu matematik ve geometri olduğunda… Çalışmaya ve kafa yormaya ne kadar zaman ayırırsa o kadar çok problem çözüyor.

Her şeyi hesaplamak mümkün Einstein için: rüzgârın hızı, saatte kaç kilometre yer değiştirdiği. Hatta kat ettiği mesafe ile kuvvetini çarpıp Kuzey Denizi’nin kıyısına ne kadar sürede varacağını hesaplamak bile mümkün. İki yıldız arasındaki mesafe; Büyük Ayı’nın şekli cezveyi andıran kümesi üzerinde bir nokta ile Küçük Ayı sapı üzerindeki bir nokta arasındaki mesafe; Samanyolu’nun farklı katmanları arasındaki mesafeler… Ya da “Dünyanın çevresi her çağda aynı mı, yoksa zamanla değişir mi?” gibi karmaşık sorular. Denklemler söz konusu olduğunda her şey çok basit ve eğlenceli görünüyor Einstein’a. Zaten dikkatini bu tür şeylere verip zihnini meşgul tutması gerekiyor, yoksa sıkılıyor içine doğduğu hayattan, çevreden, okuldan…

Ve göreliliğin keşfi… Her şey aklını kurcalayan bir soru ile başlıyor Einstein’ın. Neden büyükler zamanın çok hızlı geçtiğini söylerken “aynı zaman” çocuklara çok yavaş geliyor? Örneğin yaz mevsimi: Büyükler için uzun bir zaman; tatile çıkmış çocuklar içinse sanki kısacık bir an. Meşgul olduğunuz bir işiniz varsa vakit hızla akıp geçiyor; oysa yapılacak bir şey yokken akrep ve yelkovan âdeta duruveriyor. Velhasıl, çocukların zaman hakkındaki görüşleri bir yetişkininkiyle aynı değerde değil. Görelilik bu değilse nedir ki!

Sonuç olarak, insanın okuma güçlüğü çekmesi veya heceleri söylerken sürekli takılması onun başarısız biri olduğu anlamına gelmiyor. İnsanlara, düşündüklerinden çok daha zeki olduğumuzu kanıtlamak için sadece biraz zaman gerekiyor! Ne de olsa herkesin iyi olduğu bir şeyler var, sadece bunun ne olduğunu bulabilmek gerek. Küçük Einstein’in da dediği gibi: “Bazı çocukları okumak ya da resim yapmak mutlu ederken, bazılarını biyoloji veya spor mutlu edebiliyor.” Yani, herkes için milyonlarca seçenek mümkün. Hiçbir çocuk tamamen beceriksiz değil. Hele ki Albert Einstein!  

Albert Einstein’a Göre Dünya
Brigitte Kernel
Türkçeleştiren: Ece Erbay Nahum
Editör: Hasret Parlak Torun
Redhouse Kidz Yayınları, 152 sayfa
Show More