İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Kime Göre, Neye Göre?

Oyuncakların birbirleriyle konuştuğu, üzüldüğü, hayranlık duyduğu, özlem içinde olduğu, kahkaha attığı, bazen birbirine ayar verdiği hikâyede, Lara’dan başka üç çocuk daha görürüz. Her birinin elinde kendi favori oyuncağı vardır….

Bak, Bu Senin Yıldızın, oyuncak bir bez bebeğin bakış açısından ve onun diliyle anlatılan bir hikâye. Yaptığı bez bebekleriyle köyünde nam salmış bir anneannenin elinden çıkmış olan Aybala, o yıl birinci sınıfa başlayacak Lara’ya hediyedir. Odasında farklı zamanlarda alınmış pek çok oyuncağı olan Lara, dile gelen oyuncakların söylediğine göre değerbilmez bir çocuktur. Ki, oyuncakların her biri “yeni” oldukları dönemde el üstünde tutulduklarını, az eskiyince hoop, oyuncak kutusundaki yığını boyladıklarını anlatır. Sadece oyuncaklar da değil, gardırobun içindeki elbiseler de benzer bir unutuluşun altını çizer. Daha ilk sayfalarda okur, Lara’nın sadece değerbilmez değil, belki biraz da tatminsiz bir çocuk olduğu izlenimine kapılır: Hevesi kısa sürede geçen, daha güzeli, yenisi, havalısı… gelince elindekini kolayca kenara atabilen bir çocuk.

Hikâye bu ya; Aybala, adaleti ve eşitliği temsil eden bir masaldan ilhamla, inanç, sevgi ve tevazuyla tasarlanıp dikilmiş. Lara’ya da haksızlıklar karşısında direnebilmesi için güç, doğruyu yanlıştan ayırabilmesi için sağduyu ve kuşkusuz, kendi yolunu bulabilmesi için cesaret vermesi umulan Aybala, bir tür “süper kahraman” olarak takdim edilir. Daha dikiş masası üzerinde “vücut” bulurken Lara hakkında bilgilendirilen Aybala, anneannenin bu esnada anlattığı masallarla da kendini tanır, gücünün geniş sınırlarını öğrenir. Anneanne aynı hikâyeyi Lara’ya da anlatmış olmalı ki biri bez diğeri canlı iki kız çocuğunun buluşması, en başından itibaren bir güç birliği olarak kutlanır; hem Lara’nın hem de Aybala’nın içinde tezahüratlar yankılanır.

Derken, Lara okula başlar. Yani oyuncaklar dışında bir toplulukla bir araya gelir, sosyalleşir. Bu yeni topluluğun yeni diliyle tanışır ve herkes gibi bu yolda düşe kalka ilerler. Düştüğü anlarda Aybala’dan medet umar. Keza aynı anlarda Aybala da süper güçlerinin ne zaman ve nasıl devreye gireceğini düşünmeye başlar. Ne var ki o süper güçler, bildiğimiz süper güçler gibi değildir. Anneanne bir bilge kadın gibi konuşmuş olmalıdır; içsel, iç dünyaya ait olan, belki zamanla ve tecrübeyle gelişen ve palazlanan güçleri kast etmiştir. Aybala da Lara da neyin nasıl olduğunu, hangi gücün nereden doğduğunu zamanla görecektir. Belki gücün ve korkunun, heveslerin ve metanetin yükseldiği anlarda Aybala’nın kafasının içinde yankılanan ama aslında oyuncakların yanında, Lara’nın odasında yaşayan yaşlı kaplumbağanın mottosu olan şu cümleyi anmakta fayda var: Kime göre, neye göre? Aybala, tıpkı Lara gibi kendi yolculuğunda düşe kalka ilerlerken, sık sık bu sesi duyar. Bir zaman sonra, kendi kendine de aynı soruyu sorar: Kime göre, neye göre?

Oyuncakların birbirleriyle konuştuğu, üzüldüğü, hayranlık duyduğu, özlem içinde olduğu, kahkaha attığı, bazen birbirine ayar verdiği hikâyede, Lara’dan başka (küçük sahnelerde) üç çocuk daha görürüz. Her birinin elinde kendi favori oyuncağı vardır. Oyuncakların da çocuklarla doğrudan bağlantısı… Tıp okumak isteyen çocuğun oyuncağı minyatür bir doktor, başkalarının acısını görebileninki baykuştur mesela. Üçüncü çocuk, “şiddetle” seviyordur; oyuncağı yardım dileniyordur ve çaresizdir… Bu çocuklar arasındaki ilişki, iletişim, hikâyeye yön veriyorsa da okuduğumuzun Aybala’nın mı, Lara’nın mı hikâyesi olduğu açık değil. İkisi arasındaki bağ, sanki biraz daha sık dokunabilirmiş…

Lara’nın izinden gidelim: Okumayı söktü, belli ki sosyalleşmenin şifrelerini de -en azından bir süreliğine- söktü. Arkadaşlar edindi, sınıf başkanı seçildi. Aybala’dan aldığı ilhamla, büyüyünce avukat olmaya karar verdi. Düşmeye ve kalkmaya devam ediyor; okuru da nasıl bir çocuk olduğu konusunda kararsız bırakıyor. Bir de ara ara yetişkin tonuyla konuşuyor; taklit mi? Emin olamıyoruz.

Aybala’nın izinden gidelim: El yapımı bir bebek olarak zarar gördüğünde yolu eski oyuncakları onaran moda tasarımcısı Umut’un atölyesine düştü. Burada birbirinden güzel antika oyuncaklarla tanıştı. Hatta Umut’un şefkatli elleri arasında aradığı mutluluğu buldu! Lara tarafından günün birinde bir kenara atılma ve unutulma kaygısıyla yaşamaktansa, Umut’un atölyesinde kendi gibi benzersiz oyuncaklarla bir arada olmayı, Umut’un sevgisiyle yeniden hayat bulmayı tercih eder hâle geldi. Onarılıp yeni gözlere, yeni bir cilde ve yepyeni bir kılığa kavuştuğunda, sanki mizacı da değişti. İlk seferinde tevazuyla dikilmiş ve hayat bulmuştu. Oysa şimdi kafası karışmıştı, hırçındı. Kim olduğuna, hayatının neresinde olduğuna ve bundan sonrasında ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.

Bak, Bu Senin Yıldızın
Ayşe Ay
Resimleyen: Öznur Kaplan
Editör: Nihal Ünver
Dinozor Çocuk Yayınları, 128 sayfa

Show More