İyi Kitap

Çocuk ve Gençlik Kitapları Dergisi

Yurt neresidir?

“Eşitlik, özgürlük, kardeşlik!”

Fransız İhtilali’nin bu ünlü sloganı, okuduğumuz pek çok kitabın mesajının da özeti gibidir. Doğaldır, çünkü ırkçılık başta olmak üzere her türden ayrımcılığa, kölelik gibi tahakküme dayalı tüm ilişki biçimlerine, savaşlara, işgallere, totaliter devlet aygıtlarına, kısacası insana ve insanlığa düşman her şeye karşı durmak edebiyatın görevlerindendir. İnsanların acılarına tanıklık etmek ve onların hikâyelerini diğerlerine aktarmak edebiyatın bir derdiyse, bu acılara sebep olanlara karşı uyaran olmak da bir diğer derdidir. Çocuklar için kaleme alınan eserlerde bu dert daha da öne çıkar. Niyet elbette iyidir ama sonuç her zaman beklenildiği gibi olmaz. Çoğu zaman ortaya çıkan eser, didaktik bir metin olmaktan öteye gitmez. Çok az kitap vardır ki yaratıcı kurgusuyla bu tuzağa düşmez. İşte İvo Hamam’ın Günlüğü de böylesi eserlerden.

Katalan yazar David Nel·lo’nun kaleme aldığı roman, bir hamam böceği ailesinin yaşamından yola çıkarak; göç, ırk ayrımcılığı, savaşlar, yaşam hakkı, eşitlik, kardeşlik içinde bir arada yaşam gibi pek çok konuda sözünü parmak sallamadan söylemeyi başarıyor.

MUTLU DEĞİL AMA UMUTLU SON

Biri yaşadığı yerden göç etmek zorunda kalan, iki farklı tür hamam böceği kabilesinin, köhne bir otelde karşılaşmalarının hikâyesini, iki genç hamam böceğinin düşmanlıktan dostluğa evrilen ilişkisi etrafında aktaran eserin, mutlu bir sona bağlanmamış olması önemsediğim bir tercih. Yazar, tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi, bahsi geçen sorunların çözülmediği, mağdurların sadece kaçarak yaşamlarını güçlükle sürdürebildikleri ama umudun da hiç sönmediği bir son kurgulamış eserine.

Bu gerçekçi yaklaşım; mülteci karşıtlığı, ırkçılık, cinsiyet ayrımcılığı, mezhep ayrımcılığı, militarizm gibi insanlığı kemiren hastalıkların ülkemizde varlığını hissettirdiği günümüzde çok değerli. Böylesi eserler, savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan milyonlarca mültecinin yaşadıklarını anlamak ve ardına sığındığımız içi boş milliyetçi hezeyanlarımızla yüzleşmek adına bize iyi geleceği gibi, çocuklarımızda da konuya dair farkındalık oluşturmamıza yardımcı olacaktır.

METİNDE AKICILIK SORUNLARI

Kitabın ele aldığı konuların önemi ve kurgusu üzerine pek çok övücü şey söylenebilir. Bu noktada, kitabı Türkçeye kazandıran Dinozor Çocuk Yayınlarının seçici editörlüğünü kutlamak gerekir. Öte yandan, metnin akıcılığını zorlayan birkaç pürüze de dikkat çekmek bu yazının görevlerinden biri.

İvo Hamam’ın Günlüğü’nü okurken beni rahatsız eden aksamalardan en önemlisi, bazı bileşik cümlelerdeki zaman kiplerinin uyumsuz kullanımları oldu. Örneğin daha ilk sayfadaki şu cümle: “Biz Hamamlara gelince, bir tür kiracı olduğumuz söylenebilir ama aslında kira falan vermiyorduk.” Cümlenin sonundan da anlaşılacağı üzere geçmişte kalan bir durumdan bahsediliyor. Bu nedenle “söylenebilir” yerine “söylenebilirdi” tercih edilmeliydi. Birkaç sayfa sonra, başka bir örnek: “Mado Hamam çok heveslenmişti ve annesine yani teyzem Conchita’ya ‘Anne, eğer Onofre hepsini bitirmezse bugün çikolata yiyeceğiz,’ demiş.Burada anlatıcı, tanık olmadığı bir olayı aktarıyor. Cümle sonundaki “demiş” (öğrenilen geçmiş zaman) bu anlatıya uygun. Ancak cümle başındaki “heveslenmişti” (görülen geçmiş zaman) yanlış bir kullanım. Doğrusu “heveslenmiş” olmalıydı. Başka bir örnek:  “… Onofre tıka basa doymuş, bir köşede uyukladığı ve bizim için hiçbir tehlike oluşturmadığı …  Kısaltarak aktardığım bu uzunca cümlede  “doymuş” yerine “doyduğu” kullanılmalıydı.

Beni rahatsız eden bir diğer konu (kimi hata kimi de kulağa hatalı gelen) bazı kelime tercihleri oldu. Örneğin şu cümledeki “duyumsuyor” tercihi gibi: “Birkaç dakika içinde Bayan Atril’in ‘Geldim! Geldim! Bu ne acele böyle!’ diyen sesini duyumsuyor.

Başka, uzunca bir cümle ise şöyle bitiyor: “… rüyamda … postacının siyah botunun beni de ezeceğini hissederek uyanırdım.” Bu cümleden, ezilme olayı sanki o anda gerçekleşecekmiş ve kahramanımız bunu hissederek uyanırmış gibi bir anlam çıkarmak mümkün. “Ezeceği endişesiyle uyanırdım,” gibi farklı bir ifade tercih edilebilirdi ya da en azından cümle “… ezeceği hissiyle uyanırdım,” olarak düzenlenebilirdi.

Bir başka cümle: “… demek ki cırtlak sesli bu kadın da onun yeğeniydi mutlaka.” Cümlenin “mutlaka” ile bitmesi bir yana, “demek ki” ve “mutlaka”nın birlikte kullanımı da kulağa iyi gelmeyen başka bir tercih. Sadece biri yeterli.

İlerleyen sayfalarda otel müşterileri “… çoğunlukla yoksul ve imkânları dar...” olarak tanımlanıyor. Oysa imkânlar “dar” değil “kısıtlı” olmalı.

Tüm bunlara, sayıları az da olsa hatalı yazılmış ya da cümle içinde eksik bırakılmış kelimeler de eklenebilir. Örneğin şu cümleye bakalım: “Bayan Atril’in evinde geçirdiğimiz geceyi neredeyse kâbus gibi hatırlıyorum.” Metnin akışından biliyoruz ki burada, o evde geçirilen “son” geceden bahsediliyor. Cümlede “son” kelimesi unutulduğu için takip eden cümle ile süreklilik sorunu yaşanıyor.

Metinde virgül kullanımı konusundaki cimrilik de dikkatimi çeken bir diğer tercih oldu. Çocuk kitaplarında genelde gereksiz ve yanlış yerlerde (örneğin sıklıkla noktalı virgül yerine, kimi bağlaçların önünde ve ardında) kullanıldığına tanık olduğumuz bu noktalama imini, İvo Hamam’ın Günlüğü’nü okurken gözümüz fazlasıyla arıyor.

Çoğunluğu kitabın ilk bölümlerinde karşımıza çıkan bu pürüzler, kitapla hızlı bağ kurmamızı engelliyor. Oysa akıcı bir okuma deneyimi en az içerik kadar önemli.

İvo Hamam’ın Günlüğü

David Nel·lo

Resimleyen: Beatriz Castro

Türkçeleştiren: Özgül Erman

Editör: Nihal Ünver

Dinozor Çocuk Yayınları, 112 sayfa

Show More